rte'nin maden faciası sonrası gittiği soma'da markette vatandaşa tokat atması videosu üzerine akp genel başkan yardımcısı hüseyin çelik'in açıklamalarını paylaşmıştık.
(bkz: kıvırmakta sınırları zorlamak/#23862190)
şimdi de bülent arınç gözümüzle gördüğümüze inanmamamızı söylüyor!
neyse en azından soma'da vatandaşı döven sonra da pişkin pişkin 7 gün rapor alan "kendini savunuyordu" şekline mazeret üretilen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel'e ince ince geçirmiş!
Bu olayı tasvip etmediğimi herkesin bu olaydan infial duymuş olabileceğini kabul ediyorum. Savunacak durumda değilim. Rapor alması trajikomik. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26462562.asp
söyledikleri şeylere gerçekten gönülden inanıyorlar aslında. her lafa bir karşılıkları var. her çelişkiye bir cevapları var. işin kötüsü hata yapmadıklarını düşünüp inanarak söylemeleri.
kendi söylediği yalana en önce kendisi inanıyor malesef.
Birkaç yıldır deprem, maden faciası gibi olayları bahane ederek 19 Mayısı sıradan bir gün haline getiren Tayyip Erdoğan, bayram mesajında, 19 Mayıs 1919da başlayan, bugüne kadar da devam eden süreç, ulusal sınırlarımız içine hapsolunacak bir süreç değildir. Bize çoğu zaman şunu anlattılar; Türkiye saldırıya maruz kaldı, Türkiye toprakları işgal edildi, tüm dünya Türkiyenin aleyhine tavır takındı, Türkiye yalnız bırakıldı.Hayır. Türkiye, o zor süreçte asla yalnız değildi. 19 Mayıs 1919un kapılarını aralayan Çanakkale zaferimizde Anadolu ve Trakyanın evlatları kadar, Makedonyanın, Bosna Hersekin, Filistinin, Suriyenin, Irakın evlatları da dedelerimizle birlikte şehit oldular dedi!
Çanakkale şehitliklerinde, kimin ne kadar şehit verdiği il il bellidir. Elbette şehitler arasında Osmanlı coğrafyasının her köşesinden gelenler vardı ama oranları çok azdı. En çok şehit verenler, Çanakkale, Kastamonu, Ankara, Konya gibi yakın coğrafyanın çocuklarıydı. http://www.yenicaggazetes...e-kabadayilik-30837yy.htm
soma maden faciası sonrası.
rte: Arama kurtarma faaliyetleri, vefat edenlerin kimliklerinin belirlenmesi, yanlış anlaşılmasın, üzerlerinde kimlikleri yok. Yoksa vücutlarında en ufak bir darbe yara sözkonusu değil. http://haber.gazetevatan....n-konustu/637544/1/gundem
ilk anlarda ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın herhangi bir sıkıntısı yoktu. Son çıkan 15-20 vatandaşımızda biraz sıkıntı vardı, yanma işleminin meydana getirdiği. Orada da DNA işlemiyle eşleştirme yapıldı. Şehitlerimizin yakınlarına teslim edildi. http://sozcu.com.tr/2014/...-icin-sert-sozler-512891/
ilk günler ölenlerde yanık olmaması ile bile övünüyordu!
o bile yalan çıktı!
ilk çokpartili seçimlerde, 1946da, afyonkarahisar, merhum adnan menderes ve demokrat partiyi bağrına bastı, tüm hilelere, tüm engellemelere rağmen 8 milletvekilinin 8i de demokrat partiden seçildi.1950 seçimlerinde 9 milletvekilinden 9u da demokrat partiden seçildi. 1954te afyonkarahisar yine 9da 9, 1957de 10da 10 yaparak demokrat partiye en güçlü desteği veren şehirlerimizden oldu.
erdoğanın sözlerinden ne anlarsınız? ilk bakışta ifadesinde bir hata yok. ama ifadede dpnin bu seçimlerde afyonda oyların neredeyse tümünü alarak her seferinde bütün milletvekillerini çıkardığı anlamı yüklüdür. oysa dpnin örneğin 1954te dokuzda dokuz yapması doğrudan o dönemde geçerli olan seçim sisteminin kaçınılmaz bir sonucudur.
* * *
liste usulü çoğunluk sistemi diye adlandırılan bu sistemde, bir ilde tek bir oyla bile olsa- en çok oyu alan parti o ile ait bütün milletvekili kontenjanın tümünü kazanmış oluyordu. hiçbir ilde milletvekili paylaşımı söz konusu değildi. türkiyede 1954 yılındaki seçimde toplam 64 ilden 60ında bütün milletvekilliklerini dp almıştı. dp ülke çapında toplam oyların yüzde 57.6sını aldığı halde seçim sisteminin işleyişi sonucu meclisteki 541 sandalyeden 502sini kazanmış, chp ise yüzde 35.3 oy aldığı halde yalnızca 31 sandalye almıştı.
bu çerçevede 1945 yılında dpnin dokuzda dokuz yaptığı afyondaki seçimin sonucuna baktığımızda, dpnin 89 bin 969, chpnin 40 bin 872 ve cmpnin 23 bin 379 oy aldığını görüyoruz.
tarhan erdem, yazısında bu çelişkiye işaret ettikten sonra o yıllarda bugünkü nispi temsil sistemi uygulansaydı dpnin afyonda en çok 6 milletvekili çıkarabileceğini belirtiyor, ayrıca oy oranı büyüklüğünde bu ilin dpye verilen destekte türkiyede 26ncı geldiğine dikkat çekiyor. http://sosyal.hurriyet.co...ler-egilip-bukulebilir-mi
rte: O günkü meclis tutanağını inceleyiniz (maden kazalarına ilişkin). Bir defa o günkü gündemde bu Soma ile ilgili CHP'li vekilin getirdiği öneri veya önerge sadece o günkü gündemi engellemeye yöneliktir. Soma'yla ilgili bir keilme bulamazsınız. Süratle tutanağı okudum. Başlıkta Soma geçiyor ama içerde herhangi bir şey yok. http://haber.gazetevatan....n-konustu/637544/1/gundem
5 paragraflık tutanağın 3 parağafında soma geçmekte. diğer 2 paragrafta güvenlik açığı nedeni ile soma'da ceza alan maden işletmelerin atıfta bulunulmaktadır. sonuç olarak iş kazalarının sorumlularının ve nedenlerinin araştırılması, tekrarlanmasını engellemek adına çözümler bulunması ve denetim yeterliliğinin ölçülmesi için meclis araştırması açılması önerilmiş.
chp, mhp, hatta bdp bile kabul etmiş ama akp ret etmiştir!
Erdoğan, 23 Nisan bayramında Başbakanlık makamında ilkokul öğrencilerini kabul ettikten sonra gazetecilerin başkanlık sistemine ilişkin bir sorusunu yanıtlarken bakın ne demiş:
Bu konudaki düşüncem, geçmişten bu yana bir başkanlık sisteminin ülkemde olmasıdır. Başkanlık sisteminin olmadığı ülkede nelerin olduğunu görüyoruz. Gelişmiş ülkelere baktığınız zaman hemen hemen tamamına yakını artık ya başkanlık sistemine geçmiştir, ya yarı başkanlık sistemine geçmiştir. Hepsi buralara artık geçiş yaptılar. Çünkü çok başlılık, ne yazık ki netice vermiyor...
insani Gelişme Endeksinin 2013 yılına ait olan sonuncu raporunu ele alalım. Bu endekste en iyi durumdaki ülkelerin 1den 10a sıralaması şöyledir:
1. Norveç, 2. Avustralya, 3. ABD, 4. Hollanda, 5. Almanya, 6. Yeni Zelanda, 7. irlanda, 8. isveç, 9. isviçre, 10. Japonya.
Bu on ülke içinde başkanlık modeliyle yönetilen bir tek ABD vardır. Diğer dokuz ülkede parlamenter hükümet modeli geçerlidir.
Aslında Ekonomik Kalkınma ve işbirliği Örgütüne (OECD) baktığımızda da 34 ülke arasında parlamenter demokrasiyle yönetilen ülkelerin belirgin bir farkla çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Keza dünyanın en zengin ülkelerinin bir araya geldiği G-8 Grubunda da 5 ülke parlamenter hükümetlerce yönetilmektedir (Almanya, italya, Kanada, ingiltere, Japonya). Diğer üçünden ABD başkanlık, Fransa ise yarı başkanlıktır. Rusyada ise Putin yönetimi geçerlidir. Keza, Türkiyenin de içinde bulunduğu G-20 Grubuna baktığımızda, tam 10 ülkede karar alma mekanizmasında parlamentodan çıkan hükümetlerin söz sahibi olduğunu görüyoruz. http://sosyal.hurriyet.co...steklenmeyen-aciklamalari
durum:
Avrupa insan Hakları Mahkemesi (AiHM), Kıbrıs Rum yönetiminin 1994deki başvurusu nedeniyle açılan davada, Türkiyenin 1974 Kıbrıs Barış Harekatından dolayı 90 milyon euro tutarında manevi tazminat ödemesine karar verdi. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26405755.asp
ak yalan:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Uluslararası hukuk bağlamında ne bağlayıcıdır ne de bizim açımızdan kıymet ifade eder!
gerçek:
Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin Kararların bağlayıcılığı ve infazı başlıklı 46. maddesi: sözleşmeye taraf devletler mahkemenin kararlarını uymayı taahhüt eder. Karar bağlayıcı ve kesindir. Sözleşmeye taraf olduğunuz sürece karar sizin bağlayıcıdır. Tazminatı ödemezseniz faiz biner. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26405779.asp
ak'ların sıkıştıklarında çok seri bir şekilde yalana sarıldıklarının ispatı bir anı aşağıda!
--- alıntı ----
bu tarihi toplantıda, mavi marmara gemisine refakat ve koruma gündeme getirildi. hükümet yetkilileri deniz kuvvetlerinin buna hazır olup olmadığını sordu. deniz kuvvetlerini temsilen toplantıda bulunan koramiral nusret güner, mavi marmara gemisine refakat ve koruma için kuvvetinin hazır olduğunu belirtti ve hemen ekledi; refakat ve koruma görevi için hazırız. ancak bilmenizi isterim ki, bu durumda israil ile aramızda çatışma çıkması an meselesidir. angajman kurallarını uygulama yetkisi bu durumda deniz kuvvetlerine verilmelidir.
nusret günerin bu cevabının ardından hükümet üyeleri mavi marmaraya koruma ve refakat için savaş gemilerini göndermeyelim ama basına, savaş gemilerimizi gönderdik diye beyanat verelim diye görüş bildirdiler.
ekonomi eski bakanı zafer çağlayan rüşvet ve yolsuzluk iddialarına ilişkin mecliste açıklama yapmış!
rıza saraf'tan aldığı 700 Bin TL'lik rüşvet saat ile ilgili açıklaması
1 Saatin faturası alanın üstüne ama garanti belgesinde benim adım geçiyor.
2 saati gazete ilanından görüp beğendim.
saatin üreticisi Patek Philippe firmasından cevap gelmiş!
1 Garanti belgesi, kişiye özel değil saate özeldir. Garanti belgesinde sadece saatte kaç taş var, kaç karatlık altın, seri numarası, üretim tarihi ve garanti süresi yazılır.
2 Hiçbir ülkede gazete ilanı vermeyiz. Firmamız 1996 senesinden beri dergi çıkarır. Müşterilerimiz, ürettiğimiz saatleri bu dergiden takip ederler özel bir saat ürettiğimiz zaman bunu müşterilerimize elektronik postayla bildiririz. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26368665.asp
1 zafer çağlayan
2 taklacı güvercin
edit: Aydınlıkın ulaştığı Patek Philippe firması yetkilisi Bernard Ruf, Çağlayanın, Saatin parasını ödedim iddiasıyla elinde salladığı ve üzerinde saat firmasının isminin geçtiği belgenin kendilerine ait olmadığını açıkladı. Çağlayanın elindeki belgeyi e-posta yoluyla kendisine gösterilen şirket yetkilisi, söz konusu belge için Türkçe garip, komik anlamına gelen das ist komisch yorumunu yaptı. Ruf, Çağlayanın gösterdiği belgedeki fatura numaralandırma sisteminin şirketlerinde kesinlikle kullanılmadığını söyledi. http://www.radikal.com.tr...ra_da_sahte_cikti-1191114
bu seferki bir yalandan da öte. acziyet, sahtekarlık. dolandırıcılık!
tam bir akp icraatı yani!
--- alıntı ----
AKP Yalova'da sandık görevlisi yaptığı kişiyi 'Kısıtlı olduğu için oy kullanamaz' diyerek YSK'ya şikayet etti.
--- alıntı ---- http://www.ilk-kursun.com/haber/177024
hiç birşey ifade etmeyen yalanlardır çoğu kesim için bu kesimin erkekleri aldatan yalancı kızların peşinde koşarmış.
kadınları işe döven içen pavyonlara giden erkeğe erkeğim diyen kadınlarmış.
demek ki bizim insanımız böyle bir hayatı seçiyor. eşitlik hak adalet onlara göre değil.
vur ensesine al ekmeğini ezik bir milletiz. yapacak birşey yok.
uluderede istihbaratın mit'ten gelmediği yalanını kendileri yalanlar duruma düşmüşlerdir!
rte Uludere'de yaşamını yitiren 35 vatandaş için yaptığı açıklamada Baransu hakkında şunları söyledi: MiT'in son anda istihbarat yoktudr, bilgi 9-10 gün önce verilmişti. http://www.radikal.com.tr..._gorunumlu_cambaz-1074038
bugünkü mehmet y yılmaz yazısı
--- alıntı ----
Bu hatanın MiT'in verdiği yanlış istihbarattan kaynaklandığını itiraf etmek istemiyorlar, çünkü Hakan Fidan'a toz kondurmak istemiyorlar(dı).
Başbakan bu konudaki açıklamayı bizzat yapmış ve "istihbaratın MiT'ten gelmediğini" söylemişti.
Ancak geçen gün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ağzından bir şey kaçırdı.
MiT kanunu ile ilgili bilgi verirken "Yurtiçinde ağırlıkla sınır ve sahil bölgelerinde TSK'nın bütün operasyonlarının istihbaratını MiT verir" dedi.
Uludere, tam da bu tanıma uyuyor: "Yurtiçinde, sınır bölgesinde"!
Böylece Uludere'deki vatandaşlarımızın, kimin hatası sonucunda kurban edildikleri ile ilgili en net resmi açıklamayı da almış bulunuyoruz.
--- alıntı ---- http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26230032.asp
ayrıca bu kasetin ilk olarak akp'nin sesi habervaktim sitesinde yayınlandığını da söylemeye gerek yok!
daha da vahimi ses kayıtlarında rte'nin bu videoları servis ettirdiği iddia ediliyor!
bakalım baykal'ın avukatı ne diyor?
Baykal'ın internette yayımlanan görüntülerine ilişkin mahkeme kararının 7 Mayıs 2010'da TiB'e gönderildiğini, ancak bunu geciktiren TiB'in bu kararı 11 Mayıs'ta uyguladığını söyledi. http://www.cumhuriyet.com...avukatindan_aciklama.html
AKP'nin dilinden düşürmediği CHP yalanları bu belgelerle çürüyor
Yaklaşan seçim nedeniyle partiler arasındaki rekabet kıyasıya devam ediyor.
Bu süreçte özellikle Başbakan Erdoğan, miting meydanlarında sık sık CHP'nin geçmişini dillendiriyor.
Erdoğan'ın sürekli diline dolandırdığı temel argümanlar şöyle:
- inönü zamanında ekmek karne ile dağıtıldı, kuyruklar vardı. CHP halkı yokluğa mahkum etti.
-1970lerde CHP döneminde, petrol, benzin, şeker, yağ kuyrukları vardı
- CHP, iSKi yolsuzluğu ile Belediyeyi zarara uğrattı
- CHP döneminde istanbulu çöp götürüyordu Nurettin Sözenin Istanbula hiçbir hizmeti olmadı
- Kılıçdaroğlu SSKyı batırdı, Rahşan Affı ile kurtuldu
PEKi GERÇEK NE
Erdoğan'ın söylediği argümanlara cevap veren bir site kuruldu. "akpartiyalanlari.wordpress.com" adlı sitede tarihi belgelerle Erdoğan'a cevap verildi.
işte @KILICSIZ adıyla yayınlanan yazıdan madde madde cevaplar:
1 : "iNÖNÜ ZAMANINDA EKMEK KARNE iLE DAĞITILDI, KUYRUKLAR VARDI. CHP HALKI YOKLUĞA MAHKUM ETTi."
Cumhuriyet dönemi ülke ekonomisi yokluklar üzerine kurulmuştu. Sanayi devrimini ıskalayan, toprakları ve halkları dağılan, nüfusunun verimli iş gücü olabilecek kesiminin çoğunu savaşlarda ve göçlerde kaybeden ülkemiz, kuruluş döneminde içeride binbir güçlük yaşarken aynı zamanda dünya konjonktürü de büyük bir kaos yaşıyordu.
inönü döneminde, 1. Dünya savaşının vurduğu ekonomik darbelerin üstüne ayrıca dünyayı kasıp kavuran 1929 Bunalımı ve onun üstüne de 2. Dünya savaşı gibi Avrupadan Pasifike kadar devam eden tarihin en kanlı savaşı gerçekleşmiştir.
inönü, hem ülkede üretimi kıt , hem savaş ve kriz yüzünden ithalatı çok zor olan buğday ve ekmek tüketiminde kotalar koyarak halkı karneye bağlamıştır. Bütün amaç bu kıtlık ve belirsizlik içerisinde hem kaynakları israf etmemek hem de savaş ihtimalinde orduyu besleyecek stok oluşturmaktır.
Sıkı durun..
2. Dünya savaşının o en buhranlı günlerinde halkı ekmek ve yiyecek karnesine bağlayan tek ülke Türkiye değil; aynı zamanda dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi gücü olan ingiltere, öteki Avrupa ülkeleri ve ABDde aynı politikaları harfiyen uygulamıştır. Hem krizden, hem savaştan dolayı büyük güçlükler ve yokluklar yaşayan Avrupada insanlar uzun süre karneyle yiyecek,elbise, petrol almıştır.
O döneme ait belge fotoğraflar paylaşıyoruz.
Sadece yiyecek değil, elbise ve ayakabı gibi öteki temel ihtiyaçlarda karneye bağlanmıştı.
inönü döneminde Avrupada yine elinde karne ile saatlerce ekmek ve yiyecek kuyruğunda bekleyen halk.
2. Dünya Savaşının ve 1929 Global Ekonomik krizinın hüküm sürdüğü o yıllarda sadece dünyanın en güçlü devleti Ingilterede değil, hemen hemen bütün Avrupada yiyecek, içecek, petrol, ayakkabı gibi bütün temel ihtiyaçlar karne ile dağıtılıyordu.
Öteki ülkelerden Karne Örnekleri
Sadece Avrupadan değil, o dönem büyük bir buhran yaşayan 1929 krizinin anavatanı Amerikadan da 1940li yıllara ait Yiyecek ve Petrol Karneleri örnekleri
Çok tuhaftır, ingiltereden, Fransaya, Almanyaya, ABDye o dönem dünyanın bütün büyük devletleri yiyeceği, giyeceği, petrolü karne ile dağıtmak zorunda kaldığı için ülkelerinde hiçbir zaman yargılanmadılar, eleştirilmediler. O dönemki koşullardan ülkelerini başarı ile çıkartan Avrupalı liderler hiçbir zaman karneyle, yoklukla eleştirilmemiş; ülkelerini o zor şartlardan çıkarttıkları için hep saygı duyulmuşlardır.
2: 1970LERDE CHP DÖNEMiNDE YiNE PETROL,YAKIT, ŞEKER VE YAĞ KUYRUKLARI VARDI
Bu da hoyratça sadece CHPye mal edilen kuyruklu yalanlardan birisidir. Erdoğanın meydanlarda yıllardır yuhaladığı 1970lerdeki CHP hükümetlerinin tarihi çok kısadır. MSP ile (o dönem Erdoğanda MSPli idi) 20 Ocak 1974de kurduğu ortak hükümet 17 Kasım 1974te 10 ay sürerek bitmiştir. 2. Ecevit hükümeti ( Dışarıdan milletvekili desteği ile) 5 Ocak 1978den 12 Kasım 1979a kadar sürmüştür.
Bahsettiği petrol, benzin, yağ, şeker gibi maddelerin yokluğu sadece CHP iktidarlarında değil, aynı zamanda Demirelin 70lerde kurduğu Milli Cephe hükümetleri zamanında da yaşanmıştır.
Öyle ki, Demirelin o zamanlarda söylediği Benzin vardı da biz mi içtik. gibi sözleri ta bugüne kadar halk arasında devam edip gelmiştir.
1970lerdeki kıtlığın 2 ana nedeni vardır.
1. neden Tarihte Yom Kippur savaşı olarak bilinen Ekim 1973de başlayan Arap israil savaşı petrol fiyatlarını 1 yıldan kısa bir sürede 4 kattan daha fazla arttırır. Bu savaş sırasında Petrol Üreten ve ihraç eden Arap ülkeleri israile destek veren ülkelere petrol satmayacağını ve petrol ihracatını kısacağını açıklar. Bu gelişmelere bağlı olarak Global Borsalarda çöküşler başlar.
1973′te başlayan bu savaşın üzerine Ecevit hükümeti 1974′te Kıbrısa askeri harekat düzenler ve bu harekat sebebiyle büyük devletler ülkemize ekonomik ambargo koyar. Hem Arap israil savaşları ile bir anda petrol fiyatlarının fırlaması, gelişmiş ülkelerdeki borsalarda başlayan krizler ve Kıbrıs Harekatı nedeniyle konulan ambargo ülke ekonomisinde çok büyük hasarlara yol açmıştır.
işin Türkiyede bilinmeyen yanı, bu süreci sadece Türkiye değil, hem Avrupa hem de Amerika petrol ve temel madde kıtlıklarıyla yaşamıştır.
işte o döneme ait 1970lerin dünyasından çok önemli belge niteliğinde fotoğraflar:
Yukarıdaki ingilizce kısımda, Washingtonda bulunan bu Petrol istasyonunun 1973-1974de yaşanan kriz sebebiyle terk edildiğini ve arada dini toplantılar gibi başka amaçlar için kullanıldığı yazılmaktadır.
Yukarıdaki resim o yıllar Portland, Oreonda çekilmiş. Sadece randevu ile petrol satışı yapıldığını duyurmakta. 1970lerdeki Petrol krizinin dünyada yarattığı petrol kıtlıklarına dair çok çarpıcı resimlere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki fotoğrafta ise, yine 1970lerin o zorlu yıllarında elektrik kesintisi yüzünden devlet dairelerinde mumla çalışmak zorunda kalan ingiliz Memurlar.
Ve 1940larda Karne kullanan Avrupa, 1974 kriziyle birlikte tekrar Karne ile petrol dağıtmaya başlıyor
inönülü yıllarda, büyük bir basiretle ülkeyi dünyanın en kanlı savaşından ve ekonomik krizinden ayakta kalarak çıkartan CHP, 1974 yılında da, bir yıl önce başlayan savaşa,onun akabinde başlayan krize ve Batının ambargolarına aldırmayarak 1974 Kıbrıs Harekatını düzenleyerek adada soydaşlarımızın can güvenliğini sağlamıştır.
O dönem Ecevitini eleştiren Erdoğan ise, kendi iktidarı döneminde Kıbrısı Annan planı dahilinde geri vermek için uğraşmış, Rumların Annan Planını reddetmesiyle Kıbrıs, elden çıkmaktan kurtulmuştur. Enerji konusunda herkesin bilmesi gereken husus şudur. Türkiye yapısal olarak ithal enerjiye bağımlı bir ülkedir.
AKPnin iktidara geldiği 2002de, enerjide dışa bağımlılık yüzde 69 civarındaydı, 2010da bu oran yüzde 73u gördü. Türkiye doğalgazda yüzde 98, petrolde ise yüzde 92 oranlarında dışa bağımlı. Bu tablodan çok net anlaşılacak durum şudur. 1970lerdeki gibi bölgemizde yaşanacak bir savaş ya da kaos %80nin üzerinde yabancı kaynaklara bağımlı ülkemizi anında 1970lerdeki petrol, şeker, un, yağ kuyruklarına geri götürecektir. 1970lerdeki Global krizi CHPye yükleyip durmadan eleştiren AKPnin benzer bir durumun tekrar yaşanabileceği koşullar için ciddi hiçbir alternatifi yoktur.
3 : CHP VE iSKi YOLSUZLUĞU
AKPlilerin yıllardır takıntı bir şekilde durmadan vurguladığı iSKi Olayında, aslında AKPye verilen çok büyük bir ahlak dersi vardır.
Her şeyden önce iSKi Olayı CHP değil, SHP döneminde ortaya çıkmıştır. Ancak siyasi bir miras olarak faturası hep CHPye kesilmiştir. Bunu normal görelim. O dönem CHPliler, SHPde siyaset yapıyordu.
Ama burada normal olmayan bir durum var. AKP, yeni kurulan bir parti olarak geçmişte hiçbir partinin enkazını sahiplenmiyor. O partilerin yolsuzluklarıyla kendini ilintilendirmiyor. Ama çok ilginçtir siyasi mirasına gelince kendisini bir ANAP, DP gibi görüp Özalın ve Menderesin siyasi mirasını misyonu yaptığını söylüyor.
Gelelim iSKi dönemine AKPlilerin büyük çoğunluğu o dönem ANAPta siyaset yapıyordu ve Özala destek verdiler. Bunu gururla söylerler hep. ANAPın iSKiyi defalarca katlayacak Hayali ihracat vurgunlarına ve Özalların Prenslerinin, Papatyalarının yolsuzluklarına niye sahip çıkmıyorlar?
Özalın yaptığı köprüyle övünüp, hayali ihracat dosyası ile yüzü kızarmamak nasıl bir ahlak?
Daha sonra iSKi davası sorumluları AKPlilerin o dönem CHPlilerin elinde olduğunu söyledikleri mahkemelere çıkartılarak yargılanmış suçlular hapis cezaları almış, paralar hazineye iade edilmiştir.
Dönemin iSKi müdürü Ergun Göknel bugün zor koşullarda eski bir eşinden kalan emekli maaşı ile yaşamaktadır.
Soruyoruz
AKPnin ta istanbul Belediyesindeki büyük yolsuzluklarından, Deniz Fenerinden ve son zamanlarda insanların midesini bulandıran milyarlarca dolarlık organize vurgunlarından kim yargılandı?
Evet, SHP döneminde iSKi Olayı oldu.
Sorumluları mahkemelerde yargılandı cezalandırıldı. Kimse lobi operasyonu gibi senaryo yazmadı. Sözen örnek bir davranışla olayın incelenmesi için içişileri bakanından en iyi müffettişleri talep etti.
CHPlilerin gösterdiği bu samimi ve medeni davranışı niçin gece gündüz CHPye iSKi yüzünden saldırıp, iSKinin yanında milyon kat daha büyük kendi yolsuzluklarına gelince yüzlerce senaryo yazan AKPliler gösteremiyor?
4 : CHP DÖNEMiNDE iSTANBULU ÇÖP GÖTÜRÜYORDU NURETTiN SÖZENiN ISTANBULA HiÇBiR HiZMETi OLMADI
SHPnin Belediye yönetiminde bir dönem işçi grevi yüzünden istanbulda çöpler toplanmadı. AKP bunu genelleştirerek SHP dönemi hiç çöp toplanmadı gibi bir algı yarattı. SHP döneminde asla taşeron işçi kullanılmamış, belediye işçilerine sendika, grev, toplu sözleşme gibi sosyal haklar sonuna kadar verilmişti.
Nurettin Sözen, Önce insan diyerek o dönem işçiler ile toplu sözleşmeler için görüşmeler yapmış, ancak bazı aksilikler çıkmıştı. Görüşmeler sırasında yaşanan tıkanıklık belediyenin çöp toplama hizmetlerini engelledi ve kentte çöp sorunu başlattı.
Müzakereler sonucunda Belediye işçileri belki de istanbul belediyesinin tarihinin en rekor zamlarından birisini aldılar. Sözen işçilere enflasyon oranının üstünde ektradan %10 refah zammı vermişti.
Daha sonra belediye yönetimini alan Tayyip Erdoğan ve sonrasındaki AKP ekibi, belediye işçilerini tutmak ve onların sosyal haklarını korumak yerine taşeronlaştırmayı hızla arttırarak, belediyelerde hiçbir sosyal ve özlük hakları olmayan taşeron işçi sistemine geçtiler.
Sözen, işçi ve Emekçi haklarına saygının kurbanı olmuştu.
Sözenin en büyük talihsizliği, yönetimi boyunca Türkiyenin en kurak yıllarından birisini geçirmesidir. Daha önceki yönetim zamanında ciddi hiçbir yenilenme yapılmayan su taşıma sistemlerine ve alt yapısına Sözen büyük kaynak aktarmak zorunda kalmıştır.
Her dönem kötü adam gösterilip linç edilen Sözen, AKPnin gururla sunduğu birçok projeyi başlatan adamdır.
istanbulda Metroyu ilk düşünen ve başlatan adam Sözendir.
Taksim- Şişli- Yeni Levent arasındaki 14 kmlik Metronun bizzat 10 kmsi Sözen tarafından yapılmıştır.
istanbulun su sorununu çözmek için Istırancadan su getirecek regülatörler ilk Sözen zamanında yapıldı. Melen projesini o ihale etti.
istanbulun eskiyen Kanalizasyon, Su gibi alt yapılarına büyük yatırımlar yapıldı.
istanbula ilk Doğalgazın 1992 yılında Kadıköyde Sözen tarafından verildiğini biliyor musunuz?
istanbul aşığıyım diye geçinen Tayyip Erdoğan, istanbulun silüetini bozan binalar için bir çocuk gibi küstüm açıklaması yapmıştı.
Benzer bir olay Sözen zamanında yaşandı. Sözen kamuoyunda çok tartışılmasına rağmen istanbulun silüetini bozuyor diyerek Park otelin ekstra 20 katını hiç düşünmeden yıkmıştı.
5 : KILIÇDAROĞLU SSKYI BATIRDI, RAHŞAN AFFI iLE KURTULDU
Bu da AKPliler tarafından dilden düşmeyen kara bir propagandadır.
Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir. SSK, bakkal dükkanı ya da holding değildir. Kar değil, hizmet anlayışına dayanır. Birçok ülkede SSKlar zarar eder ve finansmanı kamu bütçesinden sağlanır.
AKP zihniyetinin mantığıyla olayı ele alalım ve kar etmesi gerektiğini düşünelim. SSKnın genel politikalarını müdürü değil, iktidar belirler. Eğer ortada zarar ya da bir başarısızlık varsa iktidar partilerinin politikalarını uygulayan bürokrat yöneticiler değil, iktidar partisi bizzat sorumludur.
Kılıçdaroğlu 1992 -99 SSK Müdürlüğü döneminde çoğunlukla AKPlilerin o dönem oy kulandığı ANAP, DYP gibi partilerle çalışmıştır.
Gelelim AKP yönetimindeki SGKya..
2014 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirleri 174,4 milyar lira, toplam giderleri 196 milyar lira ve gelir-gider açığın ise 21,6 milyar lira olacak. GSYHye oran olarak da gelirleri yüzde 10,15, giderleri yüzde 11,40 ve açığı yüzde 1,26 olarak gerçekleşecek.
Yani SGKnın 2014 yılı bütçesindeki zararı 21,4 milyar TL oldu. Bu da Başbakan Erdoğanın SGK performansı.
Başka söze gerek var mı?
AKPnin SSK propagandasının bir başka zehirli yüzü Rahşan Affı ile Kurtuldu Yalanı O dönem SSKyı dolandırmak suçundan açılan bir soruşturma dosyasında Kılıçdaroğlu da vardı. Ancak yargılanan ya da sanık olarak değil, kendisinden bilgi alınan ifade sahibi olarak yer alıyordu. Dosya daha sonra Rahşan Affı ile kapandı.
Yolsuzluğun ya da Rahşan Affının Kılıçdaroğlu ile bir ilgisi yoktur.
Huzurlarınızda Rahşan Affının Gerçek Yararlananı
Tayyip Erdoganın tam 3 büyük Yolsuzluk Dosyası Rahşan Affı ile kapatılmıştır.
Akbil, iSKi ve iGDAŞ gibi Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davalar ise hala Erdoğanın dokunulmazlığının kalkmasını bekliyor.
yandaşlarının bile yalan o kadar ruhlarına işlemiş ki birkaç dakika ayırıp google'dan bulabilecekleri şeyler için bile "kaynağa bak" yüzsüzlüğü yapabiliyorlar!