Akp'nin sosyal ve siyasal gerçekleri reddederek yarattığı hiçlik durumudur. Bunun pek çok yansıması mevcut. Akp nihilizmini açıklamazdan evvel "hiçlik durumu" üzerine birkaç kelâm etmek istiyorum. Öncelikle toplumdaki dindar ve dindar olmayan eğilimi bunun bir örneğidir; çünkü akp fikrine göre ya dindarsınızdır ya da değilsiniz. "Bitaraf olursanız bertaraf olursunuz" sözü bu en acı biçimde ortaya serer. Dindar olma durumu da akp'nin sünni müslümalığı için de yeterli değildir. Çünkü kadınlar için örtünmek, erkekler için de namaz kılmak zorunludur onların algısında. "Türbansız kadın, perdesiz ev gibidir" sözü de bu anlamda kendini öne sürer hemen. Birkaç bilindik örnekleme ile başlamak istiyorum:
"Aslında insanlar ve toplum değişmiyorsa iktidardaki kimselerle işbirliği yapmaktan öte bir yol olabilir mi?" Türkiye gibi bir ortamda "demokrasi"nin sadece iktidarın bir nesnesi, makinesi olan topluluklarda demokrasi sadece dilin ucuna gelen ama yapılmasından korkulandır. "Kadrolaşma" bunun en acı örneklerinden de biridir. Tencere-tava eylemleri esnasında "ihbar" edin diyen başbakan açıkçası büyük bir toplumsal gerilimi körüklemiştir. Açıkçası bu toplumsal nefret "benden olmayanın olmaya hakkı yoktur" sözünü merkezine alır ve kendini ötekileştirip, ihçleştirir, ötekileştirir. Daha önce belirttiğim gibi, Türkiye'deki dindarların ötekileştirilmesinin asıl nedeni akp ve onun uyguladığı politikalardır. Her sözünde dindar ve türbanlı lafını esirgemeyen akpliler, bu insanları doğrudan toplumla yabancılaştırırlar.
Neyse devam edelim;
"Toplumsal bakımdan düşüncenin soysuzlaşarak ideolojiye dönüşmesinin çift anlamı vardır. Birincisi düşüncelerin en içten dileklerini dile getirdikleri toplumsal sınıflara sıkı sıkıya bağlı olmaları; ikincisi, çatışan düşüncelerin temelde toplumsal sınıflar arasındaki çatışmaların bir sonucu olmaları."
Bununla ilgili olarak ikinci önerme:
"Fakat burjuva dünya görüşü, sosyalizmin karşısına çıkaracak çapta düşünceleri sahip olmadığı için en olumsuz anlamıyla ideolojiler türetti"
Akp iktidarı neoliberal bir politika izler. Ki özelleştirmeler ve yeşil sermayenin güçlenmesi bile tek başlarına bunu destekler. uzun uzun örneklere girmeyeceğim o zaman asıl konudan uzaklaşacağım endişesini taşıyorum. Yukarıdaki örnekleri neden verdim?
Akp kendi siyasetini açıklarken "muhafazakârlığı" merkeze alarak konuşur. Bu muhafazakâr oluşu onu ne bir sağ ne de bir sol durumuna indirger. Çünkü sağ olarak algılanan politikaların klasik dindar algıyla çelişen yanları da vardır. Bu anlamda muhafazakâr bir oluşumun demokrasi sözcülüğüne soyunması, tamamen kendiyle çelişmesidir. Yani akp hiçleştirme eyleminde kendini de hiçleştirir.
Peki akp neden toplumu hiçleştiriyor? Madem ocağındaki patlamaya "kader" demek; gezi olaylarını "üç beş ağaç" diye tanımlamak; kadının toplumdaki yerini reddedip "beş çocuk" doğurması için baskı yapmak; gezi olaylarında ölenlerin ailelerini görmezden gelmek; sırf rant uğruna üçüncü köprü rezaletine imza atmak; Odtü ve gezi parkındaki yapılacak olan düzenlemelerin hukuki bir zeminin olmaması; "teğet" geçen ekonomik kriz; Beşiktaş'ta saldırıldığı iddia edilen ama aslı olmayan "türbanlı" durumu vs... gibi örnekler akp'nin toplumun gerçeklerini görmekten ne kadar uzak olduğunun kanıtıdır.
Peki akp ne yapıyor? Kendi inandığı değerler silsilesini bir şablon haline getirip toplumsal olay ve kişilerin üzerine oturtmaya çalışıyor. Temelde insanlara "istikrarlı" olarak görülen durum sadece budur. Çünkü gerçekliği inkâr etmek nihilizmi doğurur.