17 aralık sonrası paralel devleti icat eden rte ve kendilerini eleştiren herkesi vatan haini ilan edecek noktaya gelmiş rte ve şürekası için artık sıradanlaşan, rutine binen bir aptallaştırma harekatı.
şöyle ki:
rte ve şürekasıyla problem yaşayan ya da yaşama ihtimali olan herkes dinlenmiş, herkesin şantaj kaseti var başbakana göre.
mesela,
cumhurbaşkanı yolsuzluklarla ve paralel devlet denen yapıyla ilgili rte ile birkaç konuda ters düşünce: "cumhurbaşkanı'nı da dinlemişleeer"
genelkurmay ergenekon ve balyoz davaları ile ilgili kumpas açıklaması yapıyor: "genelkurmay başkanı'nın da şantaj kaseti vaaar"
idris naim şahin istifa edince: "onun da şantaj kaseti vaaar"
anayasa mahkemesi başkanı konuşunca: "anayasa mahkemesi'ni de dinlemişleeeer"
yahu bir başbakan kendisine oy veren insanları bu kadar mı salak yerine koyar be kardeşim. e hadi bunları gerçekten dinlediler, gerçekten şantaj görüntüleri var; peki bunları neden sadece rte dillendiriyor? nasıl oluyor da herkesten önce rte biliyor bunları? ve neden aylardır bunların sorumluları ortaya çıkarılmadı? soruyorum; çünkü "dinlemişler" demiyor rte, "dinlediler" diyor.
a benim bilinç düzeyi fezaya ulaşan ak kardeşim; bu soruları sen de sor ülkenin selameti için.
oy verecek siyasetçide sadece dindarlık kriterini arayan, dini duygularının istismar edilmesi hiç ama hiç umurlarında olmayan kesim için sorun teşkil etmeyen ve dahi bunu ciddiye alınmak sandıkları için de hoşlarına giden durum.
17 aralık'tan sonra icat edilen ama 40 yıldır varolduğu iddia edilen paralel yapılanmaya karşı hala soruşturma açılmamış olması umurlarında değil. neden? diye sormuyorlar.
10 bin civarında polis bu "paralel yapılanmanın" yörüngesinde oldukları iddiasıyla görev yerleri değştiriliyor, ama işin içinde örgüt olmasına rağmen görevden alınmıyorlar, sadece görev yerleri değiştiriliyor. bu da umurlarında değil. neden? diye sormuyorlar bile.
seviyeden, nezaketten bahseden başbakan, başörtülü kadınların gözlerinin içine baka baka "adli tıp raporlarını nerenize koyacaksınız"diyor. ama bizim bilinçli(!) seçmen kitlemiz bu sözü bile alkışlıyor.
koskoca ülkenin başbakanı, bir siyasetçinin zürriyetini diline dolayacak kadar kendinden geçiyor, ama bu bile umurlarında değil bu hülooooğğların.
varsa yoksa ak partileri.
takım tutar gibi parti tutup, holiganlar gibi ak partilerini savunanların, muhalafet edenlere "ideolojik davranıyorsunuz" demesi de bence ayranı fazla kaçırmakla ilintili olabilir.
11 yıldır gerçekleşen durumdur. ayrıca seçmen kendi kendini bu duruma sokar, şöyleki;
Başbakanın habertürk'ü arayıp bahçeli haberini kaldırtması, sağlık haberi yapan 3 habercinin işten çıkmasına sebeb olması vs gibi telefon görüşmeleri için ileri zeka seçmenler hemen öyle bir şey yok bu montaj derler. ertesi gün hem aranan, hem arayan rte evet aradım der, bu seferde aradığını saklamayacak kadar mert derler. yani ak seçmen kendi kendini kandırmaktadır. rte'nin özel bir çaba harcadığı yada inandırıcı bir şeyler yaptığı yok.
asıl sorun müslümanım deyipte, müslüman ahlakı taşımayan ak seçmenlerdedir. müslüman ahlakı güzel ahlaktır, yalana, dolana, harama, hırsızlığa göz yummaz. zira göz yumması ortak olması ve vebale girmesi demektir. yukarda ilk entry'de arkadaş güzelce anlatmış ekrar yazmaya gerek yok o yüzden ben şahsen akp'ye oy vermiş olsam ve bunlar yaşansa, oy verdiğim parti beni salak yerine koyuyor, yalan söylüyor der oy vermem bir daha, ama ak seçmenlerde bu tam tersi. ne diyeyim allah akıl fikir versin, allah ıslah etsin.
recep tayyip erdoğan'ın, partisinin salı günkü grup toplantısında yaptığı konuşmasıyla bir kez daha ayyuka çıkan, sağır sultan bile duyma yetisini tekrar kazanmasına sebebiyet veren durum.
ne özeli bunlar genel genel: internet sansürünü, zaytung haberi tadında; deniz baykal, diğer chpli yöneticiler ve mhpli yöneticilerin uygunsuz görüntülerini diline dolayarak savunuyor sayın başbakan. bahsettiği görüntülerin, 30 dk. içerisinde kaldırıldığını söyleyerek, yapılması gerekeni lütufmuş gibi gösteriyor millete ve "bunu yapmayabilirdik, hemen kaldırmayabilirdik" diyerek de araya bir de karadeniz fıkrası sıkıştırıyor bizim çakma dünya lideri.
17 aralık'tan sonra, yolda ayağı taşa takılsa "paralel örgüt" diyecek noktaya gelen başbakan; deniz baykal'ın 4 sene önceki uygunsuz görüntülerini de "paralel devlet" e havale etti sonunda.
hmm peki, baykal'ın uygunsuz görüntüleri "paralel örgüt"ün işi idiyse ve internet sansürünün çıkış noktası ise; neden 4 sene önce bu görüntüleri diline dolayıp "ne özeli, bunlar genel, geneeel" diye bas bas bağırarak, her gittiği yerde propaganda yaptı başbakan?
17 aralık 2013'ten bugüne kadar "paralel devletin kökünü kazıyacağız, inlerine gireceğiz" gibi şeyler söylüyor başbakan. peki, "paralel örgüt"ün varlığı en az 4 sene öncesine kadar biliniyor idiyse, neden bugüne kadar kökleri kazınamadı? neden hala inlerine girilemedi?
peki, internet sansürünün çıkış noktası, insanların özel yaşamlarına müdahalenin önlenmesi ve ortadan kaldırılması ise, neden 4 sene önce adım atılmadı? neden, chp gibi bir partinin genel başkanının değişmesine sebep olan uygunsuz görüntülerden sonra bir düzenleme yapılmadı? diye sormazlar mı adama. tabi adam olana.
...
medya lobisi: "lobi" sözcüğünü çok seviyor olsa gerek, şimdi de "medya lobisi"ni icat etti bizim ingilizce bilmeyen dünya liderimiz. kendisi bizzat alo fatih diyerek bir gazeteyi, televizyonu idare edecek bir baskıyı medya üzerinde kurarken, mustafa karaalioğlu gibi şarlatanlar "yüzde 50'nin medyası olmasın mı" konular yazılar yazarken iyi; ama eleştiri iolunca hoooop medya lobisi. ayy yazık valla, akpnin üzerindeki medya baskısı çok arttı bu ara. yok böyle bir pişkinlik.
oh ne güzel memleket valla. 1,5 aydır yasadışı dinlemenin ürünü olan bir ses kaydı üzerinden ananas aşağı ananas yukarı propaganda yap; ama kendi ses kayıtların ortaya saçılınca "medya lobisi" üstelik o ses kaydını akıl almaz bir pişkinlikle doğruluyor ve normal bir şeymiş gibi, yapılması gereken bir şeymiş gibi anlatıyor. ve bunları söylerken de ispanya başbakanı yanında.
işte bu güzel kardeşlerim, işte bu; sadece akp seçmenini salak yerine koymak değil, türk milletinin zekasıyla alay etmektir.
ayrıca, "bu düzenlemelerden sonra ülkeye kolay kolay yabancı sermaye gelmez" diyen tüsiad başkanını ve 17 aralık sonrası tasfiyeleri eleştirenleri vatana ihanetle, ülkeyi karalamakla suçlarken; avrupa'nın göbeğinde, o "dış mihraklar"ın gözlerinin içine baka baka, 11 yıldan fazladır kesintisiz başbakanlık yaptığı ülkesi hakkında "devlet içinde devlet var" demek de ayranı fazla kaçırmakla açıklanabilir ancak.
akp'nin seçmeni üzerinde oluşturduğu üç temel algı var ve kendi aleyhine olan her olayı bu algı üzerinden yönetiyor.
1. Ordunun ve orduyu destekleyen laik kaymak tabakanın devlet üzerindeki tahakkümünü kaldırdık.
2.uluslararası camiada dik duran söz geçiren bir lider var.
3.ekonomiyi düzelttik. hastane yol v.s. yatırımlar yaptık.
tebaa düşünmez sorgulamaz gördüğünü algılar. Akp yukarıdaki üç maddeyi görsel olarak canlandırabildi mi. evet. halk,kendi başı ağrımadığı müddetçe hukukun üstünlüğünden, yargının bağımsızlığından, hukuk devletinden, kendi cebine yansımadığı müddetçe cari açıktan ya da dış borcun yükseldiği seviyelerden anlamaz. şu an tarafsız aydınların farkında olduğu gerçekleri halk anlamaya başladığında çok geç kalınmış olur.
bugüne kadar internette kumarın allahı, çocuk pornosunun kitabı, ve her türlü dolandırıcılığın, uyuşturucu ticaretinin destanı yazıldı, ve yazılmaya devam ediyor. ve daha neler neler. sultanımız konu ile ilgili ne yaptı ? hiç bir şey. sonra birden bu internete dokunma işi gündeme geldi ve 2 yıldır da bunun için kastırıyorlar. peki neden? çünkü dinci tayfanın seks görüntüleri internete düştü, çünkü gezi eylemlerinde insanlar organize oldular, çünkü birilerinin yatak odasında milyonlarca dolar ve 4 tane para sayma makinesinin görüntüleri internete sızdı ve insanlar bunu gördü...
etik insan hallerinin sınırları içerisindedir düşünmek ve bu engelleniyor, gerçeği bilmeniz engelleniyor ! bunun dışında ki yasaklamalar yada önlemlere elbette sonuna kadar destek oluruz ama niyetin ne olduğu gayet açık. tıpkı ergenekon palavrası gibi.
sansür ve engelleme ile insanların gerçeği bilmelerini önleyemezsiniz, bu kanıya sahip yöneticiler seçmenlerini "salak yerine koyuyor olabilir" ama gerçek her zaman bir yolunu bulacaktır !
verileri / durumları /gerçekleri çarpıtması, güzel şeyleri abartması / kötü şeylerda suçun başkalarına atılması yoluyla yapılır.
bir türküdür tutturmuş ak kardeşlerimiz. neymiş? yolsuzluk operasyonu dış güçlerin işiymiş!
siktirin lan oradan!
velev ki dediğiniz doğru. dış güçlerle mücadeleni yine yap.
ama yolsuzluğu soruşturan polisi, savcıyı, karar verecek hakimi değiştiriyorsan,
oğlunu kaçırıp 1 ay sonra ifadeye vermeye hazır hale getiriyorsan,
bakanlarının fezlekesini meclise getirmeye çekiniyorsan,
"hırsızlık yoktur" diyemeyip "bunlar operasyon" diyorsan,
oğlunun vakfına yatırılan 99 milyon usd'nin hesabını veremiyorsan,
belediyenin, kamunun mallarını oğlunun vakfına geçiriyorsan,
ihale verdiğin iş adamlarına kendi vakfına zorla bağış yaptırıyorsan
inandırıcılığın kalmaz!
yasadışı dinlemelerle "ananas" diyerek dalga geçiyorsan sonra senin kızının villa siparişinin, oğlunun rüşvet operasyonunun kayda alınmasından yakınmaya hakkın olmaz!
kahraman askerler içeri atılırken daha yargılama başlamadan onları suçlu ilan ediyorsan senin bakanın yolsuzluk yaptığında "masumiyet karinesine" sarılmanı kimse anlamaz!
kendi açtığınız tuzaklara düşüyorsunuz.
gerçi biz söyleyip biz dinliyoruz.
akp seçmenini akp'li vekiller tanımlamış:
--- alıntı ----
enerji bakanı taner yıldız: eğitim seviyesi arttıkça ak partinin hitap ettiği alanın daha da daraldığını görüyoruz. anketler de bize bunu söylüyor.
(kaynak: youtube'da arattığında çıkıyor zaten)
atacakları her adımı ve adımdan sonraki tepkileri anketlerle belirleyen akp yönetimine ve milletvekillerine göre akp seçmeninin (genel olarak) eğitim seviyesi düşük ve ekonomik gücü azdır.
"düşük sosyoekonomik sınıftan" şeklinde özet geçilebilir.
bu tür insanlar ne kadar "salak" yerine konsalar da "baba" figürü yerine koydukları liderlerine itaatten geri durmazlar!
bence 12 yılda böyle bir %25'lik bir "süzme" kitle oluşturuldu!
bizzat, oy verdikleri, biat ettikleri, her söylediğinie sorgusuz sualsiz inandıkları, "ölümüne" yanında oldukları recep tayyip erdoğan ve şürekası tarafından yapılandır, kendilerine reva görülendir.
cemaat ne getirdi de geri gönderdim: 17 aralık'tan bu yana, cemaat için söylenmedik laf, edilmedik hakaret bırakmayanların; devlet içinde örgütlenmesine, yapılanmasına izin verdikleri cemaatten yine en çok kendilerinin şikayet ediyor oluşu, mağdur edebiyatıyla 1,5 aydır bi taraflarını yırtmaları bence bunun, yani akp seçmeninin salak konulmasının en bariz ispatıdır.
2,5 ay önce "cemaat ne getirdi de geri gönderdik" diyen kim? recep tayyip erdoğan. peki, 17 aralık'tan bu yana cemaat için "çete, virüs, örgüt, in, parale yapı, haşhaşi" gibi ifadeleri kullanan kim? yine recep tayyip erdoğan.
dershane krizinin tam ortasında "emniyeti, yargıyı cemaate verdik" diyen bu zihniyet değil miydi ey akp seçmeni. madem bunlar çeteydi, virüstü, örgüttü, paralel yapıydı, haşhaşi idi; neden 17 aralık'a kadar sustunuz? neden devlette yapılanmalarına izin verdiniz, göz yumdunuz? diye sormazlar mı adama... yok sormazlar, üstüne "ölümüne seninleyiz" derler.
sorun 1 günde çözülür: daha 1hafta olmadı "hükümetle bir derdimiz yok desinler, sorun 1 günde çözülür" dedi bülent arınç.
a benim bilinç düzeyi fezaya ulaşmış seçmen kitlem; edilmedik hakaret, atılmadık iftiradan sonra, sorunun 1 günde çözüleceğinin söylenmesi de mi garip gerlmiyor size?
burası ananas devleti değil: her aklı başında insan gibi, siyasetçi gibi yasadışı dinlemelere tepki gösterirken, yasadışı bir dinlemenin ürünü olan bir ses kaydı üzerinden, ananas aşağı ananas yukarı kara propaganda yapan kim? recep tayyip erdoğan ve şürekası. bunları görün be güzel kardeşlerim, görün artık.
kanunsuz operasyon yasadışı operasyon: 28 şubat sürecinde, kara propaganda yapan madyanın çok büyük bir rol oynadığını söyleyen ve bugün bile mağduru oynayan bu zihniyet, 17 yıl öncesinden beter bir algı operasyonu yürütüyor. resmen akp'nin yayın organı haline gelen gazete ve tvlerde, kara propagandanın hası yapılıyor.
yasadışı dinlemelerin ürünleri olan ses kayıtları montajlanarak, iğrenç bir kara propaganda yapılıyor iktidar fahişesi satılmış türk medyasında.
daha düne kadar terörist dedikleri, içerden çıkmaması için saatlerce yayın yaptıkları hanefi avcı'yı kahraman yapıyorlar.
türkiye cumhuriyeti devletinin bir savcısının başlattığı bir operasyon için " kanunsuz, yasadışı operasyon" deniyor.
"kahraman" savcılar hain oluyor, "destan" yazan polisler cemaatçi oluveriyor.
ama akp seçmeni bunları görmekten aciz ve salak yerine konulmak hoşlarına gidiyor sanki.
faizi biz indirdik biiiiz: senelerdir, haremlik selamlık toplanan kitlelere meydanalrdan "faizi biz indir biiiiz, ey cehape zihniyeti gör bunu" diyen recep tayyip erdoğan; faiz artırımı sonrası "onlar artırdı. sorumluluk onların" diyor. olmaz böyle bir pişkinlik. öyle bir dil kullanıyor ki, sanırsınız faiz oranlarını hükümet bizzat kendisi indiriyor. ama artınca "onlar artırdı"
güzel kardeşlerim; faiz oranlarını hükümet değil, hükümetten bağımsız bir kurum olan merkez bankası, ekonomik gidişata göre indirir veya artırır.
milli irade hırsızlığı: kendilerine oy verenleri "milli irade" oy vermeyenleri de "zillet " olarak gören bu zihniyetin başındaki şahıs ve şürekası, ülkenin ve de seçmenlerinin gözlerinin içine baka baka "milli irade hırsızlığı" yapmaya çalışıyor. fakat akp seçmeni, sanki efsunlanmış gibi bu hırsızlığı da çılgınca alkışlıyor.
şöyle ki: 12 eylül 2010 referandumunda, hsyk'yı, değiştirilmek istenen bugünkü yapısına kavuşturmak için -haremlik selamlık toplanan kitleler karşısında- bangır bangır bağırıp "üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne" diyen kimdi? evet yine recep tayyip erdoğan. ve fakat, "milli irade"nin % 58'lik oyuyla kabul edilen referandumdan 4 sene sonra değneğin ucu kendilerine dokununca, hsyk'yı referandum öncesinden daha kötü bir hale getirmek için kitleler karşısında yırtınan kim? yine recep tayyip erdoğan ve saz arkadaşları.
hükümet bir şey yapıyor, akp seçmeni bunu çılgınca alkışllıyor. hükümet yaptığını bozuyor, akp seçmeni bunu da çılgınca alkışlıyor. arkadaş bu nasıl iş? yaparken de kahraman, yıkarken de kahraman.
"içimize de sızmışlar"
"orduya kumpas kurmuşlar"
"cumhurbaşkanını da dinlemişler"
"hata yapmışız"
"kandırılmışız"
"safmışız"
salak yerine konulmayı ciddiye alınmak sanan milyonlarca insan varken bu ülkede, bu gibi ifadelerle mağdur edebiyatı yapılıp % 50 oy alınmasına şaşırılmamalı bence.
neyse, 2 cümleyi bir araya getirmekten aciz olup laylaylom yazanların kaliteli yazar, übersonik yazar sıfatı aldığı bu sözlükte lafı daha fazla uzatmayayım.