şuan izlediğim ve yine küfretmeme neden olan reklamdır. ulan adamların yaptıkları bir bok yok yollarla oy alacaklar. benim halkımda bu adamlara oy verecek.
kendince bir tatlılığı olan mutlu insanları gösterip damakta hoş bir tad bıraktıktan sonra recep tayyip erdoğanın resminin pattadanak karşınızda belirmesiyle insanda hoş tad alan dilini damağını tamamen kesme isteği uyandıran reklamlar.kalbime inecek sözlük.
akp'nin uçaklı reklamını anlayabilen varsa bana da anlatsın. ya sanki hükümet uçak fiyatlarını ucuzlatmış gibi reklam yapıyorlar. deli mi ne bunlar? bir sürü uçak firması var rekabetten düştü fiyatlar aq .diğer reklamda da "emekli" teyze oğlunu ziyarete yurtdışına gidip geliyor. emekli maaşıyla nasıl gidiyorsa?
insanları tamamen kandırmacaya iten reklamlardır. öyleki, yapılan tüm faliyetler Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin faliyetidir, bir partinin değil tüm milletin katkılarıyla olan faileyetlerdir. örnek sunulan yapılar ise süreç açısından o zamanda tamamlanan yapılardır.
özellikle engelli bir kızın oynadığı reklam dikkatimi çekti. buram buram yalan kokuyor. yok efendim kız tek başına servisle okula gidebiliyormuş, parkta oynayabiliyomuş. bunları bu ülkede tek başına yapabilen 10 yaşındaki çocuk herhalde yada on taneden biri.
reklamların sonunda "engelleri kaldırdık" gibi bir şey diyorlar. şimdi kuru kuruya akp hükümetine saydırmayacağım. çünkü ülkemizi engelli yurttaşlarımız için yaşanabilir hale getirmek bir süreç meselesidir. bundan önceki yöneticiler de bir şey yapmamıştır ama akp hükümeti de yapmamıştır. kalkıp bunun reklamını yapmak, hırsızlık yaparcasına oy çalmak neden?
daha dün gece siyaset meydanı nda bir engelli yurttaşımız, avrupa da bir günde üç ülke değiştirebilirken türkiye de evden çıkıp kanala gelemediğini anlattı ama bunu kaç kişi dinleyebildi. bir reklam günde 50 kere gösterilirken bu konuşma söz uçar yazı kalırcasına uçtu gitti.
gerçeklikle örtüşme sorunları yaşayan reklam dizisi;
şöyle oluyor;
malum mevsim geçişi ve gene malum ki salgın hastalıktan geçilmiyor, bende üzerinize afiyet birazcık grip olmuşum, bir önceki gece ateşim çıkmış, biraz terlemişim vs. vs. anlayacağınız tedavi olmam gerek.
çoğu yaşıtımdan farklı olarak SGK kurumuda beni güvence altına almış, mutluyum güvenceliyim, sabahta malum reklamı görmüşüm ya pek inanmamış dur hazır hastalanmışken eğleneyim modunda döküle döküle çıkmışım sokağa, yaşadığım yer, istanbul, ilçe kadıköy, semt bahariye. En yakın sağlık kuruluşu; Kadıköy Şifa Hastanesi. Girer girmez aynı reklamdaki gibi güler yüzlü bir hasta danışmanı beni karşılıyor ve nazikçe konuşuyor;
-Merhabalar nasıl yardımcı olabilirim?
-Merhaba ben sanırım biraz grip olmuşum ve KBBye muayene olmam gerekiyor.
-Tabi ki; girişiniz için kimliğinizi alayım.
-Buyrun. ( bi tereddüt yaşadıktan sonra emin olmak babında sorulur) peki SGKlıyım ücretsi di mi?
-Yok efendim (ifade kabalaşır, çulsuz olduğumuz farkedilmiştir.) anlaşmamız yok muayenelerimiz ücretli.
-Ne kadar?
-160 Tl.
-(durum hakkında tek söylenebilecek şey söylenir ve çıkılır) peki o zaman, iyi günler.
Beklenen olmuştur reklam fos çıkmıştır, ama acaba diye düşünerek, başka bir poliklinik aranır, bulunur fiyat biraz daha hesaplıdır 100civarı.
Hımm diye düşünülür ve peki bunların birde "aile hekimliği" diye bir kavramları vardı, gidiyimde bir sağlık ocağına aile hekimiyle görüşüyüm diye düşünmemizin akabinde en yakın sağlık ocağı bulunur, kapısından içeri girilir danışmadaki bayanla sohbet başlar;
-Merhabalar ben muayene olmak isterdim.
-Tabi kimliğiniz lütfen.
-Buyrun
-ama siz Aksaraya kayıtlı gözüküyorsunuz. ile hekiminiz orada, oraya muayene olmanız gerekir.
-ama Aksaraya geçene kadar mesai biter trafikte var. Bi yardımcı olsanız.
-Yok avrupa yakasındaki aksaray değil anadoludaki aksaray.
-Hımmm????? ama ben burda yaşıyorum. evim kadıköyde işyerim içerenköyde. Aksaray nereden çıktı?
-Valla beyfendi kayıtta böyle, sizin Aksarayla bir ilginiz var mı?
-Evet, nufusa kayıtlı olduğum şehir orası ama ne alaka.
-Beyfendi kayıtlarda bazan yaşanıyor böyle şeyler. Yapacak bişey yok.
-ama hastayım, bi yardımcı olsanız. Hem televizyon reklamında diyordu, herkes muayene olacak diye, hem her ay ben prim ödüyorum SGKya deliler gibi, hem şimdiye kadar hiç muayene olma isteği bile duymadım.
-(danışma görevlisi bunalmış ve eliyle yaklaş yaklaş işareti yaparak kafamı camdan içeri sokturmuş, arkadaki sıramatikten bir sıra alarak bana uzatmış ve fısıltıyla konuşmuştur) alın bunu doktora verin ve verirken ben bu şehirde misafirim diyin, yoksa muayene etmez haaa!
ben elimde sıra numaram bekleme koltuğumda oturup sıramı beklerken televizyonda da malum reklam oynamaktaydı; sıram geldi doktorun yanına geldim;
-merhaba doktor hanım ben misafirim.
-ne misafiri?
-Tanrı misafiri. Misafir olunca muayene oluyormuş ya; o misafirdenim.
-Kimin misafirisiniz?
-Recep abinin.
-Recep abi?
-Babamın askerlik arkadaşı bunlar taa 975 yılında askerdeyken...............(diye başlanan uzun bir yalanın ardından doktorumuz gerçekten misafir olduğuma inanmış ve oturduğu yerden muayenemi yaparak ilaç yazmıştır).
Grip mi?
tüm o koşturmaca içinde sanırım geçti. Adı üstünde reklam diyesi geliyor insanın, reklam.
Ama genede bir avuntu;
ya tünelli reklamın yalan olduğunu yaşayarak öğrenseydim.
açıkçası tarafsız olarak konuşmak gerekirse chp nin yaptıkları yanında çok cılız ve mesaj açsından zayıf olmuşlardır.
chp nin özellikle gençler ve sansür ile ilgili yaptığı reklam gayet başarılıdır.
başkalarının mutluluğundan dolayı kahrolan sözlük yazarlarınca inandırıcı bulunmamış reklamlardır.
hatta onlar eğer akp sayesinde olacaksa kendileri için de bir mutluluk talep etmezler.
üzüm falan hak getire ,direk bağcıyla işleri var bunların çünkü.
az önce bir reklama denk geldim. herifin koskocaman iplik fabrikası var. konuşuyor; "recep tayyip erdoğan ufkumuzu açtı, dünyanın bir çok ülkesiyle iş yapar hale geldim, ben lafa değil icraata bakarım" diyor. ulan karnı tok denyo; kapısına kilit vurmak zorunda kalan binlerce küçük işletmeye ne diyeceğiz peki?!
