sadece buna bağlı değildir, ama kömür ve pirincin de etkisi yok değildir.
seçime yakın emekliye zam, memura key, öğrenciye af, köylüye mazot yardımı, işçiye grev, sendika hakkı v.b, işsize kömür, tecavüzcüye hadım, aleviye kürde açılım, israile sözde rest ile birçok yönden halkın değişik gruplarına yönelik oy çalışmalarıyla azar azar biriktirip 9 yıldır iktidarda kalmışlardır.
birileri bunu görmeli, ama maalesef herkes körebe.
yapılmayacak desteksiz yalanların yerini yapılabilecek isteklere bırakması sonucu yapılan yardımların iktidarda kalması için yapıldığının sanılması. türk halkı eskisi gibi değil alır yardımı ama vermeyecekse vermez oyunu.
Gerçeği tamamen yansıtmayan önermedir.
Öncelikle AKP nin dış ve iç siyasetinin Türkiye için çok büyük sorunlar yarattığını ve daha büyük sorunlar da yaratacağını düşünen biriyim.
Ancak AKP nin 8 yıllık iktidar başarısının da kömür ve pirince endekslenmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Elbette seçim öncesi yapılan yardımlar insanların gözünde AKP yi daha sevimli, daha tercih edilebilir bir hale getirmektedir. Ancak yukarıda belirttiğim gibi AKP nin başarısının tek nedeninin de bu olmadığı ortadadır.
AKP başarısının en temel kaynağının, muhalif grubun sayısal anlamda en büyük kesiminin toplumu iyi tanımamasından kaynaklandığını düşünüyorum bazen. Ancak toplumun büyük çoğunluğunun dini konularda hassas olduğu ortada iken bunun nasıl görülemediğini de anlamakta güçlük çekiyorum.
Benim bunu anlamakta çektiğim zorluğu şimdilik bir kenara bırakalım. işin sonuç üzerinde etki yaratan kısmı kendisini laik ve atatürkçü olarak tanımlayan kesmin davranışları çünkü.
O kadar düşüncesizce davranıyorlar ki bazen şaşırmamak elde değil. Sokakta ortasında üç beş kadın bir araya gelip çarşaf yırtanları unutmuş değiliz henüz. Bu eylemin bırakalım dindar insanları birtakım dindar olmayan insanları bile rahatsız ettiği ortada.
En son Sivas üniv. De görevli bir araştırma görevlisinin baş örtülü bir kızı bira almaya yollaması ( bira almak elbette ayıp değil. Ancak bira almaya yollanan kişinin hayat tarzı üzerinden bu konuyu kızla dalga geçme malzemesi olarak kullanmak, kızla o kadar insanın içinde alay etmek şerefsizliktir) ve kızla aklınca geçtiği dalga bırakın başörtüsü takan insanları başörtüsü takmayan kişilerin bile yüzlerini kızarttı. Tıpkı ailesinde tek bir başörtülü bayan bulunmayan benim yüzümü kızarttığı gibi.
Bununla bitmiyor elbette. Tepeden bakma ve hakaret etme hastalığı da cabası. Her genel/yerel seçim ya da referandum sonrasında televizyonlarda, gazete köşelerinde milletin fertlerine kendisine Atatürkçü diyen ama Ulu Önder'in milliyetçilik ilkesinden habersiz kişilerin utanmadan gizli veya açık hakaretleri; sosyal ağlardaki Aziz Nesin furyası...
Kendinizi biraz yerine koyun bu insanların. Siz ne yapardınız? Sizle uzlaşmak, size endişelerini anlatmak varken , sizi doğru düzgün bir üslupla ikna etmek varken "walla halk cahil napalm" diyen gençlerimiz, size köşesinden , mektubundan hakaret döşeyen gazetecimiz ya da müzisyenimizle mi aynı safta durursunuz yoksa başkalarıyla mı?
Bunlar da yetmiyor gibi bu topraklarda, bu toplumda asla yeri olmayan kültürel değer(sizlik)ler dayatılıyor. Nasıl kabul etmesini beklersiniz?
Evli bir kadının alkollü bir halde bir başkasının evinde kalmasının normalleştirilmeye çalışıldığı, günü birlik ilişkilerin olağan şekilde sunulduğu, Türk aile yapısının temelinden tahrip edecek her türlü kavramın modernlik ya da benzer başka kavramlarla aklanmaya çalışıldığı bir yerde insanların tepki göstermeyeceğini ve kendileri ile endişelerini en güçlü biçimde ifade edecekleri kişilerle bir araya gelmeyeceklerini mi düşünüyorsunuz?
Bekaret bozma gecesi düzenleyip her Allah'ın günü fahişelerle yatıp kalkan bir film karakteri melek gibi, ideal erkek gibi pazarlanmaya kalktı bu ülkenin insanlarına. Elbette bir tepki doğacak.
Türk insanının tamamının Alsancak'ta, Beşiktaş'ta ikamet ettiğini mi zannediyorsunuz?(Buralarda ikamet eden insanlar ahlaksıztır olarak algılanmasın yazdığım. Bende benzer bir yerde ikamet ediyorum. Buradaki insanların bu tarz konularda genelde daha az hassasiyet sahibi olduğunu vurgulamak istedim.)
Bitti mi? Bitmedi elbette. Tüm bunların üstüne muazzam büyüklükte bir tembellik ekleniyor.
Gülen cemaatinin(AKP ile olan yakın ilişkileri dolayısıyla Gülen cemaati örneğini veriyorum) başındaki isimlerin (cemaat içerisindeki insanların çok büyük bir kısmı vatansever insanlardır) Türkiye için zararlı olduğunu düşünmem bir yana bu hareketi eleştirmek dışında ne yaptılar bu hareketi eleştirenler merak etmiyor değilim.
Haklı ya da haksız, çalışan mutlaka emeğinin karşılığını alıyor. insanların fakirliğini sömürmekle suçladığınız cemaatlerin bu sömürü alanını kısıtlamak için ne yaptınız?
Ağzınızdan düşürmediğiniz cumhuriyet için cumhuriyet evleri, cumhuriyet yurtları açmak imkansız mıydı?
Maddi açıdan zorluk çeken öğrencilerin Gülen cemaatinin yurtlarına , evlerine değil de sizin düşüncenizde yurtlara , evlere gitmesi mümkün değil miydi?
Gülen cemaati sayıca daha fazla kişiden oluşuyor olabilir, doğrudur. Gülen cemaatinin daha fazla siyasi gücü vardır, doğrudur. Ancak ülkenin en nezih yerlerinde ikamet eden, en çok getirisi olan işlerde çalışan ya da çalıştıran kesiminin “imkansızlık” şeklinde bir savunma yapması mümkün değil.
Her 29 Ekim'de, 23 Nisan'da 3-5 kişinin katıldığı "cumhuriyet baloları" yapmak yerine bu ülkenin gençlerine Atatürk sevgisi aşılayacak üç beş bina dikseydiniz bu ülke için gerçekten bir şeyler yapmış olurdunuz.En azından bugün belki de kömür-pirinç edebiyatından hem siz hem de biz kurtulmuş olurduk.
Sonuç olarak AKP nin yalnızca kömür ve pirinçle oy aldığını iddia etmek gerçeği yansıtmaz.
AKP şu an iktidarda ise bunda en büyük pay çoğunluğun hassasiyetlerine saygı gösterilmeyip, onların yeri geldi mi vatan yeri geldi mi Atatürk sevgisinin sorgulanmasıdır.
Bu ve diğer hareketler insanları rencide etmekte ve kendilerine sahip çıktığına inandığı partiye (öyle olmasa da) yakınlaşmaktadır.