Olaya, Tayyip Erdoğan diye değil, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı diye bakalım. Barzani diye de değil, Ortadoğu'da yükselen Kürt hareketleri içinde şiddete başvurmayan ılımlı bir lider diye bakalım.
yolsuzluk iddialarına karşın, o kadar yol yaptık demek. kavat diyen valinin, kavat demedim, kavas dedim demesi... yakında "ananas aldırdıma" kadar düşerlerse eğer, ülkenin fişini çekip artık yatalım derim.
(musul'u ele geçirip, elçiliğimizi basıp, konsolosumuzu ve kahraman (!) özel harekatçılarımızı tek bir kurşun sıkmadan rehin alan işid terör örgütüne için)
"terörist" yerine "unsur"
kelimelerinin kullanılması (bizzat rte tarafından)
"rehine" yerine "alıkonulan" kelimesinin kullanılması hep bu anlayışın ürünü.
(işid'in rehne aldığı vatandaşlarımız için Dışişleri Bakan Yardımcısı naci Koru'nun açıklaması) http://www.sabah.com.tr/G...-degiller-alikonuluyorlar
gazete manşetlerinden ziyade yasalarda yapıyorlar bunu. fena halde komik duruma düşüyorlar ama farkında değiller. ya da farkındalar ama milleti gerizekalı bellediler iyice.
bir yasayı değiştiriyorlar kelime oyunlarıyla örneğin, aradan yıllar geçip rüzgar tersine dönüp kendilerine doğru esince kendi değiştirdikleri yasayı tekrar değiştiriyorlar kelime oyunlarıyla. sonra rüzgar yine eser ve yine kendi yararlarına yasalar değişir.
akp mantığı bu işte.
ama ne var biliyor musun?
şu bana haz verdi.
hani 17 aralık soruşturmasının patlak verdiği günlerde tayyip açılışa gitti (yalandan açılışlar yapar ya hani. açılmış tesise açılış yapmışlığı var bu adamın. sıkıntılı biraz) bir şehre ve yusuf yusuf etti, elinden telefonunu düşürmedi, bilal oğlanla görüşmeler yaptı, hani deli gibi tırstı ya. onun o korkaklığı yetti bana. şimdilik. nabzım dinlendi.
yüce divan'a gittiğinde de adalete inanıcam belki tekrardan.
ama gelin görün ki Bu %50'nin kaça tekabül ettiğini söylemiyorlar!
%50 rakımının büyüklüğü ile algı operasyonu yapıyorlar.
haberin devamında türk tabipler birliği açıklama yapmış
-- alıntı ---
Sayın Başbakanın bugün bizlere bir müjde verdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Başbakanın açıklamasında vaat ettiği zam nöbet ücretlerine dairdir. Yani yapılan sağlıkçıya %50 zam değil, nöbet ücretlerine yapılan artıştır. Bir asistanın saatlik nöbet ücreti 7 TL, 30 yıllık uzman hekimin saatlik nöbet ücreti 7 lira 80 kuruştur. Yani vaat edilen artış 3.5 liralık bir artıştır. Kuşkusuz Sayın Başbakanın bilgisindedir ki kamuda çalışanlar için aylık nöbet saatlerinde ödeme 130 saat ile sınırlıdır. Yani; 3 günde bir nöbet tutan bir asistan ayda 160-180 saat fazladan çalışmakta, bunun 130 saati ücretlendirilirken nöbetin kalan kısmı angarya olarak tutulmaktadır.
Kamuoyunda Çalışanlara bol para veriyoruz algısı yaratmaya yönelik bu tarz girişimlere bütün kamu çalışanları zaman zaman maruz kalmaktadır. Gerçek olan 3.5 liradır. Bunu da müjde olarak değerlendirmek mümkün değildir.
Başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere sağlık çalışanlarının yükselttiği tepkiler ve eylem kararlılıkları belli ki hükümeti bazı kararlar almaya zorluyor. Ancak bizim kastettiğimiz iyileşme bu değildir. Sağlık çalışanlarının hem sağlık hakkı için hem de kendi özlük hakları için mücadeleleri kararlılıkla devam edecek. Hükümeti ve sağlık bakanlığını sağlık çalışanlarının özlük haklarını geliştirme konusunda daha samimi ve gerçekçi adımlar atmaya çağırıyoruz.
-- alıntı ---
--- alıntı ---
Kapitalizm sahne ismi olarak pazar eknomisini kullanıyor; emperyalizme ise küreselleşme deniyor; cücelere çocuk demek gibi bir şey bu; oportunizm pragmatizm oldu; ihanetin adı realizm; yoksullara yoksun, dar gelirli ya da kıt kaynaklı insanlar deniyor; yoksul çocukların eğitim sistemi tarafından dışlanması, eğitimi yarıda bırakma adı altında tanıtılıyor; patronun, işçinin tazminatsız ve açıklamasız işine son verme hakkına emek piyasasının esnekliği deniyor; resmi dil, kadın haklarını azınlık hakları arasında tanıyor, insanlığın yarısını oluşturan erkekler çoğunlukmuş gibi; askeri diktatörlük yerine süreç deniyor; işkenceye, yasadışı baskı ya da fiziksel ve psikolojik baskı deniyor; hırsızlar iyi bir aileden olunca, kleptoman oluyor; kamu kaynaklarının çürümüş bir politika tarafından boşaltılmasının adı yasadışı servet edinme oluyor; otomobillerin işlediği suçlara kaza deniyor
1995te Fransa Güney Pasifikte nükleer denemeler yaparken, Fransız Büyükelçisi Yeni Zelandada açıkladı: Bu bomba kelimesi hoşuma gitmiyor, bomba değil bunlar, bunlar patlayan mekanizmalar; Kolombiyada askerin himayesi altında insanları öldüren bazı grupların adı ortak yaşam; Şili diktatörlüğündeki toplama kamplarından birinin adı haysiyet, Uruguay diktatörlüğünün en büyük cezaevinin adı özgürlük; 1997de Chiapasta Acteal Köyünün kilisesinde dua ederken tamamı çocuk ve kadın kırk beş köylüyü arkadan makineli tüfekle tarayan yarı askeri örgütün adı barış ve adaletti
--- alıntı --- http://www.sozcu.com.tr/2...o-galeano-anilari-807940/