alım gücünün dayandığı kriterlerin, altın olmadığını bilmeyen yazar söylemidir.
alım gücü bazı piyasalarda düşerken bazılarında artış sağlanarak kar elde edilmek amaçlanır.
altının enflasyon karşısında çarpık bir seyir izlemesiyle, talebi azalmış; daha dengeli ve kar sağlaması daha garanti olan belirli gelir kaynaklarına yönelme yaşanmıştır.
bu sadece türkiye için geçerli olmamakla birlikte, birçok ülke dışa bağımlılığı yüzünden bahsedilen alım gücünü yitirmiş, kaynaklarını daha düşük kar oranlarıyla pazarlamayı amaçlamıştır.
alım gücü mü kaldı allasen ya?
mahalle bebesi gibi 'senin alımın kuvvetli' galibaa.. her şeyi aldığına göreeee...
reel gelir? nominal gelir? bunlarla gel bana. alım gücü, verim gücü eskidi artık bunlar. halkımız hamdolsun o eşiği aştı artık alım gücüne pek aldırmıyor. insanların aklını çeşitli sayılarla karıştırmaya kimsenin gücü yetmez. allah'a şükürler olsun ki bugün bir imam çok rahat hayatını idame ettirebiliyor.
altın bir yatırım aracıdır ve yatırım aracı ile asla gelir kıyaslaması yapılamaz!
şimdi konuya geçecek olursak
verilere gerek yok hesabı kolay:
varsayımlar:
aldığınız maaş 100tl olsun.
enflasyon da %10 olsun.
cep telefonu şarj aleti de 10 tl olsun.
maaş zammı da yüzde 5 olsun.
sene başında bir aylık maaş ile 10 kere
sene sonunda enflasyondan ötürü (enflasyon, fiyatlar genel düzey artışıdır) şarj aleti fiyatı 11 tl olacak.
maaş zammından ötürü ise yeni maaşınız 105 tl olacak.
böylelikle diğer senede 9.5 tane şarj aleti alabiliyorsunuz.
zaten hükümet 1980 lerden beri kanunlarla belirlenmiş zorunlu ve senede 2 kere olmak üzere olan memur zamlarını bu sene ilk defa; 12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu getirilen hakem heyeti zırvasına bağlayarak (güya sendikalar ile hükümet anlaşamamış devreye hakem heyeti girmiş uzlaşma sağlayacakmış) yapmazken (güya haziranda verilecekmiş zamlar) akaryakıt, elektrik gibi tüketim ürünlerine ortalama ayda 1 kez zam yaparken benim yukarıdaki hesabım oldukça hafif kalacak.
zaten vekil maaşları 2 günde meclisten geçerken, vergiler almış başını giderken milli gelirin reel olarak artması beklenemez.
neticede milli gelir insanların cebine giren paranın toplamıdır.
ama gelir dağılımında eşitsizlik olduğu için herkes bu milli gelir artışından aynı şekilde etkilenmez.
esasen reel olarak cebimizdeki parayı alıyorlar.
başbakanın sıfır faiz politikasını bile uygulayamıyorlar.
(bkz: sıfır faiz)
(bkz: sıfır faiz/#11635800)
geçen sene yapılan sigaradaki vergi zammının %69 dan %65 e çekilmesinin nedeni de enflasyonu şişirmesin diyedir.
tc merkez bankasının hesabı niye tutmaz diye sorarlar.
temel hedefi fiyat yani enflasyon hedeflemesidir.
ama hükümetin yaptığı özellikle de vergi zamları tüketiciye yansıyınca haliyle enflasyon hesabı banka ile uyuşmuyor.
sonra ikide bir türkiye büyüyor diye nara atıyorlar ya en çok ona yanıyorum.
zenginin daha da zengin halkın daha da fakir olmasıyla vuku bulmuş gerçektir.
Bu ülke hayatının hiçbir döneminde bu kadar vahşi kapitalizm görmemiştir.
2007 ye kadar göreceli bir refah dönemi yaşanmıştır. bunun asıl sebebi de 2001 krizinde dibe vurmuş olmamızdır. ama 2008 den bu yana ülke feci bir durgunluk içerisinde ve özellikle orta sınıf ısrarla altlara itilmeye çalışılmaktadır. orta kesimin yok olması az gelişmiş ülkelere ait bir özelliktir. insanların pek azının çok zengin büyük çoğunluğunun fakir olduğu ülkede kast sistemi var demektir. ayrıca ev araba alan kesim de çalışarak falan ödememektedirler bu kredileri. millet katakulliyi kanıksamış, yokuş aşşağı giden freni patlak kamyon misali hayatına yön veriyor.
ülke bazında alım gücü endeksini ortalama degerlere böldüğümüz zaman alım gücünün kişi başına arttığını görebiliriz. şunu söyleyebilirim ülke olarak alımgan bir milletiz.
ama benim alım gücümde hızla bi gerileme söz konusu, bizimde öyle dediğinizi duyar gibiyim.
o zaman malı alan kim ve bu malları kime satıyor? işte bunun cevabını bulursak para kimde çözebiliriz.
bir travesti söylemi:.
- ya murat abi akp döneminde alım gücümüz azaldı be... hem rahat da çalışamıyoruz.
- dünyayı aldın içine, doymadın amk! daha neyi alcan?
kapitalist ve liberal ekonomi fikrini beğenmeyebilirsiniz ama çıkıp da akp halkı fakirleştirdi demek körlüktür, * fakir-zengin kavramları, liberal ekonomiyi benimsemiş dünyanın her toplumunda vardır ve de görecelidir, ama kesinlikle bu kavramlar her kültürde vardır.
şimdi yaşı müsait olanlar, 1992 ila 2002 ve 2002 ila 2012 arasındaki türkiyelerin farkını çok iyi bileceklerdir. açıklama yapmaya bile gerek yoktur, bilen biliyor zaten. kaldı ki girdiği her seçimde aralıksız tek başına iktidar olmuş bir partiyi pişirip pişirip; makarna-kömür edebiyatıyla, pişirip pişirip; irtica edebiyatıyla, pişirip pişirip; bop-işbirlikçi-uşak edebiyatıyla kötülemeye çalışmak da artık ziyadesiyle "espri" niyetine söylenir oldu.
beni altının fiyatı değil oturduğum evimin kirasının aldığım maaşıma oranı düşündürür.
altın alım gücünün azalmasıdır. ancak halkın "altın" yemediği gerçeğinden hareketle alım gücünden bahsedebilmek için asgari ücretle kaç adet ekmek, kaç kg peynir kaç kg zeytin alıyor ona bakmak lazım. halkın düğünlerde altın takma gücü düşmüştür kabul ancak altın yalnızca ülkemde değil tüm dünyada son 10 yıl içinde rekor fiyatlara ulaşmıştır. bunun sorumlusu ise iktidar değil dünyadaki gelişmelerdir.
nerden bakarsan ordan görürsün.
2000 yılı asgari ücret 6 sıfır atılmış haliyle 80,5 TL 2001 yılında ntv nin haberine göre ekmek 0,2 TL, beyaz peynirin kilosu 4,95 TL kaynak: http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/128227.asp
yani asgari ücretli vatandaş 1 aylık maaşı ile 402,5 adet ekmek, 16,2 kg beyaz peynir alabiliyor.
2012 yılında 1 aylık maaşı ile 1.168 adet ekmek, 64,3 kg beyaz peynir alabiliyor. yani 10 yılda ülkemdeki asgari ücretli vatandaşın ekmek alım gücü 2,9 kat, beyaz peynir alım gücü 3,9 kat artmıştır. sen buna ister inan ister inanma ama gerçekler değişmeyecek.
bu rakamlara bakıp da hala alım gücü düşük diyen varsa onların "alım"dan ne anladığına ayrıca bakmak lazım.