yanarımda bu adamlar şehit cenazelerine katılıp iki gözyaşı döküp, sorumluların yakalanacağı gibi palavralar sıkıp bildiklerini okumaya devam edecekler buna yanarım.
yeni haftaya apo'yu ev hapsine çıkarma planlarını maskeleyecek hangi yapay gündemle gireceklerinide merak etmekteyim, işleri çok kolay efendim zira kendi çılgınlıkları yerine hiç anlamadıkları kemalizm ile uğraşan öküzden bile akıllı bir dünya takıpçileri var.
adamlara %50 oy verenler, bu ülkenin seçmenleri. %50 oy alan parti, her zaman iktidar olur ve bu seçmende bu kafa varken, bu akp sürekli başımızda kalır.
gizli kaydedilmiş kasetler, dinlemeler, sahte deliller, ihaleleri yandaşa dağıtmalar, abd' elçiliğinde brifing vermeler, abd elçisinden komut alıp komşu ülkeler ile ilişki düzenlemeler, şifre kopya skandalı, milli değerler ve bayramların aleyhinde bilinçli şekilde kara propaganda yapmak ve nicesi.. ayrıca hep yazıyoruz deniz feneri gibi utanmalarını tek başına sağlayacak bir davada taraf olmaları, sivas davası, yargıyı siyasallaştırmaları, laikliğin aksine hareketleri, milli eğitimi oyuncak etmeleri, yapay gündemler yaratmak ve ekonomiyi şişirmeleri.. yazmakla bitmez marifetlere sahip hükümetlerdir; çıraklık, kalfalık, ustalık dönemi olarak adlandırılır evreler geçirmiştir.
içinde köstebek ve millet ile ayaküstü maytap geçen bakanlar barındırır.
böyle bir hatayı nasıl yaptıklarına anlam veremiyorum.
geldikleri ilk günden beri attıkları akıllıca adımlarla takdirimi toplayıp, gerçek bir hükümetin, halkı sikse de halka çaktırmayacağının, devletin el altından satsa da, başkanı kendisine küçücük bir gemicik alsa da, başkanının karısı, avmleri kapatsa da, halka küfretse de, devletin askerinin ağzına sıçsa da, çiftçinin anasına laf etse de oylarını düşürmenin aksine artırması gerektiğinin en güzel örneğiydi.
her yönüyle takdirimi toplayan bu parti, bir koyun sürüsünü yönetmeyi gerçekten biliyordu.
nasıl böyle bir hata yaptılar hala anlamıyorum.
evet, bu ülke de işciye laf edersin, dinsizlerini tinerci, tinercilerini dinsiz yaparsın. eğitim sisteminin ağzına sıçarsın, aydınlarını hapse atarsın, o çok sevilen kurucusuna da laf edersin hepsi one minüte'de unutulur. sadece bir dakikada evet. ama böyle bir şeye hiç kalkışmayacaktı. buna kimseinin tahamülü yok.
lafı çok uzattığımın farkındayım. tabiki futboldan bahsediyorum.
ak parti, cemaat, ya da okyanus ötesinden gelen dualar hiçbirisi hiçbirisi futbolla başa çıkamaz.
böyle bir hata beni gerçekten çok üzmüştür ve bu hükümete olan tüm hayranlığımı yerle yeksan etmiştir.
her hükümet gibi başarılı ve başarısız bir çok icraat yapan hükümettir. seveni toz kondurmaz, sevmeyenine ağzıyla kuş tutsa yaranamaz.
ülkeye yaptıkları en iyi ve en kötü hizmetin aynı olması derin düşüncelere daldırır insanı.
ülkeyi çift kutupla hale getirmek. henüz tam manası ile başarılamadı fakat az kaldığı da bir gerçek olarak önümüzde durmakta.
yıllarca koalisyonlardan çekmiş bir millet olarak tek partili hükümetlere ihtiyacımız vardı. akp bu ihtiyacı bir süredir karşılıyor.
istikrarlı bir ülke olabilmek için öncelikle elli küsür partilerden üç hadi bilemedin dört partili bir siyasi ortam olması gerekir. akp hükümetinin getirmiş olduğu kutuplaşmalar sayesinde şuan için bunu yakalamış görünüyoruz.
fakat bu kutuplaşma ülkeye aynı zamanda zarar da veriyor. her konuda kutuplaşan, birbirine tahammül edemeyen bir millet olduk.
en fazla ihtiyaç duyulan icraatı, çok kötü bir şekilde başaran bir hükümet var ortada.
2008 ile 2010 yılları arasında ülkenin ordusunu emanet ettiği insanı, emekli olduktan 1.5 sene sonra 'silahlı terör örgütü' üyesi olup darbeye teşebbüs ettiği için hapse atan hükümet!
buna bir mantıklı açıklama istiyorum. ilker başbuğu emekli olduktan hemen sonra neden yakalanmadı öyleyse? silahlı terör örgütü yönettiyse suçludur ve cezasını çekmelidir. neden emekli olduğu günün akşamı 'beyefendi buyrun, siz terör örgütü yönetmişsiniz, dolayısıyla suçlusunuz, hadi gidyoruz' denmedi?
kendi devletini küçük duruma düşüyorsun akp hükümeti. ilker başbuğ genelkurmay başkanı iken terör örgütü yönetmedi ama emekli olunca böyle bir şey ortaya çıktı, yok ya! ne hakkınız var suçsuz insanları suçlayıp, şartsız şurtsuz hapse sokup, sağlıklarını bozup adamların hasta olmasına sebep olmaya!
şöyle düşünüyorum; bir insan suçluysa ve hapse girdiyse sağlığı birdenbire bozulmaz, bozulmamaası lazım. eğer insan onurluysa işlediği suçun arkasında durur. ama üstüne işlemediği bir suç atılıp 4 duvar arasına sokulursa o zaman morali bozulur. daha da açayım, anlaşılır olsun: ben diyelim ki düşmanı olduğum birinin evine girip hırsızlık yaptım, değerli eşyalarını çaldım sonra yakalandım. neden düşmanı olduğum şu noktada önemsiz olsun. yargılandım ve 5 sene hapis kararı çıktı. 5 sene yattım, hiçbirşey olmadı bana, çünkü ben o işi yaptım, hırsızlık yaptım. gücenmem. 5 sene geçti, çıktım. grip bile olmadım, çünkü işlediğim suçu biliyordum!
aksine de bir örnek verelim: bana dediler ki, sen para çalmışsın hapse gireceksin. çalmadığım bir para yüzünden neden hapse giriyorum? soktular beni hapse, bir sene yatırdılar. ağlarım ben ağlarım. bir yandan da kin güderim! moralimi bozarlar, sinir katsayım artar, benden korkmaya başlarlar. çıkınca, beni buraya haksız yere sokan varlıklara zarar veririm düşüncesiyle beni çıkarmazlar 'tahliye talebi reddedildi' neden reddettin? -delil topluyoruz. he! delil topladığından değil. haksız yere içeri soktuğun adam sana zarar vermesin diye! şahsen ben onurlu dürüst bir innsansam, beni haksız yere içeri sokan adamı, dışarı çıktığım zaman benzetirim. acıların en büyüğünü yaşatırım. işte bu sebeplerden ötürü insan hasta olur, çok normal.
bir iki güne kalmaz, ilker başbuğ hastaneye kaldırıldı haberi alırız. çok çok normal. yıllarca bu ülkenin savunmasına hizmet etmiş bir insana teşekkür borcu olan bir devlet, onu hapse atıyor. bunun sonucunda moral bozulması ve bağışıklık sisteminin çökmesiyle birlikte hastalığın gelmesi normaldir. kimse şaşırmasın. 'ya ilker başbuğ zaten hastaymış, şekeri varmış, tuzu varmış, o yüzden hastalanmış demesim kimse' sabahtan akşama kadar izlediğiniz saçmasapan beyin uyuşturucu programları izleyip, var olan fikirlerinizi kaybediyorsunuz. cahillere zaten akıl vermem de, bari eğitimliler düşünsün biraz. şu hükümetin yaptıkları mantıklı mı?
kürt açılımı dedi, sonunda ne oldu? belediye başkanı 'hassiktir' çekti, hükümet kayıtsız kaldı. neden hiçbirşey yapamadı? adamların kaçak elektrik bedelini batıdakiler ödüyor, buna çözüm olarak kk bedelini faturalardan ismen kaldırmayı buluyor. 35 vatandaş sınırda ölüyor, 2 gün sonra istanbul'da otobüse önce benzin dökülüyor sonra molotof kokteyli atılıyor. sonuç. koca bir hiç, zarar sadece. bu yaz kilisteydim. adamlar suriyeye tırla gidip deposunu ucuz mazotla dolduruyor gelip türkiye'ye karlı biçimde satıyor. ama buna da çözüm yok. 5 liralık sigara 1.5'tan satılıyor, önemli değil! ülkede kaçakçılık son hız devam ediyor, kayıt dışı yapılan işler ne durumda bilmiyoruz. varsa yoksa duble yol. onu da ben mi yapacaktım! televizyona çıkar beyni uyuşuk vatandaşı, alkışlat. dert yanana ananı da al git de.
ben şu saatten sonra, dürüst bir insan olarak sadece şunu istiyorum. şu meşhur büyük istanbul depremi cuma günüe denk gelsin de, cumhuriyet olan bu ülkede hak hukuk tanımayıp kendi üstünlüğünü ilan edenler, 'allah'ın işi' diyebilsin. allah'ın adını ağzına utanmadan alabilsin. nasıl olsa deprem olacak ve bir çok insan ölecek. ama başkan hala minibüs kaldırmayı düşünüyor. bir binayı yıkıp yeniden yapmak kaç ay alır?
uyuşuk beyinlerinizden öpüyorum, bak müge anlı başlar birazdan, hadi ekran başına!
türkiye cumhuriyeti nin başına gelen en kötü hükümettir. Ülkeyi özelleştirme ayağına emperyalist devletlere satmıştır. Koca bir millet nasıl ayakta uyutulur sorusuna cevap niteliğindedir.
