"yapmayın hocu, yapmayın, yapmayın, hayııırrrrrrrrrrr!" diye bağırırken uyandım, terlemiştim, her zaman yatmadan önce tazeleyip başucuma koyduğum sürahiyi kafaya diktim, soğuk su iyi gelmişti, biraz ferahladım. etrafa bakındım, henüz herşey normaldi, yeniden uzandım.
rüyamda etrafıma toplanmış ve beni hakir gören bir grup insanın ortasında ayakta dikiliyor, bana ettikleri hakaretleri dinliyordum, tipime takmışlardı, beğenmiyorlardı beni, "çirkinsin" diyorlardı, tamam yakışıklı bir adam değildim ama benim de yaşama hakkım yok muydu, ağzımı açıp onlara bir şeyler söylemek istedim, ama ne konuşabiliyor, ne de hareket edebiliyordum, adeta taş kesilmiştim.
bu durum bir süre devam etti, sonunda alkışlar arasında ucu cımbıza benzeyen bir alet kafamın üstüne doğru ilerledi ve sanıyorum tam tepemde durdu - ki artık onu göremiyordum -. yoğun bir makina sesi duydum önce, sonrasında cımbızımsı aletin şakaklarımı kavradığını hissettim, alnımda damarlar çıkana kadar bastırdı şakaklarımdan, sonra tekrar makina sesi, kafam da makina ile birlikte yükselmeye başladı, boynum direniyordu, korkunç bir acı duydum. kafam gövdemden ayrılmıştı. sadece çirkin olduğum için bana reva mıydı bu.
durmadılar, devam ettiler, makinanın yere fırlattığı kafam, vücudumu görebiliyordu, gövdemi dilim dilim kesmeye başladılar, son parçamı da keserlerken sesim çıkmaya başladı; "yeter hocu" diye bağırdım. ama kalabalığın "ucubeyi öldürdük", "kahrolsun ucube" şeklindeki sevinç çığlıkları arasında sesim duyulmuyordu, daha çok bağırmaya çalışırken uyandım.
***
- şişko naber ?
+ nasıl yani?
- baya... şişko değil misin sen?
+ hayır.. göbekliyim
- yok abi bundan sonra sana şişko diyeceğiz, göbekli falan yok
+ nasıl hocu?
- basbaya... şişko'ya şişko denecek bu ülkede artık...
ülkeye döndüğüm ilk gün arkadaşlarım bu şekilde karşıladı beni, "şişko patates, yarım kilo domates" isimli halk türküsünü ilkokuldan beri ilk defa duyuyordum, önce anlam veremedim, neler oluyordu. açıkladılar; sayın sağlık bakanımızın, obeziteye savaş açtığını ve bu amaçla artık göbekli kişilere şişko denmesini talep ettiğini öğrendim. moralim bozuldu, en sonunda bunu da yapmışlardı.
***
önce sigara yasağı geldi, hadi yasak sigara içmeyenleri rahatlattı ama sadece yasakla kalmadı ki, sayın başbakanım gördüğü tüm sigara paketlerini alıyor, yırtıyor, içeni de çok pis fırçalıyordu, fırçayı yiyen adam ise belinde ıslak odun kırılmışa dönüyor, bir daha kendine gelemiyordu. sigara içmeyi seven biri olarak; başbakanın birden yanımda belirip, çevik bir hareketle paketimi kaparak, kıracağından korktuğumdan, çorabında sigara paketi taşıyan bir adama dönüştüm ilk dönemler. ilişkimizi kurtarmaya çalışıyordum aklımca.
sigara içtiğim için eleştirilmeye alışmışken tam, "aksırana, tıksırana kadar içiyorlar" lafı çıktı, içki içmem sorun olmuştu şimdide. hükümetim bana, ayrılmayı kafaya koymuş bir sevgili gibi davranıyordu, ne yapsam yaranamıyordum, her hareketim batıyordu.
"şişko" öncesi son darbeyi ise, yıllardır kendimi tanımlamak için kullandığım ucube lafı ile yedim, ucubeleri de sevmiyorlardı, ağzımla kuş tutsam yaranamıyordum, kendimi sevdirme ihtimalim artık hiç kalmamıştı. hükümetim artık beni çekici de bulmuyordu.
***
ayrılmanın zamanı gelmişti, bu kadar hakarete dayanamazdım, arkamdan "şişko patates" diye bağırırlarken, anamı da aldım gittim.
körebedit:
- hocu çok müşkül durumdayım
+ şikayet etme, kel olmana rağmen işin var...
- ama ben...
+ hem göbekli, hem kel, hem de işi var...
- ama...
+ sus, sus, ucube seni