dolar kuru bazında asgari ücret artışı, bu ülkede enflasyonu bile karşılamayan telafi oranı olarak kaldı.
onun içindir ki AKP den önce 400 500 liralık maaşla kilolarca teneke yağ, onlarca çuval patates, soğan, şeker alabiliyorken, ve kilolarca et tüketebilirken şimdi aynı asgari ücretle birkaç cumhuriyet altını dahi alamıyor, yirmi sene önce haftada 45 saat çalışarak satın aldığınız yağ, domates, soğan, patates miktarına erişemiyorsunuz, bilakis aynı alım gücüne erişmek için canımızdan ve sağlığınızdan feragat edip mesai yapmanız gerekiyor.
Türkiye elektronik eşyada, gıdada en vasat şehirleriyle bile dolar bazında dünyanın en pahalı ülkesi, londra, berlin, paris milanoyu unutun. Dünyanın en pahalı eti bile burda herhangi bir lokantada satılıyor.
365 günün 182.5 gününü yediğiniz içtiğiniz, tükettiğiniz her şeye yansıtılan kdv, ötv, mtv gibi vergi kalemlerini ödemek için çalışıyorsunuz. depremzedeye bedava insani hizmet sunması gereken kurumlar özelleştiriliyor, çadır satıyor, kan satıyor, cengizin koçun demirörenin vergi borcunu sıfırlıyorlar hiçbirimize hayırları dokunmadığı halde, ve alın terinizin Emeksiz kazanç peşinde koşturup haramla abad olan sosyete vaizlerine lüks jipler alınsın diye çarçur edildiğini görüyorsunuz.
Dilan Polatları zevkü sefa içinde yaşatan aynı sistem garibanın yoksulun yakasına yapışıyor, gss prim borcu diye hastane hizmetlerini kesip tefeci faizi işletiyor. Milyonlarca genç çıraklık eğitimi altında sigortasız çocuk işçi olarak patronlara peşkeş çekiliyor, iş cinayetleri kader diye geçiştirilip yok sayılıyor.
bizim dedelerimiz kilo kilo pastırma alıp getirirdi eve, şimdi kuru ekmeğin fiyatı bile asgari ücretle oranlanacak kadar yükseldi. Ve hamur işi ürünler bile enflasyonla sürekli katlanıyor.
benimki yükselmiştir. akp ile alakası yok ama neticede akp döneminde yükseldi. gerisi özellikle "allah bizim ömrümüzden alsın ona versin" diyen kesim umurumda değil artık herkes hak ettiğini yaşar.
ne kadar kazanırsanız kazanın,
eğer ki aynı statüyle, her gün 10 saat çalışarak, 20 sene öncesine nazaran daha az süt, yumurta, et, meyve, sebze ürünleri alabiliyor,
tükettiğiniz 1 birim elektrik, su, doğal gaz miktarı için daha fazla alın teri döküyorsanız,
aslında bütçeniz gün geçtikçe eriyor demektir!
çorum da yaşayan köylü amca bile,
etin 1 kilogramına,
paris ve londra da lüks restorantları ziyaret eden turistlerden daha fazla ödeme yapıyorsa,
emekçi halktan çok yalı çocuğu milyarderleri, holdingleşen tarikatlarla emeksiz kazanç peşinde koşturan vaizleri, demagogları, hazır yiyici atanmış simaları besleyen bu sistem her halükarda çökmüştür.
paranın değerinin düştüğü, faiz ve enflasyon ile altın kuru üçgeninin arttığı x bir ülkede, bakın zenginleşen kesimin değil, halkın gelir seviyesi, mal ve hizmet fiyat endeksleri oranında artmaz. maaşların ücretlerin gelirlerin yükselmesi, alım gücünün arttığı ve masrafların azaldığı anlamına da gelmez. iyileşme olan sadece yüksek maaşlı amir memur bürokrat beyaz yakalı kamu kesimi ile baraj üstü (asgari ücretin en az iki katı maaş alan) sendikalı işçiler ile tuzu kuru özel sektör ticari işletmelerin ve bunlarla iş yapan kesimin mali durumlarıdır. kalanlar ise alçaktan sürünenler, zavallı emekliler ve eşek gibi çalışan asgari ücretliler ve daha aşağı çalışan kölelerdir. ama asla toplumun kahir ekseriyetinin sosyal gelir adaleti yoktur. yani zengin daha zengin fakir daha fakirdir. çağdaş demokratik safarili muz cumhuriyetlerinde genelde durumlar böyledir.
bizde mi? bizde durumlar süper allaha şükür ya, canım vatanım devletim milletim ülkem amin..
2002 2020 yılları arasında, uluslararası alanda sıcak para bolluğunun da etkisiyle Türkiye ekonomisi istikrarlı bir dönem yaşadı, halkın alım gücünde de bir iyileşme oldu. Fakat dışarıdan gelen sıcak paranın sanayi üretimi ve teknolojiye yatırılması yerine, vergilerin ve özelleştirmelerden elde edilen gelirlerin yolsuzluklara, gereksiz kamu harcamalarına ve inşaat sektörüne gitmesi, başkanlık sisteminin kurumsal ve hukuk devleti anlayışını zayıflatması nedeniyle son 4 senedir toplumun alım gücü düştü, dışarıdan sermaye bulma problemi üst düzeye çıktı. Son 4 senedir olduğu gibi kuvvetle muhtemelen önümüzdeki iki sene zarfında da toplum düşük ücret, yüksek enflasyon ve faiz ortamı içinde bir ekonomik yapı içerisine yaşamaya devam edecek.