mahalle maçlarında hep kaleci yapıldım, ilk ve ortaokulda hep en ön sırada oturdum, bahçeden erik araklarken hep ben yakalanıp dayak yedim, saklambaç oynarken ebe, uzun eşek oynarken yastık oldum, iddaa'da alt oynadım 15. dakikada 4 gol oldu, üst oynadım gol olmadı, on numarada hep bir bildim, 20.000 kişilik eylemde bir tek ben gözaltına alındım, gecenin bi yarısında sokakta dolaşırken hırsızla aynı kıyafeti giyme gafletinde bulundum, dolar bozdurdum develüasyon oldu, şişme kadın siparişi verdim tencere-tava yolladılar, ilk tutulduğum kız travesti, son tutulduğum ise akıllı çıktı. şimdi de akp'nin bu ülkenin tek şansı olduğu gerçeği ile yüzleştim.
iş bu entry kutuplar da deve klonundan kaçarken yazılmıştır.
Taş bu kadar kaynar ancak, pişecek, az kaldı az. kemalettin tuğcu hikayelerindeki küçük besleme, dudaktan kalbedeki lamia bile bu kadar kaderci değil. kırk satır mı kırk katır mı diye sordular, açıl susam açıl dedik akp çıktı karşımıza, çözümsüzlüklere şans deme sanatını da , karanlıkta el yordamıyla yol bulmayı da öğrendik. demokrasinin garantörü, istikrar sevdalısı akp. şimdi sırada cem karacadan ben feleğin şu çarkına çomak sokarım geliyor sayın dinleyiciler.
bu ülke için çok talihsiz bir düşüncedir. daha neler? dünya var olduğu sürece eminim ki bu ülkenin geleceği hiç bir zaman "tek şans" diye öne sürülen kişi ve kurumlara kalmayacaktır. bu ülke elbette daha çok şanslar bulacak ve ilelebet payidar kalacaktır. daha neler?
(bkz: kapatılma korkusunun yarattığı hezeyanlar)