kenarlarındaki tuşlara ve düğmelere basarak,metal kıvrımları titretme yoluyla çalınan,körükleri olan,elde taşınır bir müzik aleti(akordiyon,armonika da denilmektedir).
adeta nefes alan bir canlı. körüklerine doldurduğu havanın tuşlardaki titreşimi insanı hüzünden neşeye içi burularak sürüklüyor. aslen avusturyada ortaya çıkmış balkan muziğinin önemli bir parçası. bugünlerde sokakçalgıcıları tarafından da icra edilmektedir. iyi bir akordeon fiyatı 1000 dolardan başlıyor.yeni başlayanlar için çin malı ucuz akordeonlarda mevcut fiyatı 300-350 dolar arası. tabi romanyadan almanya veya frnsdan direkt alma şansınız varsa fiyatları oldukça makul. velhasıl büyülü sese sahip keşke çalbilsem dedirten çalgı
kafkas müziklerinin vazgeçilmez çalgısıdır.neşeli ve hareketli ezgileriyle çerkez düğünleri ve dans gösterilerinin baş kahramanı olur çoğu kez.böyle neşeli bir çalgı olmasından dolayı heralde, çingeneler tarafından da benimsenmiş ve sevilmiştir.
izmir sokaklarında haftasonları,genellikle çingeneler tarafından çalınan ve balkonlardan sarkarak kendilerini dinleyenlerden de para toparlanan çalgıdır..
arnavut kaldırımlı taş sokakta bir köşeye çekilmiş, hafif metalden yapılmış bavulunun üzerine oturup, beyaz saçlarını lapa lapa yağan kardan korumak amacıyla taktığı kasketi * ile duran yıllara meydan okumuş, biraz neşe kokan fakat az biraz hüzünlü görünen amcanın elinde ağlayan enstrüman.
canlı bir varlık gibi nefes alıp veren, körüğü doğru kullanamazsanız doğru sesler elde edemeyeceğiniz enfes çalgıdır. bas paneli ile klavyeyi aynı anda kullanıp bir de körüğü açıp kapatmak gerçek bir his ve ustalık ister.
çok küçük yaşlarda tanışılması ve çalınması gereken enstrüman. aslında bir enstrüman değil, bir abi bir amca gibi saygı duymanız gereken nefes alan bir canlı varlıktır.
bir çocuk bindi kadıköy vapuruna
kocaman, ölü bir deniz kuşu gibi
boynuna asılı bir akordeonla.
filikalardan birine yaslandı, yakınında
...olmak istermiş gibi batarsa vapur.
ne kimse gördü çocuğu, ne duydu kimse
kendinden büyük akordeonunu, ağır,
çekingen bir tavırla çalmaya başladığında.
biliriz, beğeniriz umuduyla en sevilen
şarkılarını çaldı bilmem kaç ülkenin: oçi Çorniya, oh suzannah, bir viyana
valsi, bir polonez, beatles. Çaldıkça
açıldı. elinin altındaydı tüm dünya.
işine giden, kendi derdine dalmış
insanlardan dilenen bir çocuk değil artık,
kanatlanmış uçan bir martıydı adeta.
kimbilir, diye düşündüm, ne zaman gelmiş
doğduğu yemyeşil dağ köyünden kosova`da.
ben yeni dönmüştüm doğduğum yere londra`dan.
indim vapurdan, dudaklarımda suzannah.
hem avucumuzun içi kadar küçük artık dünya,
hem de yabancıyız nereye gitsek aslında.
sesi adeta bir orkestra etkisi yaratan körüklü ve klavyeli bir çalgı. Dinlemesi çok güzel, çalması da bir o kadar zordur. Ayrıca bu dönem kendilerini çalmak için kursu alınması planlanandır.