hemen fenerbahçeliler yazmadan yazayım. galatasaray'ın fenerbahçe'yi kadıköy'de yenmesi. maalesef ütopya oldu son 9 senedir hacı, ne yapalım? doğruya doğru...
basit ütopyalar derken bile aslında ütopyanın anlamına ters olan yaman paradoks var. neyse o uzun konu. ben başka şeyler demeye meyyalim bugün. o konuya sonra bir gün dönebilirim belki.
1- insanoğlu teknoloji gelişmeye başladığından beri dünyayı/doğayı/insaniyeti hızla kirletiyor/grileştiriyor. yüksek mimarlara emanet ettiğimiz yüksek binların eskiden yeşil alan olması bile umrumuzda değil ki zaten yüksek binalar oraya dikilince unutup gidiyoruz.
2- hızla arabalaşan toplum o uçurtmaların uçtuğu gökyüzünde sera etkisi yaratacak gazlar bırakıyor. sadece arabalar/motorlu taşıtlar mı elbette hayır. fabrikalarda bu işin ana öznelerinden biri. yaratıcının/yaradanın bize sunduklarını hızla kirletiyoruz/tüketiyoruz.
3- iklimin değişmesi düz dönen dünyanın tersine dönmeye başlaması içilebilir su kaynaklarımızı/ekilebilir alanlarımızı/sulanabilen alanlarımızı giderek daraltıyor. işin ilginç kısmı ise henüz su götüremediğimiz o kadar yer varken suyu bitirmemiz. bu ayrı bir paradoks.
sonuç: tüm bu verilerin elimize bıraktığı bir mektup var. giderek kötüleştirdiğimiz dünyadan ütopik isteklerde bulunmak ne kadar hakkımız. bunca zarar verdiğimiz bir yaşam alanında isteklerimizin ardarda gelmesi ve bunların ütopya paralelinde olması bana garip gelen.
asıl yapmamız gereken şey gidip distopik hayallere dalmak. bunca zarar verdiğimiz dünyadan ileri derecede pozitif isteklerimizin(ütopya) olması hakkaniyet ölçüsünde değerlendirilemez., *