van gölü üzerinde kutsal haç adına vaspurakan kralı 1. gagik tarafından 915-921 yılları arasında keşiş manuel'e yaptırılan ve ermeni mimarisinin önemli eserleri arasında yer alan kilise. kilisenin 29 mart günü açılışı yapılacak ve müze olarak ziyaretçilere sunulacak.
adını tamar isimli ermeni kızını anlatan efsaneden alan adada bulunan kilise. efsaneye göre tamar, her gece gölden yüzerek geçip adaya gelen sevgilisi kaybolmasın diye elinde kandille kıyıda bekler. tamar kralın kızıdır ve kızının bir gençle gizli gizli buluştuğunu öğrenen kral kızını hapsedip kayalıkların önüne adamlarını koyar ve kandili onlara yaktırır. genç van gölüne girip adaya doğru yüzerken ateşi söndürürler ve zavallı yolunu kaybedip sulara gömülürken ahhh tamar, ahhh tamar diye feryat eder. adanın ismi bu efsaneden gelmektedir ve akdamar değil ahtamardır. adanın ve kilisenin ismini türkçeleştirmek mevzusu bir yana, restorasyon adı altında tarihin yok edilmeye çalışıldığı, çıkan tarihi eserlerin dozerlerle van gölü'ne döküldüğü utanç belgelerinden biridir.
29 mart 2007 de(yarın)ermenistandan gelen bir heyetle birlikte resmen açılacak olan ortadoks kilisesidir.bu açılısın zamanında bölgede yoğun olarak yaşayan ermeni vatandaslarımızla olan kırgınlıklarımızın onarılması yönünde olumlu bir adım olacağını düsünüyorum.
dsi ve gençlik spor genel müdürlüğünün kamplarının hemen karşısında olan akdamar adasında bulunan kilise. restore edilmeden önce bira içerken soğuktan korunmak için ideal bir mekandı. yani o zamanlarda da kutsal bir yerdi. van merkez den gevaş-akdammar adası yazan minibüslere binilerek ulaşılabilir. aynı zamanda havalimanına da oldukça yakındır.
Van gölündeki Akdamar Adası'nda 10 yüzyıldan kalma kilise. Gevaş ilçesi sınırlarında yer alır. Yapımı, 915 - 921 yıllarına rastlayan kilise Ermeni mimarlığının ve heykel sanatının en önemli anıtlarından biri olma özelliğini taşır. Yapıya ilerleyen yüzyıllarda ekler yapılmıştır.
ahtamar kilisesi ermeniler için oldukça önemli bir yapıdır, anadoludaki en eski ermeni yapılarından biri olmanın yanı sıra bir süreliğine patriklik makamı da olmuştur, daha sonralarda patriklik istanbula taşınmıştır.
adanın adı akdamar değil, ahtamar hatta tam ermenice düşünürsek akhtamar'dır. "akdamar" uydurulmuş bir kelimedir. çeşitli efsaneler varsa da adanın isminin "tamara" adından geldiği düşünülmektedir. türkiye sınırları içinde veya dışında ahtamar kilisesi adıyla bir kilise de yoktur, kilisenin adı surp haç (kutsal haç) kilisesidir. ancak malesef ki devlet ne yapıp edip kiliseyi müze yapmıştır. ne devlet ne de patriklik, cemaate sorma gereği duymadı bu güzel kilisenin müze yapılmasında. ayıp edilmiştir.
türklerin ve moğolların eski dini sayfa 193'te jean poul roux enteresan bir ayrıntı verir. o yüzden aktarmanın güzel olacağını düşündüm.
şöyle der" boğa güreşinin akdeniz havzasında daha önceden varlomasına karşın insanla boynuzlugil arasındaki güreş teması islam uygarlığına türkler tarafından sokulmuştur. kanımca çok açık bir şekilde ix. yüzyılın ortalarında samarra kraliyet sarayının bir duvar kabartması üzerinde ve daha sonra aktamar saint croix kilisesinin aynı döneme ait bir duvar kabartması üzerinde hristiyan temalarıyla islam temalarının birbirine karıştıran bir düzenleme ortasında buna tekrar rastlanmaktadır. burdaki ayrıntılar sanki dede korkut kitabı'nın bir hikayesini temsil eder gibidirler"
yılda bir gün ibadete izin gibi bir şaçmalığın başladığı kilise. oh ne güzel müslünamsan ne ala değilsen yılda birgün. hangi dış ülkede hangi camide yılda 1 kere namaz kıldırıyorlar. tahammülsüzlüğün gericiliğin, faşizmin bu kadarına pes doğrusu.
böyle yerler açılsın yılda bir kez de ayin yapılsın inançlara kısıtlama getirmeyelim tamam ama hep bizmi vereceğiz.hep bizdenmi gidecek birşeyler.
bizim sınırlarımız içindeki ayasofyayı ne zaman cami olarak kullanacağız.ne zaman o görkemli mabette namaz kılacağım?ya da cennetle müjdelenen fatih sultan mehmet'in ayasofya kıyamete kadar cami olarak kalmalıdır isteği üzerine biz daha ne kadar rahat uyuyacağız?
hakettiği değeri almış mekan. o haşmetli dönemi,lerine yeniden dönmektedir. birada yaşama kültürünün vandaki simgesi olacaktır.
hey yıl bir kere gitmesem o yılı yaşanmamış saymama neden olan bu mimari şaheseri hakettiği yere taşıyan herkese sonsuz minnetterım. yıllarca insanların arasına sokulan tahammülsüzlük tohumlarından aldığı nasipten kurtulmuş olması hem bölge insanı hem de ermeni kardeşlerimiz için büyük bir şanstır.