ortaokulda fen öğretmenimiz, ismen söylediği sınıfa gidip akciğer modelini getirmemi söylemişti bana önde oturduğum için.
gittiğim sınıfta halihazırda bulunan öğretmen de havuç turuncusu saçlı, gıcık tipli bir kadındı. kadrolu değil sözleşmeli öğretmendi muhtemelen, o sırada ameliyat sonrası raporlu bir öğretmen vardı, onun yerine gelmişti.
çaldım kapıyı, hemen dedim ki "akciğer modelinizi alabilir miyim". kadın dedi ki, "içeri öyle bir sert girdin ki, sanki bizi döveceksin sandık. yoksa tabiki alabilirsin."
(bkz: yavaş aga ciğerimi söktün)
bu da böyle bir anımdır.
--spoiler--
Yetişkin bir insanın akciğerinin yüzey alanı bir tenis kortunun alanı kadardır. Yüzey alanının büyüklüğü binlerce bronş ve alveol bulunmasından, bunların içinde de mikroskopik kanalcıklar bulunmasından kaynaklanır.
--spoiler--
diyafram ve kaburga kasları olmadan hiç bir işe yaramayan organ. çünkü kendisi kasılıp gevşeme yetisine sahip değildir ve dolayısıyla soluk alış verişini gerçekleştiremez.
hayatımızı devam ettirmeyi borçlu olduğumuz süper zeka bir organdır. yani sen misafirliğe gelen oksijeni karşıla, onu çevire çevire sev, okşa sonra salıver oradan tesadüfen geçmekte olan kanın içine, sonra da karbondioksiti kolundan tutup dışarı at. azizim işin çok zor.