hikmetyar'ın dizinin dibinde oturan başbakanımızı hatırlıyorum sosyete ve islamcı dendiği zaman. herşeye rağmen ne başbakanlığını tasvip ederim tayyip erdoğan'ın ne de politikalarını. şimdilerde ayakkabasını, takım elbiselerini italya'dan aldığını okuyorum basından. oğluna gemi aldığını, kızına özel kıyafetler diktirdiğini. alışveriş için paralar akıttığını... işte her göze batan haberde aklıma hikmetyar'ın dizinin dibindeki adam geliyor aklıma. herşeye rağmen o adam bana saf, temiz, yürekli bir genci hatırlatıyor. aynı zamanda içim içimi yiyerek, ''otuz yılda ne değişti ve oradan buraya nasıl sürüklendi, türkiyeli müslümanlar?'' bunu başbakanın özünde anlattım ama örnekleri tekrardan basından takip edyorum kadının biri türbanıyla çıkıp ''makyayda yaparım kime ne yaşamayalım mı'' şeklinde birşeyler zırvalamıştı. bir tanesi çıkıp '' üç tane imam nikahlı eşim var ne olacak '' gibilerinden laflar etmişti. vicdan ortadan yok olduktan sonra istediğini yapmakta özgürler tabii ama meselenin özü; samimiyetini kaybetmeye yüz tutmuş, iktidar budalası bir elit zümrenin oluşmasıdır. korkutucu olanda odur. her dakika har vurup harman savuran bu zümre sonradan görmelik konusunda kimseye ihtiyaç bırakmamıştır memlekette. hiç bir şekilde ne kadınların makyaj yapması ne de parasıyla aldığı arabaya rahatça binebilmesi sorundur. üç tane kadın bilemedin dört tane kadın gibi sorunlar adli olduğu için yorum bile yapmıyorum. işimde değil aslında. ancak yorum olarak şunu söyleyebilirim ki; sosyolojik olarak bakıldığında akp'nin kendileri için yarattığı bu sosyete düzeneği yıkılmaya mahkümdür. çünkü herkesin bu kadar zenginleşmesi mümkün değildir. işte bu yüzdendir ki; masum olan müslümanlar bunun farkına vardığında akp'nin de sosyetesininde sonu gelecektir.
notumsu edit: ukteydi