mum da olsa ampul de olsa o ışığın söneceği kesin.
çok şükür o ışığa ihtiyacımız yok. biz güneş enerjisi ile çalışıyoruz. mustafa kemal'in gözlerindeki enerji.
azizim yanlış anlamayın ama kime oy attınız? yüzünüzde bir tebessüm var. görevini başarıyla yerine getirmiş bir komutan edası var, bir ışık huzmesi akıyor üstünüzden, kalbiniz yüzünüze yansımış gül açıyor hüsn-ü cemalinizde dedim.
kimilerinin gözünü alan ışıktır.
ama görmeye çalışın kuzucuklar, gözlerinizi yummayın.gözlerinizi yumduğunuzdaki o karanlığı seyretmekten vazgeçin artık.
ülkede iyi şeyler de oluyor..
evet efendim...
iktidar partisi olan, sayın recep tayyip erdoğan'ın başkanlığındaki adalet ve kalkınma partisine oy verenlerin üstüne yansıyan, çoğu kişinin aklının hafsalasının almayacağı türden bir nur huzmesidir. gökten inme, kudretli bir şekilde yansıyan bu ışık, adeta insanların ahret hayatını yansıtır.
"sırlar önüme akmaya ve bütün çıplaklığı ile gözümün önünde temaşasına başlayıverdi
tek tek çözülmeye başlamıştı bilmediklerim."
yavaş yavaş yükseliyordu bu nur insanların üstüne. oy verme işlemi bittikten sonra farkettim bu olayı. sandık görevlisiydim. oy verip çıkan her vatandaşımız pek bir parlak, pek bir huzurlu ve refah çıkıyordu odadan. merakıma mani olamadım...
her çıkanın yanına gidip sordum;
azizim yanlış anlamayın ama kime oy attınız? yüzünüzde bir tebessüm var. görevini başarıyla yerine getirmiş bir komutan edası var, bir ışık huzmesi akıyor üstünüzden, kalbiniz yüzünüze yansımış gül açıyor hüsn-ü cemalinizde dedim.
cevabı şöyle oldu;
yüce allah'ın emir ve yasaklarına uyan tek parti var, oyumu ona verdim dedi. bu kelimeleri söylerken suratı öyle bir hal aldı ki, gökkuşağı gibi parlıyor ve silüeti ile bulunduğumuz binayı kapsıyordu sanki.
hafif bir tebessüm ile ayrılırken şöyle bir dua ettiğini duydum;
allah'ım sen yeri göğü yaratansın, sen bize bu nefsi ikram edensin. ne olur emeklerim boşa gitmesin diyordu. bu cümleleri duyduktan sonra;
sandık başında kendimi tutamayarak hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. diğer görevli arkadaşlar beni sakinleştirmeye gelmişlerdi. olayı hızlı bir şekilde onlara anlattığımda onlarda hıçkırıklarına mani olamayarak diz üstü çökerek perişan olmuşlardı.
