hiç bir insan zorla idare edilemez bir toplumu yönetmek zeka ve sabır gerektirir maalesef bu ak partide yok ülkeyi uçurumun ucunda tutuyor milletin haberi yok.
la olm başka işiniz gücünüz yok ancak böyle şeylerle uğraşıyorsunuz madem akp kötü öyle ise aklı başında bir parti lideri çıkartın oturmasını kalkmasını konuşmasını bilsin millet onun peşinden gitsin.
Avanesi tarafından Allah’ın bir lütfu olarak milletin ve ümmetin başına gönderildiği iddia edilen, işin kötüsü kendisi de buna şiddetle inananbir “tek adam”la karşı karşıyayız. işin daha da kötüsü Bahçeli’den Baykal’a, Perinçek’ten Hizbullahçılara, DAiŞ’çilere kadar geniş bir cephe de bu tek adam etrafında birleşmiştir. Amaçları bütün darbeciler gibi “Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü”nü korumaktır. Bu lafı ortaya attın mı, akan sular durur. Yapılan her türlü hukukdışı iş ve suç “vatanseverlik” haline gelir.
Devlet, son bir yıl içinde kendi sivil vatandaşlarını çoluk çocuk demeden öldürme rekoru kırmaktadır. Sokağa çıkma yasakları sürüp gitmektedir. Sivil yerleşim birimleri devlet güvenlik güçleri tarafından yakılıp yıkılmaktadır. Cenazeler hala bulunamadığı için kesin ölü sayısı da bilinmiyor. Morglar, yıkılan evlerin bodrumları ya da çöpe dökülen hafriyatlar cenazelerle dolu.
Bu kadar zulüm vatandaşın mutluluğu ve devletin bölünmez bütünlüğü için yapılıyormuş.
Vatandaşın yerinden sürülmesi ve şehirlerin zorla kamulaştırılıp mallarının gasp edilmesi de aynı amaçla yapılıyormuş. Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Gever’de, Şırnak’ta halkın katliamlarla göçertilmesi hep devletin bütünlüğü içinmiş. Maraş-Terolar’da Alevi köylerinin ortasına, köylülerin merasına mülteci kampı yapılması da halkın mutluluğu içinmiş.
Bunlara itiraz edenler için ise gelsin zindanlar, işkenceler, katliamlar...
işler sarpa sardıkça, çözüm olarak bütün diktatörler gibi Erdoğan’ın da aklına infazlar, idam cezasını geri getirmek, gazetecileri, aydınları her yolla susturmak, medyaya zorla el koymak ve HDP’liler başta olmak üzere muhalif vekilleri Meclis’ten çıkarıp zindana atmak geliyor. TBMM’nin Evren’in Danışma Meclisi kadar bile etkisi-yetkisi ve itibarı kalmadı. Millet Meclisi’nin yerine çoktan beri Muhtarlar Meclisi geçti.
Gözümüzün önünde bir “tek adam” darbesi yapıldı ve adım adım direnenleri ezip kalıcılaşmak istiyor. işlediği suçların hesabını vermekten korkan bir kişi ve çetesi, tüm statükocuların-vesayetçilerin de tek umudu oldu. Bu açıdan tehlike büyüktür.
Çok açık ki böyle darbelerle, baskı ve zulümlerle hiç bir devletin “bölünmez bütünlüğü” sağlanamamış, tam tersine hepsi de kan-revan içinde debelenerek paramparça olmuştur. Devletlerin “ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” lafla, zorbalıkla, askerle, polisle, dikta rejimleriyle olmaz.
Yeni, demokrat ve özgürlükçü bir Türkiye için eski Türkiye’nin bütün kalıpları kırılmalı, eski yapılar parçalanmalıdır.
Ya statükoyu ayakta tutmaya çalışan bütün gerici kurumlar, yapılar parçalanacak, devre dışı kalacak ve eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir cumhuriyet kurulacak ya da Türkiye faşist diktatörlerin elinde inim inim inleyerek parçalanacaktır. Göstermelik coğrafi sınırlar korunabilse bile, her geçen gün zayıflayan 80 milyonun ortak yaşamı ve kaderde-tasada birliği hayal bile edilemeyecektir.
Kazanan zalim diktatörler değil, ezilen halklar olacaktır.
Ezilen halklar baş verir ama baş eğmez. Başkaldırır!