bu da AK Parti Genel Sekreteri Haluk ipek söylemi :
AK Parti Genel Sekreteri Haluk ipek, ''Başkanlık sisteminde koalisyonlar olmaz, parlamentodaki yapı nasıl oluşursa oluşsun başkan kendi ekibini kurar, hiçbir şekilde siyasi kriz üretilmez. Koalisyonların panzehiri olduğu için biz başkanlık sistemini savunuyoruz'' dedi.
ipek, partisinin Samsun il Başkanlığı'nca Fatsa ilçesindeki bir otelde düzenlenen teşkilat içi eğitim toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'de geçmiş yıllarda siyasi alanda oluşturulan koalisyonların ülkenin yavaş ilerlemesine neden olduğunu belirterek, ''Aslında başkanlık sistemini ortaya atmamızın da nedeni budur'' diye konuştu.
Başkanlık sisteminin Türkiye'nin geleceği adına atılmış önemli bir adım olacağını vurgulayan ipek, şöyle devam etti:
''Koalisyonlu dönemlerde çok canımız yandı, çok sıkıntılar yaşadık. Ben siyasete girmeden biliyorum, üçlü koalisyonlarda, koalisyon ortaklarının bir kanunun bir fıkrasında üç ay anlaşamadıkları için o kanunu çıkaramadıklarını biliyorum. Biz artık bir saatte çıkarıyoruz. Yani sistemi ve çarkı hızlı bir şekilde çeviriyoruz. Esasen işte koalisyonlu yıllara bir kez daha geri dönmemek için başkanlık sistemini ortaya attık. Başkanlık sisteminde koalisyonlar olmaz, parlamentodaki yapı nasıl oluşursa oluşsun başkan kendi ekibini kurar, hiçbir şekilde siyasi kriz üretilmez. Yani koalisyonların panzehiri olduğu için biz başkanlık sistemini savunuyoruz.''
''Şu anda parlamentoda üçte iki çoğunluğumuz var'' diyen ipek, ''Hükümet kararları çok hızlı bir şekilde alabiliyor. Bugün için hiçbir problem yok. Ama Allah korusun ileride siyaset parçalanırsa, zannetmiyorum ama parçalanırsa, bunun önlemlerini de bugünden almak zorundayız. Onun da çaresi başkanlık sistemidir'' ifadelerini kullandı.
''Terörün istismar ettiği konuları teker teker çözdük''
ipek, AK Parti iktidarı döneminde hak ve özgürlükler açısından da önemli adımlar atıldığını anlatarak, son dönemde terörün sonlandırılması için atılan adımların insanlar tarafından çok doğru bir şekilde algılandığını vurguladı.
Milletin desteğinin bu konuda kendilerine yoğun bir şekilde devam ettiğini belirten ipek, şunları kaydetti:
''inşallah terörü sonlandırmak, bu kadar büyük işleri başarmış AK Parti kadrolarına nasip olacak diye düşünüyorum. inşallah Rabbim bize nasip edecektir. Zor bir süreç ama terörün istismar ettiği konuları teker teker çözdük. Olağanüstü hali kaldırdık, ana dilde kurslar açıldı. Teşvikler, televizyonlar kurulması... Tüm bunlar adımlardan bazılarıdır. Bu çözüm sürecinde milletin de desteğiyle terör belasından kurtulup Türkiye'yi bölgesinde hak ettiği yere hep beraber getireceğiz.''
ipek, milletin Anayasa değişlikliği konusunda büyük bir isteği olduğunu, bunu da sonuna kadar takip edeceklerini sözlerine ekledi.
Toplantıya, AK Parti Samsun milletvekilleri Mustafa Demir, Tülay Bakır, Akif Çağatay Kılıç, Ahmet Yeni, AK Parti Rize Milletvekili Hasan Karal, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, AK Parti Samsun il Başkanı Fuat Köktaş ile partililer katıldı.
Bozdağ, Kanal 7 Televizyonu'nda yayınlanan Başkent Kulisi programında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
imralı'daki görüşmelerle ilgili kamuoyunda sürecin yavaşladığı ya da başladı ve yarın bitecekmiş gibi algılar olduğunu belirterek, sürecin ne zaman biteceğine ilişkin kesin bir tarih bulunmadığını ifade etti.
Süreçle ilgili yeni görüşmelerin olabileceğini Bozdağ, ''Çözüm sürecinin netice alacak şekilde ilerlemesi esas olandır. Hızlı ilerlemekten ziyade neticeyi temin edecek şekilde ilerlemesi doğru olandır'' dedi.
Bozdağ, sürecin doğru yürütülmemesi durumunda, süreci teslim alabilecek bazı gelişmeler olabileceği uyarısında bulunarak, sürecin sağlıklı yürümesi için terör örgütünün silahlarını bırakıp ülke dışına çıkmasını istediklerini söyledi.
Yürütülen çözüm sürecine toplumun tüm kesimlerinden olumlu tepkiler aldıklarını vurgulayan Bozdağ, özellikle Orta Anadolu'nun ''karşı çıkacağı, tavır koyacağı'' önyargılarının bulunduğunu, bunların gerçekçi değerlendirmeler olmadığını kaydetti.
''insanlar bize 'terörü bitir' diyor. 'Nasıl bitirirseniz bitirin, kanı durdurun, gözyaşını dindirin' diyor. 'Bunun yöntemi şöyle olsun, böyle olsun' demiyor'' ifadelerini kullanan Bozdağ, PKK terör örgütünün taleplerine boyun eğmek gibi bir durumun söz konusu olmadığına dikkati çekti.
Bozdağ, daha süreç ortada yokken olağanüstü hal süresini uzatmadıklarını, cezaevlerinde ana dilde görüşmeyi serbest bıraktıklarını, Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarına izin verdiklerini, üniversitelerde Kürtçe eğitim araştırma merkezleri kurulduğunu, seçmeli dersler konulduğunu anımsatarak, terör örgütünün propaganda yöntemlerini tek tek ortadan kaldırdıklarını anlattı.
Ana dilde savunma konusunda CHP'nin düzenlemeye karşı çıktığını belirten Bozdağ, ''Kılıçdaroğlu, başka söylüyor, kendi adamları burada başka şey yapıyor'' diye konuştu.
Bekir Bozdağ, ''Biz korkularla endişelerle hareket ederek, birilerinin bize pompaladığı 'şöyle olacağız, böyle olacağız' şeklinde kara kehanetle hareket ederek değil, insanımızın ihtiyacı nedir, doğru olan nedir, faydalı olan nedir, bunu yaparak yola devam etmemiz lazım. Bugüne kadar böyle yaptık, böyle de adım attık. Bütün attığımız bu adımlar terörün istismar ettiği zemini yok etme açısından da olumlu sonuçlar verdi'' dedi.
''Darbe iddialarına ilişkin 4. Yargı Paketi'nde herhangi bir düzenleme yok''
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, kamuoyunda ''4. Yargı Paketi'' olarak bilinen ve KCK üyelerine yarayacağı iddia edilen düzenlemeyi ilk olarak geçen yıl Haziran ayında ele aldıklarını, o dönemde bugünkü çözüm sürecinin olmadığına işaret etti.
Söz konusu düzenlemede, ifade özgürlüğünün kapsamını genişletmeye çalıştıklarını vurgulayarak, ''Yani ağzını açıp bir cümle kuranı hemen terör örgütü üyesi olarak nitelendiren bir yaklaşımdan öte bu konuda daha somut suç unsurları ortaya koyarak, ifade özgürlüğünün kapsamına genişletmektir'' dedi.
Bozdağ, şöyle devam etti:
''Bizim mahkemelerimizin verdiği kararlar çerçevesinde PKK da bir terör örgütü, KCK da bir terör örgütüdür. Terör örgütlerini kuranlar, yönetenler, üye olanlar, terör eylemlerine katılanlar bu düzenlemeden yararlanamayacaktır. Çünkü bu düzenleme bunlarla ilgili bir husus içermiyor. Burada yapılan şey; ifade hürriyeti ile alakalı alanı genişletmektir ve orada somut olmayan birtakım suç unsurlarını biraz daha somut hale getirmektir. Şiddet kriteri getirilerek, cebir ve şiddeti yasaya koymak suretiyle ifadesinde eğer şiddet ve cebiri övmüyorsa bunu teşvik edip özendirmiyorsa böyle bir düşüncesi yoksa kendi fikrini ifade ediyorsa buradan hareketle onu terörist diye nitelendirmenin doğru olmadığı çok açık.
Bu pakette ifade hürriyetini genişletme dışında başkaca pek çok hüküm var ama bunların arasında terör örgütü kuran, yöneten, üye olan, eylemlerine katılanlar olmadığı gibi başka suçlarla ilgili de bunun içerisinde düzenleme yok. Örneğin tutuklu vekiller ile ilgili devam eden davalara baktığınız zaman bunların hiç birinin ifade özgürlüğü ile ilgili olmadığını basına yansıyan kısımlarından biliyoruz. Hükümete karşı darbe teşebbüsü iddiası ile yargılanıyorlar, darbe teşebbüsü iddialarına ilişkin 4. Yargı Paketi'nde herhangi bir düzenleme yok.''
''Darbeciler bir başka anayasa yapsın diye darbe duasına mı çıkacağız''
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yeni anayasayı hayata geçirme konusunda kararlı olduklarını belirterek, Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı olduğu gibi yeni anayasa yapamama gibi bir sorununun da bulunduğunu söyledi.
Komisyonun ortaya koyduğu çalışmaların sorunu çözebilecek durumda olmadığını ifade eden Bozdağ, komisyonda uzlaşılan 31 madde içerisinde, kamuoyunda tartışılan hiçbir maddenin olmadığını kaydetti.
Bozdağ, ''O zaman ne yapacağız, Türkiye'nin anayasa sorunu ortadan kalktı mı diyeceğiz- Uzlaşma Komisyonu da anayasa taslağı ortaya çıkaramadı, bundan sonra biz bu işi yapamayız başka bir darbe gelsin, darbeciler bir başka anayasa yapsın diye darbe duasına mı çıkacağız-'' ifadelerini kullandı.
AK Parti Grubu olarak yeni anayasa taslağını hazırlayıp kamuoyuna sunacaklarını dile getiren Bozdağ, diğer partilerle uzlaşma da arayacaklarını, halkoyuna gidebilecek çoğunluğu da aramaya çalışacaklarını bildirdi. ''Eğer milletimizin huzuruna çıkaracak bir çoğunluk olursa onu bulduğumuzda da biz Meclis'e anayasa öneri taslağımızı, teklifimizi sunarız ve oradan çıkarsa millete gitme konusunda biz millete de bu işi götürmekten çekinmeyiz'' dedi.
Diğer partilere anayasayı birlikte yapma teklifi sunduklarını anımsatan Bozdağ, CHP ve MHP'nin, BDP ile Genel Kurul'da, komisyonda beraber çalıştığına işaret etti.
Bekir Bozdağ, ''Anayasayı biz CHP ile yaparsak gayet güzel iyi olur, gelin yapalım diyoruz onlar 'yok olmaz'. MHP ile yaparsak gayet iyi olur diyoruz, gelin yapalım diyoruz onlar 'yok olmaz'. O zaman siz olmazsanız BDP ile biz yeni anayasa konusunda bir araya gelebiliriz, 'o zaman hiç olmaz'. AK Parti'nin önerisini BDP kabul ettiği zaman niye olmasın, sonuçta buna halk karar verecektir'' diye konuştu. Bozdağ, toplumun hala kutuplaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.
Bozdağ, ''AK Parti bu milletin aleyhine bugüne kadar hiç bir şeyin altına imza atmamıştır, milletin huzuruna da milletin kabul etmeyeceği bir taleple asla gitmemiştir, bundan sonra da gitmeyecektir'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, yeni anayasa konusunda sonu açık çalışmaların faydalı olmadığını savunarak, 2014 yılında mahalli idareler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bulunduğunu anımsattı.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bu yıl içerisinde yeni anayasa konusunun tamamlanması için adımların atılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Bozdağ, başkanlık sisteminde ''ısrarcı'' olduklarını söyledi. Sistemin, Türkiye için ''elzem'' olduğunu ve Türkiye'nin mutlaka bu sisteme geçmesi gerektiğinin altını çizen Bozdağ, 2014'te Cumhurbaşkanını halkın seçeceğini anımsattı.
Bekir Bozdağ, ''Bizim sistemde, Cumhurbaşkanının yetkileri, başkan yetkileri gibi neredeyse. Şimdi bir de halk tarafından seçilmeyi getirip koyduk. 2014'te halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilip de görevine başladığı zaman Türkiye'de resmen olmasa bile fiilen bir sistem değişikliği oluyor. Kafamızı kuma gömmenin anlamı yok'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilecek olmasının, bu yetkileri kullanmasının Türkiye'yi başka bir noktaya götürdüğünü dile getiren Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Cumhurbaşkanı adayları, çıkıp meydanlarda miting düzenleyecekler. Ne diyecekler- Biz, şunu söylüyoruz. Diyelim ki Uzlaşma Komisyonu, Anayasa'nın bütün maddeleri üzerinde mutabakata vardı. Yeni anayasanın önünde tek engel kaldı. AK Parti grubunun başkanlık sistemindeki ısrarından vazgeçmesi halinde yeni anayasayı hayata geçirme imkanı buluyor Türkiye. Diyoruz ki mesele bu noktaya gelirse biz başkanlık sistemini yeni anayasanın önünü tıkayıcı bir durum olarak tutmayız, bunda ısrar etmeyiz, ama ısrarcı tavrımız sürüyor.
Muhalefet şunu söylüyor; 'AK Parti başkanlık sistemi önerisi getirerek, bu Uzlaşma Komisyonu yeni anayasa hazırlamasının önünün tıkadı' diyor. Bu, büyük bir çarpıtma.''
''Yargıda iki ayrı devlet görüntümüz var''
Yargı ile ilgili AK Parti'nin komisyona yaptığı yeni öneriler hakkında da açıklama yapan Bozdağ, burada iki ayrı konu olduğunu belirtti. Bunlardan birisinin ''yüksek yargıdaki çok başlılık'' olduğunu ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:
''Yargıda iki ayrı devlet görüntümüz var. Türkiye, bir hukuk devletidir. Askeri yargı var, Yargıtay var, bir de normal Yargıtay var. Bir Askeri Yüksek idari Mahkemesi var, bir Danıştay var. Uyuşmaz Mahkemesi var. Öte yandan bakıyorsunuz, iki ayrı hakim savcı grubu var. Bir askeri hakim savcı grubu, bir adli hakim savcı grubu var. Ayrı usul var, ayrı mevzuat var.
Türkiye, tek bir devlettir. Devlet tekse ve hukuk devleti ise yargı da tek olur, iki tane yargı, iki başlı yargı, iki ayrı devlet görüntüsü veriyor. Orada, usuller farklı, uygulanan maddeler farklı. Hakimlerin yetişme tazı, (hukuktan mezun olsalar bile) meslek içi durumları farklı. Bugüne kadar Türkiye'de yargıdaki bu çok başlılıktan şikayet etmeyen ne solda ne sağda kimse yok. Biz, bu yargıyı birleştirdik, tek çatı altında topladık ve Temyiz Mahkemesi yaptık. Hukuk Devleti'nin gereği doğru bir adım attık. Burada bir hususun altını çizmekte fayda var. Örneğin, Danıştay'ın gördüğü davalar ile Yargıtay'ın temyizen incelediği davalar birbiriyle karışmayacak. Yargıtay'ın Temyiz Mahkemesi'nde idari davalara bakan daireler ayrı olacak. Asker kişilerle ilgili geldiği zaman onlarla ilgili bir ihtisaslaşma olacak, boşanma davaları ayrı olacak. Yani, bir aşure olmayacak. Aşağıda ticaret mahkemesi, iş mahkemesi gibi idari davaya bakan ihtisas mahkemeleri de olacak. Yukarıdaki çatı birleşmiş olacak. Bu doğru bir adımdır. Bu adımın karşısında durmak, objektif olunmadığını gösterir.''
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile ilgili olarak da Bozdağ, şöyle devam etti:
''Biz orada da 12 Eylül 2010 halk oylamasına gitmeden önce, buraya Meclis'in üye seçmesini müdafaa ettik. Muhalefet partileri, Cumhurbaşkanı'nın üye seçmesine 'evet' diyorlar. Mahkemelerdeki hakim ve savcıların üye seçmesine ve Meclis'in üye seçmesine 'hayır' diyorlar.
Şimdi, yaptığımız işte yeni olan şey, millet adına görev yapan TBMM'nin de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na konulmasıdır. Kaynağı çeşitlendiriyoruz. Biz, şimdi oylamada da böyle bir usulü getirerek, orada tek sesin oluşmasına imkan vermeyen, farklı kaynaklardan gelen bir yapı oluşturuyoruz ki daha adil bir sonuç ortaya çıksın.''
Meclisi'nin üye atamasının, yargının siyasetin güdümüne girmesi gibi bir tehlikeyi beraberinde getirmeyeceğini kaydeden Bozdağ, ''Şu an ki uygulamada Danıştay'ın üyelerinin dörtte birini Cumhurbaşkanı atıyor. Cumhurbaşkanı atadığı zaman Danıştay, bir siyasi mekanizmaya mı dönüştü- Anayasa Mahkemesi'nin üyelerine de Cumhurbaşkanı atıyor. Anayasa Mahkemesi, bir partinin kılıcı haline mi geldi- Yok, öyle bir şey. Avrupa'ya baktığımızda, ileri demokrasinin olduğu ülkelere baktığımızda Meclis'in üye seçmediği örnek neredeyse yok. Her yerde var. Meclis yaparsa kötü yapar' demek demokrasiye inanmamaktır, millete inanmamaktır'' dedi.
''Kamuda başörtüsü yasağı eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama''
Kamu kurumlarında başörtüsünün serbest kalması için Memur-Sen tarafından düzenlenen imza kampanyasıyla ilgili değerlendirme yapan Bozdağ, ''Kamuda başörtüsü yasağı eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama'' diye konuştu.
Bozdağ, kamuda başörtüsü yasağını milletin temsilcisi ve bir siyasetçi olarak savunmasının mümkün olmadığını belirterek şöyle devam etti:
''Türkiye'de birçok eşitsiz, haksız uygulamalar vardı. Üniversiteye giriş sınavında, üniversitelerde... Bugüne kadar bu alanlarda olumlu mesafeler alındı. Dün sorun olan konular bugün sorun olmaktan çıktı. Dün devlet için tehdit gibi algılanan şeyler, bugün normal oldu. Aksini savunmak artık ayıp hale geldi, artık o manada Türkiye olumlu bir değişimi yaşadı.
Kamuda başörtüsünü yasaklayan bir anayasa hükmü yok. Bir yasa hükmü de yok bu konuda. Bu konuda bir idari düzenleme olduğunu biliyoruz. Onun dışında herhangi bir şey yok. Umuyorum ki kamudaki haksızlık, eşitsizlik de zaman içinde ortadan kalkacak.
Benim görüşüme göre, bir düzenleme yapmaya ihtiyaç yok. Başka birileri farklı düşünebilir. Çünkü yasalarda ve Anayasa'da buna mani bir düzenleme söz konusu değil. Anayasa Mahkemesi'nin 10. ve 42. madde ile ilgili verdiği karar, tamimiyle siyasi bir karardır, hukuki bir karar değildir. Bu karar şunu söylemiyor. Kamuda bu anlamda yasaklamalar haklıdır demiyor. Bu düzenlemeleri, Anayasa'nın laiklik ilkesiyle bağdaştırır bulmuyor. Yorumu öyle. Biz, bu yorumun doğru olmadığını, Anayasa'ya bizzat aykırı olduğunu bildiğini düşünüyorum.''
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, parlamenter sistemin güçlü iktidarlara karşı pek çok tuzaklarla, tehditlerle dolu olduğunu, ancak başkanlık sisteminin güçlü iktidarlar kurduğunu belirterek, ''Çünkü iktidarı veren halktır, değiştiren de halktır'' dedi.
Bozdağ, Konya Baro Başkanlığı'nca Konya Ticaret Odası'nda düzenlenen ''Yeni Anayasa ve Hükümet Sistemleri'' panelinde yaptığı konuşmada, başkanlık sisteminin başarısı için dar bölge seçim sisteminin de uygulanması gerektiğini belirtti.
Başkanlık seçimiyle beraber dar bölge seçim sistemi uygulanmazsa bu sistemin başarılı olamayacağını ifade eden Bozdağ, ''ikisini beraber uygulamak lazım. Dünyadaki başarılı örneklere bakıldığında, ikisinin beraber uygulandığını görüyoruz. Bu sistemde vekiller halkın iradesine göre her yerden bir tane çıkacak. Dolayısıyla yüzde 50'den fazlasının oyunu alarak seçilecek. Bugün milletvekilleri bağımsız mı- Değil. Çünkü milletvekillerini genel başkanlar yazıyor sonuç itibariyle. Halk, yazılan bu sistemi onaylıyor veya onaylamıyor. Ama halk bunu ne kadar benimsiyor, ne kadar benimsemiyor, tartışması fazla yapılmıyor. Dar bölge seçim sistemi olduğunda parti disiplini de zayıflayacaktır. Alanda kim güçlüyse halkın iradesinde, gönlünde kim fazla yer ediniyorsa o seçilecektir. Partiler halka rağmen aday koyarsa seçimi kaybedecektir'' diye konuştu.
''Sistemin kendisi istikrar doğuruyor''
Başkanlık sisteminin etkin bir denetimi de ortaya koyduğunu dile getiren Bozdağ, denetim etkin olduğunda iktidarın da daha dikkatli olacağını, vazifesini daha iyi yapma noktasında gayret edeceğini ifade etti.
Bozdağ, mevcut sistemde siyasi istikrarı tam anlamıyla temin etme imkanı olmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Bugün ben 61. Hükümet'in Başbakan Yardımcısıyım. Siyasi istikrar olmuş olsaydı 61. Hükümet'in kurulması için yüzlerce yıl geçmesi lazımdı. Eğer 1923'den bu yana 5 yıldan hesap ederseniz, sonuç ortaya çıkar. Türkiye'de 17,5 ayda bir hükümet değişikliği var. Bakanlar daha koltuklarını tanımadan hükümet değişiyor, gidiyor. Orada siyasi istikrarı temin edemezsiniz. Başarılı bir yönetimi ortaya koyma imkanınız olmaz. Başkanlık sisteminde sistemin kendisi istikrar doğuruyor. Başkan sandıktan yetkiyi alıyor. Görev süresi belli. Yüzde 50'den fazla oyla işbaşına geliyor. Sistem istikrarı doğuruyor. Dar bölge seçim sistemini de uyguladığınızda milletvekilleri bakımından aynı istikrarı ortaya koyduğunu görüyoruz. Güçlü iktidarlar her zaman başarılı olur. Parlamenter sistem güçlü iktidarlara karşı pek çok tuzaklarla, tehditlerle doludur ama başkanlık sistemi güçlü iktidar kuran bir sistemdir. Çünkü iktidarı veren halktır, değiştiren de halktır.''
Parlamenter sistemin hesap sorulabilirlik bakımından da çok iyi bir noktada olmadığını anlatan Bozdağ, bu sistemde tek başına iktidar olduğunda hesap sormanın kolay olduğunu ama koalisyon iktidarında hesap sormanın kolay olmadığını vurguladı.
Koalisyon hükümetlerinin hesap sorulduğunda bahanelerinin çok olduğunu ifade eden Bozdağ, ''Parlamenter sistemde, 'beni tek başına iktidar yaptın mı ki hesap soruyorsun, bu dediklerinizi yapmak istiyordum ama koalisyon ortağım izin vermedi' gibi bahaneleri vardır. 'Felan engel oldu, filan engel oldu' gibi hesaptan kaçacak bir yolu vardır ama başkanlık sisteminde hesabı verecek belli. Hesabı başkan verecek. Hesabı soracak belli, halk hesabı soracak'' dedi.
''Türkiye'de fiili başkanlık sistemi vardı''
Türkiye'de esasen başkanlık sisteminin geçmişte fiilen uygulandığını anlatan Bozdağ, şöyle konuştu:
''1923'ten Atatürk'ün vefatına kadar geçen sürede Türkiye'de fiili bir başkanlık sistemi vardı. Çünkü orada tüm yetki Meclis'te. Meclis hükümeti sistemi döneminde, bütün yetkilerini meclis başkanı marifetiyle kullanıyor. Meclis Başkanı Mustafa Kemal Atatürk. Daha sonra bakıyorsunuz, yetkiler Meclis'te toplanmış ama yürütmeyi cumhurbaşkanı vasıtasıyla kullanıyor. Orada da yine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk. Hem yasama elinde, hem yürütme elinde. ABD'deki başkanlık sisteminden daha güçlü bir başkanlık yapısıyla Türkiye'nin 1950'ye kadar yönetildiğini görüyoruz. Adı cumhurbaşkanı ama hem Atatürk hem inönü fiilen başkan gibi görev yapmışlardır.''
Türkiye'de başkanlık sistemi tartışmalarının yeni olmadığını, 1977 yılında Necmettin Erbakan'ın da seçim beyannamesine başkanlık sistemini koyduğunu hatırlatan Bozdağ, Turgut Özal'ın da aynı şekilde başkanlık sistemini savunduğunu bildirdi.
Bozdağ, Süleyman Demirel'in de ''Cumhurbaşkanı onaylamıyor diye ben Gümüşhane'ye köy hizmetleri il müdürü bile atayamıyorum'' sözünü hatırlatarak, onun da başbakanlık sistemini savunduğunu aktardı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'Başkanlık sistemi ihanettir, bölücülüktür, bu memleketi satmaktır' diye iftiralar attığını ifade eden Bozdağ, şöyle devam etti:
''Ama bakın Alparslan Türkeş ne diyor 'dokuz ışık' isimli kitapta; 'Parlamenter hükümet sistemi yerine başkanlık sistemini getireceğiz. Bu sistemde cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık yetkileri bir tek şahısta toplanacaktır. Temelinde otorite, güven, disiplin olan bir hükümet doğacaktır. Milliyetçi Hareket, tek başkan, tek millet sistemini savunur' Bugün baktığımızda başka şeyler söyleniyor. Güne göre konuşmak ayrı şey, gerçeklere göre konuşmak ayrı şey. Belli ki sayın Bahçeli, 'dokuz ışık'tan yeteri kadar ışık alamamış. Bir kere daha burayı okumasını tavsiye ediyorum. Türkiye'de bu sistemin ne kadar önemli olduğunun yönetenler ve yönetime talip olanlar tarafından ortaya konulduğunu görüyoruz.''
''Marjinal ve ideolojik grupların hepsi buna karşı''
Bozdağ, başkanlık sistemine karşı olanların marjinal gruplar olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Başkanlık sistemine karşı olanların bana göre tek nedeni var; 'bu sistem gelirse biz iktidar yüzü göremeyiz. Çünkü yüzde 50,1 oy alma imkanımız yok' Marjinal ve ideolojik grupların hepsi buna karşı. Çünkü ideolojik ve marjinal yapılara hiçbir toplumda kahir ekseriyet destek vermez. Ama CHP'nin böyle bir korkuya kapılmasına gerek yok. Parlamenter sistemde CHP tek başına iktidar yüzü gördü mü- Göremedi. Bundan sonra da göremez ama başkanlık sistemi olursa ihtimali var. Eğer başkanlık sistemine geçerse Türkiye, sistem doğal olarak iki partili bir yapıya oturuyor. Örneğin sağdan başkan seçildi, başarılı oldu. Bir daha seçildi, yine başarılı. Ama öbür seçilen başarısız olursa, o zaman halk sağdan seçmez. 'Siz yapamıyorsunuz, durun kenarda' diyerek soldan da bir başkan adayına başkanlık yetkisi verebilir. CHP'nin siyasi vizyonunu ortaya koyanlar bir daha okumalılar. CHP'nin parlamenter sistemde yürütme yetkisini kullanma imkanı bulmasıyla, başkanlık sisteminde bulması arasındaki ihtimal hesaplarını yaparlarsa, başkanlık sisteminde belki 5-10 sene bulamayabilirler. Ama ondan sonra bulma ihtimalleri var. Arada derede bulabilirler, konjonktürde bulabilirler, yedekte bulabilirler, koalisyonda bulabilirler ama tek başına çok zor.''
Bozdağ, başkanlık sistemin en önemli yanlarından birinin de güçlü liderlere ihtiyaç duyulması olduğunu, o nedenle bu sistemde soldan da kazansa, sağdan da kazansa sonuçta Türkiye'nin kazanacağını sözlerine ekledi.
Panele, Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, AK Parti Konya il Başkanı Ahmet Sorgun, AK Parti Konya milletvekilleri ile vatandaşlar katıldı.
başkanlık sistemi
türkiye de başkanlık sistemi
yarı başkanlık sistemi
gönlümde başkanlık sistemi var
başkanlık sistemi bölücülüktür
türkiye de yarı başkanlık sistemi
başkanlık sistemi ile yönetilen ülkeler
türkiye nin tek derdi başkanlık sistemi
başkanlık sistemi abd nin bize tavsiyesidir
başkanlık sistemi ve federasyon anayasası
fransız başkanlık seçim sistemi
türkiye ye başkanlık sistemi nin gelmesi
başkanlık sistemi gelirse olacaklar
başkanlık sistemi amerika nın önerisidir
başkanlık sistemi gelse olabilecekler
erdoğan ın başkanlık sistemi sevdası
rte nin papalığa başkanlık sistemi önerisi
başbakanın önerdiği başkanlık sistemi
federe kürt devleti ve başkanlık sistemi
tutuklu vekiller karşılığı başkanlık sistemi
başkanlık sistemi olmazsa olmazımız değil
başkanlık sistemi faydalı neticeler doğurur
atatürk e diktatör deyip başkanlık sistemi istemek
27 mayıs 2012 başkanlık sistemi için refarandum
türkiye de yarı başkanlık sistemi olduğu gerçeği