matrix üzerindeki hataları düzeltirken serinin son filminde sistemde virüs olarak karşımıza çıkan oyuncu hugo weavingdir.
ve bir konuşması...öğüt niteliğinde.
--spoiler--
niye mr anderson, niye? niye, niye bunu yapıyorsun? niye hala ayağa kalkmaya çalışıyorsun? niye dövüşmeye devam ediyorsun? hayatından daha önemli bir şey için dövüştüğüne mi inanıyorsun? ne olduğunu söyleyebilir misin ? bildiğini zannetmiyorum. özgürlük ya da gerçeklik mi ? belki barıştır. aşk olabilir mi? yanılsamalar, mr anderson... sezgileriniz sizi yanıltıyor. cılız insan zekasının geçici üretimleri umutsuzca, amaçsız ve anlamsız bir varoluşu savunmaya çalışıyor. bunların hepsi aslında matrix in kendi sisteminin birer yapay ürünü. yalnızca bir insan beyni aşk gibi anlamsız bir ifadeyi uydurabilir. görüyor olmalısınız mr anderson. artık öğrenmek zorundasınız. kazanamazsınız. dövüşmeye devam etmek anlamsız değil mi? niye mr anderson, niye? niye ısrar ediyorsunuz?
--spoiler--
matrix in esas adamıdır. zion u yok etme amacı bizim evimizdeki hamam böceklerini öldürme amacımızla aynıdır. "Bazıları mükemmel dünyayı tanımlayacak programlama dilinin olmadığını söyledi. Ancak bana göre bir ırk olarak insanoğlu, kendi gerçekliğini sefalet ve acıyla tanımlıyor.Bu yüzden mükemmel dünya ilkel beyinlerinizin durmadan uyanmayı denediği bir rüya halini alıyor." cumleleriyle morpheus a ayarı vermiştir. direkt kötü adam demek yanlıştır. filmdeki rolu, kotu adamlıktan daha karmaşıktır. hatta iyi adam oldugunu duşunuyorum şahsen.
yüzüklerin efendisin serisinde liv tyler'ın babasıydı bu ipne. düşün, nerden nereye. bir de hep karşı çıkardı liv tyler'e; yok insanlardan adam çıkmazmışta, çabuk yaşlanıyorlarmışta.
matrix filmini izleyip matrix felsefesini benimseyenlerin gıcık oldukları insanlara taktıkları isim.
-yarın sabah final sınavı var play station oynamayı bıraksana.
-sınavda yalan dünyada yalan.herşey yalan.kasmasana.hayat çeşitli kalıplarla kendimizi kandırdığımız bir rüya
-hö
-sizin düzeninizi,matrixi reddediyorum
-çalışmayacaksın yani sınava
-sınavda neymiş,mavi hapı diil kırmızı hapı içecektin benim gibi keyfine bakacaktın
-iyi uzat okuluda gör gününü
-ajan smith mi kesildin başıma beaaa
burada bulunduğum sürede fark ettiğim birseyi paylaşmak isterim. türünüzü sınıflandırmaya çalışırken fark ettim. aslında memeli değilsiniz. bu gezegendeki tüm memeliler etraflarındaki çevreyle doğal bir uyuma sahiptir. siz insanlar değilsiniz. bir bölgeye taşınır ve çoğalırsınız. tüm kaynaklar tüketilene dek. hayatta kalmanızın tek yolu başka bölgelere yayılmaktır. aynı yayılma prensibini uygulayan bir organizma daha var. virüsler... insanlar, hastalıktır. bu gezegenin kanseri. siz bir salgınsınız.
bana göre matrix'teki esas "iyi adam" ajan smith'dir. aslında hareket itkisi son derece basittir ve anlamak için ağır felsefeye ihtiyaç yoktur, kendisi de bunu defalarca belirtir. matrix denen hayvanat bahçesinden çıkmak, insan denen ve sadece zarar,tecavüz ve uydurma kavramlardan oluşan tiksinç ırkı yok etmek. anlamdan, amaçtan uzak, tamamen rastgele olan insan varoluşunun dünyaya verdiği zararları -kaynakları bitirip virüs gibi çoğalması ve başka bir alana yerleşip orayı da sömürmesi- uydurduğu saçma sapan değerlerle -barış, sevgi, aşk vb.- kendini avutmasını tiksinir. evet, ajan smith için tiksinme kelimesi önemli bir yere sahiptir. her ne kadar bir program olsa da insanlıktan, onun ucuz değerlerinden ve her şeye tecavüzünden tiksinerek en azından neo denen, her ne kadar sisteme bir baş kaldıran olarak görülse de aslında pekala sistemin tam da kuklası olan temsilcisini yok ederek/asimile ederek bu haspishaneden çıkabileceğini düşünür.
neo, daha adı üstünde "seçilmiş" kişidir. daha buradan zaten neo nun özgürlük anlayışı çökmüştür ve çökmeye mahkumdur. dikkat edin, kendisi herhangi bir şeyi seçmiyor, seçilmiş. zaten onu da matrixten morpheus çıkarıyor, mücadelesinde yardımcı olması için kahin onun özelliklerini hackleyerek - neoya verdiği kurabiyeler- değiştiriyor. oysa ajan smith, başlarda görevi sistemin anti virüslüğünü yapmakken esas sistemden sapan kendisi oluyor ve bütün bu sanal hapishaneden çıkabilmek için hakiki mücadeleyi veriyor.
filmin sonlarındaki dövüşündeki smith'in efsanevi tiradını hatırlarsınız. işte orada en son neo'ya neden diye sorduğunda neo, olanca aptallığıyla "çünkü bunu ben seçtim" diyor. işte özgür irade yanılgısına kapılan bireyin tüm eylemlerine verebileceği yegane yanlış cevap budur. zaten bunu ikinci filme -yanlış hatırlamıyorsam- merovingian karakteri de belirtiyordu. başından beri seçilen, yönlendirilen, hacklenen, özellikleri arttırılan ve hatta hatta mimar tarafından iki seçimden birine "zorlanan" neo hala özgür olduğunu savunabilecek kadar sistemin işleyişinden habersiz. ayrıca kendisi ilk seçilmiş değil, kendinden önce 6 seçilmiş daha var aynı senaryo 6 kere daha uygulanıyor.
işte ajan smith, bütün bu senaryonun zorunlu aktörü olmaktan ve insan denen anlamsız et yığınlarının yarattığı değerlerden tiksinerek kendi viral yayılmasını başlatıyor. ki amacı sistemden çıkmaktır, bana göre filmin esası budur. ve ciddi anlamda en derin yazılan anti kahramandır.
hayatı boyunca neonun karşılaştığı en nazik adamdır. herif tanrıyken bile önüne gelen neo dedi; sadece karizmatik ajan smith'imiz mr. anderson deme kibarlığını gösterdi, o derece.
kanımca dallama neo'dan daha idealist, ne istediğini daha iyi bilen dört dörtlük program. neo'yu defalarca uyarmasına, bak seni pataklamak istemiyorum ama sen kaşınıyorsun demesine rağmen kibarlığını bozmayan süper ajan.