air20

entry479 galeri10
    403.
  1. bir gün neden o diye ağlayıp isyan ederken bana isyan etmek yok demiştin. ne yaşarsan yaşa asla isyan etme, acın ne kadar büyük olursa olsun isyan etmek yok demiştin. şimdi bana bu cümleleri kuran bir başkası yok ve isyanın eşiğine geldiğimde bu sözlerini ve daha nicelerini hatırlıyorum. verdiğim sözleri hatırlıyorum. acın çok büyük ama pes etmek yok, ağlarken de gülebilmeyi öğrenme vakti artık demiştin.. belki şimdi yoksun ve bu cümleleri senden duyamicam artık ama hala en büyük desteği senden alıyorum, senin acına katlanmak için gereken gücü de yine senden senin kurduğun o cümlelerden alıyorum. ne garip demi hiç aklımıza gelir miydi birgün senin acına katlanmak için senin cümlelerinle kendimi toparlayacağım? sözlerimi tutmaya çalışıyorum eğer görüyorsan beni bana kızma diye..
    3 ...
  2. 402.
  3. bugün sahilde yürürken bi teyze dileniyodu. ellerini açmış; güzel kızım allah sevdiğine bağışlasın dedi bana.
    nasıl yoksun kubim nasıl? haksızlık değil mi bu
    7 ...
  4. 401.
  5. (#7818329)

    sıradan değiliz bu yüzden. seni hala çok ama çok seviyorum kubim benim.
    3 ...
  6. 400.
  7. desem ki...
    inan bana sevgilim inan,
    evimde şenliksin, bahçemde bahar;
    ve soframda en eski şarap.
    ben sende yaşıyorum,
    sen bende hüküm sürmektesin.
    bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
    rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
    günlerden sonra bir gün,
    şayet sesimi farkedemezsen,
    rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
    bil ki ölmüşüm.
    fakat yine üzülme, müsterih ol;
    kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
    ve neden sonra
    tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
    hatırla ki mahşer günüdür
    ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
    2 ...
  8. 399.
  9. 398.
  10. daha demin 5 dakika önce çekmecede telefonumun şarj aletini ararken bir cd çarptı gözüme arkasını çevirdim.
    sez'
    it's all about you. yazıyordu. uzun zamandır dinlememiştim o cd yi kimbilir en son ne zamandı hatırlamıyorum ama ilk dinlediğimde çok duygulanmıştım onu çok iyi anımsayabiliyorum. ikilemde kaldım şimdi o cd yi dinleyip dinlememekte. ama yapamadım, takamadım cd yi bilgisayara. yüzleşmek istemiyorum ben senin yokluğunla.
    4 ...
  11. 397.
  12. bugün deneme sınavım çok iyi geçti kubim. geçen sene hep paylaşırdım senle. söyleyince netlerimi aferin benim sezime derdin. bugün o netlerimi görünce sanki hiç bu olay olmamış gibi telefonu alıp elime mesaj atmak geldi içimden : kubim bak türkçe bu kadar matematik bu kadar diye. bunu düşündüm bugün hep. hani bu sene kapışcaktık senle? tm den giricektin sınava da geçemezsin beni diye takılıyorduk senle. bu daha da oturuyor içime. yeni bir şey oluyo, güzel bir şey. hani hep sana anlatırım ya her şeyimi. şimdi anlatamıyorum, mutlu olduğum şeyleri seninle paylaşamıyorum. evet belki sen görüyorsun ama anlatamıyorum işte be kubim, anla.
    2 ...
  13. 396.
  14. allah rahmet etsin gardaşıma.
    1 ...
  15. 395.
  16. sana gelen bir mesaj bu. ama sen okuyamadın. eminim çok etkilenirdin. ikimizin de çok sevdiği bi arkadaşımız tarafından yazılı.

    ne kadar uzun yazsam sanki o kadar anlatabilirmişim gibi sana hissettiklerimi. bugün anlamsız şeylerden şikayet ederken aklıma geldin. ağlamak o kadar anlamsız bir şeyki saatlerce aynı hızda sürebiliyor, ardında hiçbir şey bırakmadan. yurda döndükten sonra ozan odasına gitti ben de bilgisayar lab. ına geldim. içimden bir ses sözlüğe bak dedi. çok karanlık kubi, ardından düşünmek çok karanlık. kendime her boğazıma bir şey düğümlendiğinde seziyi düşün diyorum. ailen de var tabi ama aklıma hep sezi geliyor. sen gittikten sonra hiçbir şey değişmedi. mado'da oturduğumuz ve bana ''sen de mf de sürün'' dediğin masa yaşlanmıştır belki biraz. belki de biraz ozanların bodrum katı yaşlandı. zaman o kadar hızlı akıyor ki ağzıma almak istemediğim bir zaman geçmiş, yine adını ağzıma almak istemediğim o olayın ardından. ne yazmak istediğimi bilmiyorum. sanki bir kağıda yazsam okuyamayacaksın da bir de buradan yazıyorum. fanilerin en basit psikolojisi işte. orada çok mutlu olduğunu biliyorum. kubi, aklıma gelmişken hakan günday'ı bana öğrettiğin için çok teşekkürler. piç'i okuduktan sonra tesadüf eseri kütüphanemde aylar önce alınmış ve elimi sürmediğimi farkettiğim ''kinyas ve kayra'' yı buldum. o kadar uzun bir kitap ve her sayfasında sanki sana okuyormuşum gibi o kadar korkuyorum ki sona bir sayfa daha yaklaşmaktan. salakça işte. ben hala ben olan emirhan'ım. biraz olgunlaştım belki, belki biraz daha, hatta daha da fazla. ama 29 mayıs'ın ilk saatlerinde seziyle oturduğunuz yerden dans edişini izlediğiniz emirhan'dan çok da fazla uzak değilim. nelere üzülüp, kimler için ağlamışım. ağlamak ne ki hani bir iş için götünü yırtsan ne kadar anlamsız olursa olsun en sonunda dersin ki bu bu yüzden böyledir. ağla ağla sonunda bulduğum tek şey bir kaç şarkı ve üzülmek. üzülmek de bir adım ileriye atmıyor. ne ki bir adım ötesi? ne yani? nereye? ne zaman? ne olacak? kimse gelip demeyecek mi şurada şunu yapın onu göreceksiniz diye? nasıl yani? ne anlamsız kubi allah aşkına nasıl yoksun ya, nasıl? isyan değil bu, sadece çaresizliğin içinde çaresiz kalmak. oradasın diyoruz, o zaman orası bize çok yakın. aklıma geldiğin zaman gözlerimle etrafı tarıyorum, diyorum ki kesin kubi benim gözlerimden etrafta bir şey gördü ve görmemi istiyor, daha dikkatli biri olup çıktım. daha manalı. daha neli bilmiyorum. oradaki tüm mülakatları geçip mantıklı cevaplarınla gözlerini açık bıraktığını biliyorum. korktuğumda yada mutlu olduğumda sıcak bir katman var orada, biliyorumki soğuksa sıcak tutan, sıcaksa soğuk. böyle koruyor hayalleri ve bizi hatıralarımız. zaten nedir ki hatıralar, ne yaparlar akıp giden zamanı yaşanır kılmaktan başka, ölüm nedir ki, ne yapar yani gidenlerin ardından fani bir melekle yaşamış olduğunu sana farkettirecek kadar, gözyaşı nedir ki, çaresizliğin dışa vurup yeniden nefes almanı sağlayacak kadar ihtişamlı. adımlar atıyorum kubi, adımlar atıyoruz belkide, ama benimkilerin hepsi beni sana daha da yaklaştırıyor, hayatlar yaşıyoruz kimin olduğunu bilmediğimiz, belimizdeki soğuk tabancalarımız ölüm, hepsi kalbimize doğrultulmuş bu kadar ince bir ip üzerinde canlı kalıp kalmamamız, insanlar tanıyoruz ve dövmeler yapıyoruz kalplerine, bazen geçici bazen olmayan. öss'ye iki gün kala sanlı denen arkadaşınla yaptığın dövme muhabbetini keşke daha dikkatli dinleseydim kubilay, belki insanların kalplerine kalıcı dövme nasıl yapılır senden öğrenirdim.
    1 ...
  17. 394.
  18. 393.
  19. saat 11miş meğerse,fildişinden kulelerde sönüyor ışıklar bak
    geceye günaydın diyelim gözlerinde çapak varsa hemen silelim
    sıradan ölümlüleriz
    büyümüş kimyası değişmiş
    yazarız banıp kanımıza
    tutkunuzdur yazgımıza

    nasıl anlasınlar seni beni acıkmadan yiyenler,
    uyumadan önce ayaküstü terlemeden sevişenler

    niye külçe gibi kalpleri
    kurumuş ağızları dilleri hepsi
    yorgun yaşamamaktan
    boşver anlamasınlar seni
    ben anlarım bakışından bilirim her hücreni
    sıradan ölümlüleriz
    büyümüş kimyası değişmiş
    yazarız banıp kanımıza
    tutkunuzdur yazgımıza

    nasıl anlasınlar seni beni acıkmadan yiyenler,
    uyumadan önce ayaküstü terlemeden sevişenler

    nasıl görecekler seni
    kapalıyken sımsıkı kalpleri
    boşver dişle kendi fünyeni
    zaten bir gün herşey biter
    kabul edenler etmeyenler
    kabul edilmiştir.
    sıradan ölümlüleriz
    büyümüş kimyası değişmiş
    yazarız banıp kanımıza
    tutkunuzdur yazgımıza

    nasıl anlasınlar seni beni acıkmadan yiyenler,
    uyumadan önce ayaküstü terlemeden sevişenler.

    teoman-terlemeden sevişenler.
    ne çok dinlerdik ikimiz, şubatın tam ortasında, soğuğa aldırmadan, sarılarak...
    2 ...
  20. 392.
  21. boynuma siyah bi fular takmıştım geçen yaz. sonra sen o fuları çok istemiştin. alabilir miyim bunu çok güzel kokuyo, sezi kokuyo demiştin ben de vermiştim. sonra gece onu bileğine bağlayıp uyumuşsun koklayarak. sabah da annen korkmuş bileğine bir şey oldu diye korkarak uyandırmış; oğlum ne oldu eline !? diye. sen de hemen gülerek bana anlatmıştın durumu.
    air20: şu ten kokuna hastayım ya.
    sezzo: ya çok merak ediyorum nasıl bi koku tarif etsene?
    air20: sezi kokuyosun işte nasıl tarif ediyim.
    sezzo: çok açıklayıcı oldu aşkım anladım ben de hemen. *
    air20: ya böyle nasıl diyim masumluk, güzellik kokuyo ama bu kokuyu sadece ben bu kadar içten duyabiliyorum heralde.
    5 ...
  22. 391.
  23. umur u gördüm kubi kampüste. uzun zamandır görmemiştim onu en son seninle birlikte görmüştüm işte. onu görünce sen geldin direk aklıma bir an kubi nerde diye bakındım ama biran sadece. ben ikinizi hep beraber görürdüm bilirdim ki umur varsa sende vardın ya da sen varsan umur da vardı. konuştuk biraz içim çok acıdı onla konuşurken çünkü sen yoktun ama belli etmemeye çalıştım eve çıkmış öyle söyledi mideme bir şey oturdu sanki o an. birlikte çıkıcaktınız siz eve. onu konuşuyorduk zaten yine senle en son. sonra görüşürüz dedik ayrıldık ve ben arkamı döner dönmez gözlerim doldu yine * ağlamicam hayır dedim kastım kendimi ama olmadı. aktı gitti yine gözümden yaşlar. ben sizi hiç ayrı görmemiştim ki be kubi hem de hiç.
    5 ...
  24. 390.
  25. (#8184885)

    ben unutmadım bunları. hatta bugün okuduğumda ilk okuyuşumda olduğu gibi bi gülümseme oldu yüzümde. ve önümde sanki bir şey izler gibi o anlar. ben bunları yaparken o zaman, tam o anda ağzımızdan çıkan kelimeler, bulunduğumuz yer, havanın yağmurlu olması yani kısaca her şey oturmuş bi durumda kafamda. ve çıkmayacak da hiçbir zaman.
    3 ...
  26. 389.
  27. bugün evden aceleyle çıkarken üstüme hırka almak için dolabımı açtığımda senin tişörtün duruyodu en üstte, yazın plaj çıkışı üstüme giydirmiştin zorla hasta olmıyım diye.elbise olmuştu resmen, sonra eve giderken de bende kalmıştı, ve kaldı öyle vermeye fırsatım olmamıştı bi türlü. unutuyodum sürekli, iyi ki de unutmuşum. iki aydır ilk defa karşıma çıktı o yeşil çizgili tişörtün, normalde orda değildi o ama bugün o telaşenin arasında görünce kendime gelemedim bi an. ve garip yanı tam yanında da senin bana aldığın üstünde kırmızı kalp olan tişörtüm duruyodu annem onları yan yana koymuş farketmeden, tesadüfe bak kubi. ya da ne tesadüfü? annem yerine belki de sen koydun onları olamaz mı? bu yüzden sormuyorum ya anneme sen mi koydun diye..
    27 ...
  28. 388.
  29. bugün okulda afs duyurusu gördüm kubi. görür görmez aklıma ilk sen geldin.tuzlu bi yutkunma oldu boğazımda. lise sondayken girmiştin afs sınavına ve kazanmıştın.ilk genel bi sınav olmuştunuz o açıklanınca akşam mesaj atmıştın ilk sınavı geçtim diye içimde hem çok büyük bi mutluluk hem de burukluk olmuştu kubimle 1 sene ayrı olucaz diye üzülüyodum. ama söylememiştim sana bunu sen kesin anlamışsındır tabi ama, ne de olsa kubimin geleceği diye düşünüp pek kafa yormuyodum. sonra mülakat sınavına gitmiştin o da açıklandığında
    okuldaydık. tenefüste görmüştün beni, sezi diğer tenefüs yanıma gelsene seninle bi şey
    konuşucam demiştin. o dersi çok zor geçirmiştim. aklımın ucundan geçmemişti mülakatın sonucu. öyle bi ciddiyetle söylemiştin ki kesin kötü bi şey oldu diye düşünüyodum, ne konuşucak benle diye merak ediyodum. kubi noldu ya ? demiştim gelir gelmez yanına. bi gülümseyip yüzüme bakarakk sezi; mülakatı geçmişim, kazandım afs yi demiştin.
    donakalmıştım gözüm dolmuştu sarılmıştım sana kubi çok sevindim demiştim. sonra hemen ben gidiyorum deyip arkamı dönmüştüm tuvalete koşmuştum.
    sonra sana mülakatın detaylarını sormuştum, ne sorduklarını merak ediyodum. bu sene başımdan geçen en güzel şeyi sordular sez demiştin. ben de hım öyle mi ee ne cevap verdin? dediğimde yazın, bi kızla tanıştım ve o benim başımdan geçen en güzel şeydi cevabını verdiğini söylemiştin. nasıl gururlanmıştım, nasıl duygulanmıştım kubim. bugün o duyuruyu görünce duvarda bunların hepsi bi anda kafamda film gibi hıphızlı gelip geçti.
    çok zorlanıyorum kubi sen yokken, gün içinde hadi neyse biraz daha iyi oluyorum ama sabahları uyanmak istemiyorum artık, sabah uyanınca aklıma oluşan 'kubilay öldü mü?' sorusunu atmak istiyorum beynimden. her sabah bunu düşünerek uyanmak uyanmak olmuyo kubi. neye uyanıyorum ki? yeni bi güne mi. yeni bi gün ne? kubilaysız bi gün, gün mü diyorum.

    aklıma gelen anılardan bahsetmek istiyorum biraz daha, bugün dersteyken yine bi anda
    aklıma gelen anılarımızdan. geçen sene yazın festivalde yine basit bi nedenden dolayı tartışmıştık. neden basitti ama aramız iyice gerginleşmişti. ikimiz de dışardaydık ama birlikte değildik o festival akşamı. sen kendi arkadaşlarınla ben bizimkilerleydim. sezi buraya gel! diye bi ses geldi arkadan. arkama döndüm kubi, gülmeye çalışıyorum ama içimden diyorum yandık fırçayı yicez diye. nasıl kızıyosun nasıl bağırıyosun bana, açamıyorum ağzımı bakıyorum. tek bi kelime etsem ağlamaya başlıcam, sonra kasarak kendimi; böyle konuşucaksan ben gidiyorum diyip döndüm yana tam giderken. kolumdan tutup bi sarstın beni, nasıl sıktın ama kolumu. direk ağlamaya başladım tutamadım kendimi. gözümden yaş aktığını görünce tamam ağlama gel buraya diyip sarılmıştın bana. noluyo ya demiştim içimden. hiç dayanamazdın ağlamama. ne olursa olsun bi ağlıyım yanında hemen her şeyi bi yana bırakırdın. o aklıma geldi bugün, şimdi de ağlıyorum ya acaba hissediyo musun yine. eğer biliyosan ağladığımı lütfen eskisi gibi üzülme sezi ağlıyo diye, sadece seni ne kadar çok sevdiğimi ve bunun için ağladığımı hisset kubi nolur.
    yine sen lise sondayken öss ye 1 hafta kala tiyatromuz vardı okulda çıkışta tam eve gidicekken bi telefon geldi annemin beli kırılmıştı, hastaneye gitmiştik apar topar. o ara yanımda olan arkadaşlarım gelmişti. annemi öyle görünce dayanamamıştım çok üzülmüştüm. ama allahtan çok önemli bir şey olmadığı bir-iki ay yatınca düzeleceği açıklanmıştı. annem uyuduktan sonra hastane bahçesine çıkmıştık arkadaşlarla oturuyoduk. tabi senin haberin yoktu nerden olcak. aklıma gelmiştin mesaj atmıştım annemin düşüp belini kırdığını ama önemli bi şey olmadığını, hastanede olduğumu söylemiştim. abartmıyorum on dakika içinde orda olmuştun taksiyle. yüzün bembeyazdı hatta kızmıştın hepimize niye haber vermedin diye. sonra annem uyanınca yanına çıkıcaktım ben de gelmek istiyorum sezi demiştin. annemin kaldığı kata çıkıyoduk. asansörün kapıları bi açıldı babam. o da tam aşağı iniyormuş. siz ilk defa karşılaşıyodunuz öyle üçümüz orda durunca içimden diyorum sezi senin bi şey demen gerek dimi evet tabiki de tanıştırmalıyım diyip baba; kubilay demiştim. babam gayet güleç bi şekilde merhaba oğlum demişti tokalaşmıştınız. ilk yüzün gergindi itiraf et * ama sonra rahatlamıştın hatta çok mutlu olmuştun. sonra ayrılmıştık babamın yanından, annemin odasına girdiğimizde geçmiş olsun ayşen teyze dediğinde annem de aynı şekilde teşekkür ederim oğlum demişti.
    babam hastanede kalıyodu tabi annemle ama bizi eve yollamıştı. evde 1 hafta boyunca birlikte kalıyorduk tüm arkadaşlar, kubi. bazı akşamlar kubi kalamıyodu ama sabah uyandığımda başucumda oluyodu. öss ye 2 gün var ve kubi hala bizim evde, beni yalnız bırakmamak için bizde kalıyo. kötü anlarımda yanımda olduğun zamanlar için sana o kadar çok fazla teşekkür ediyorum ki kubi, hayatım boyunca beni zor durumda en çok rahatlatan, en çok teselli eden kişiye gözüm kapalı kubilay derim.
    (#8767855)
    sonra annem eve gelince şöyle demişti. sezi arkadaşının ne kadar temiz ve güzel bi yüzü
    var. yüzüne bakınca anladım ne kadar iyi bi insan olduğunu demişti. evet anne öyle
    demiştim ben de. ve sınav sonucun beklediğin gibi gelmeyince çok üzüldüğün için annemle
    ikimiz ağlamıştık evde kubi. sen üzülüyosun diye. lisedeyken ben sana kurabiye yapıp bi kaba koyup getiriyodum. benim elimden bi şey yemek çok hoşuna gidiyodu. hatta o günden sonra kurabik diyoduk birbirimize *. o gün eve de götürmüştün ve annene de tattırmışsın anne bak ne güzel yapmış sezi dimi demişsin annene, annen söyledi geçen gün. ondan sonra annenle plajda tanışmıştık biz senle sürekli giderdik geçen yaz. annenle kardeşin de gitmişti o gün hadi gel tanıştırıyım seni bizimkilerle demiştin. utana utana gitmiştim tanışmıştım annenle hatta kardeşin sonra yanımıza gelmişti birlikte girmiştik denize. şimdi ayşegül kardeşim oldu resmen kubi. aklının ucundan geçmezdi dimi biliyorum kesin geçmezdi. ama öyle oldu işte. hatta görüyosan şimdi kanka mı oldunuz la kızlar diyosundur. *
    plaja gittiğimiz günleri çok özlüyorum. girerdik denize ben her zamanki gibi titriyorum, donuyorum yüzerken. bi kere hiç unutmam, yüzüme bakıp krize girmiştin denizde. tipe baak tam bi küçük balık nasıl titriyo diye öpmüştün beni. sonra çıkınca hemen şenzlongları birleştirip yatardık yanyana sen ısıtırdın beni, müzik dinlerdik bi yandan. sonra çıkınca illa kapıdan içeri girceğimi görüceksin ya boşuna yokuş çıkardın taa bizim eve. her plaj çıkışı da dondurma alırdık hep aynısından ama. çok hoşumuza giderdi plaj çıkışı dondurma yemek. zaten sürekli bi tıkınma halindeydik. birlikteyken yediğimiz en çok 3 şey; çiğ köfte, dondurma, midyeydi.

    hani bu sene doğum günümde aldığın kolye varya kubi. ametis taşlı. araştırdım negatif enerjiyi aldığını ve karardığını söylüyo. ilk taktığımda mor olan taş şimdi simsiyah oldu. toprağa sürünce rengi açılıyomuş öyle diyolar. ama sürmek istemiyorum. tüm duygularımızın o kolyenin içinde hala duruyo olmasını gösteriyo o siyahlık. senin onu alırken, nasıl heyecanla, masum mutlulukla aldığını, beraber geçirdiğimiz günleri, sen yokken benim yokluğuna üzülmemi. aklına gelen her şey şuan boynumda o kolyenin içinde duruyo.
    sözlükte gelen mesajlarıma baktığımda son attığın mesaj o son gün 14 ağustos günü akşama doğruydu. ve bana ulaşamadığın için şöyle yazmıştın sadece. nerdesin?
    asıl sen nerdesin kubi. çok özledim seni. meğer ben hayatımda kimseyi özlememişim. ve ben 15 ağustos gününden önce dünyanın en mutlu insanıymışım kubi.
    5 ...
  30. 387.
  31. kubim yine ben *. .dün bütün gün ilk tanıştığımız zamanlar vardı aklımda. 2 sene önce ağustos ayında biz her akşam bizim evin oraya çıkardık hep aynı grupla. bi gün yine içki almak için para toplamıştık bakkalın önünde. birilerini mi bekliyoduk tam hatırlamıyorum sen geldin. bora ya bi katalog vermiştin. izlemiştim seni nedense çok dikkatli hatta yanımda bi arkadaşım vardı dürtmüştü beni daldın diye. bu bizim okuldaki kubilay değil mi ya demiştim. he evet o demişti. neyse sonra bir veya iki gün sonra plaja gitmiştik. yani orda karşılaşmıştık tesadüf. sen, bizim her akşam mahalleye gelen bi arkadaşımızla şenzlongda uzanıyodun. mert ti o arkadaşın adı.denize giriyoruz mert gelcek misin demişti bi arkadaşımız. gelmicez demişti. atlamıştık denize dubaya doğru yüzüyoduk, çıktık dubaya bi baktık 2 kişi kulaç atıyo bize doğru. neyse sonra siz de gelmiştiniz oturmuştunuz yanımıza. hava da acayip rüzgarlı nasıl titriyorum ama ben. ben dönüyorum demiştim ortaya laf atmıştım. dudaklarım mosmor olmuştu soğuktan. atladım yüzdüm bi çıktım aa bizim lisedeki kubilay geliyo peşimden. * sonra oturduk sohbet ediyoruz daha doğrusu biz senle ilk pek konuşmuyoduk. elifi bilirsin susmaz hiç. laf atıyodu ortaya. sonra bikaç kişi gitti plajdan az kişi kalmıştık. hafif hafif konuşmaya başlamıştık. sizin son senenizdi 12. sınıf olucaktınız. o konu hakkında konuşuyoduk. bana; sende mf tipi var fenci misin demiştin. ben de yok tm ciyim demiştim. ama nasıl bir karın ağrısı var, midem ağzıma gelmişti nasıl heyecanlanmıştım. sonra bi de galatasaraylı mısın demiştin yok fenerliyim diyince hadi ya bi türlü tutmadı tahminler ama sevindim buna demiştin *. neyse o gün öyle geçmişti. hatta çıkmaya başladıktan sonra sezi o gün titreyişin gözümün önünden gitmiyo, nasıl üşüyodun dudakların titriyodu demiştin. devam ediyim. günler geçiyo, benim içimde bi şey var. yok yani durduramıyorum. tabi bu arada akşamları dışarı çıkmalarımız devam ediyo. ve yine içtik. gittim bora nın yanına. bora; hani sizin dönemden kubilay var ya; ya ben galiba çok hoşlanıyorum ondan dedim. ama böyle söyledim söylemedim arası hatırlamıyorum bile eve gittim o gece msn e girdim. bora seziiiiiiiii yazdı. efendim dedim. o da senden etkileniyomuş ben onun ağzını aradım dedi. o an bakakaldım monitöre, ağlayarak seleni aradım selen böyle böyle dedim. hatta çok komik, selen sabah beni arıyo diyo ki sezi dün seni rüyamda gördüm beni arayarak kubi de benden hoşlanıyo diyodun dedi. kızım ne diyosun zaten öyle, rüya değil o gerçek dedim. inanamamıştı selen gülme krizine girmiştik telefonda. neyse sonra sen beni msn e ekledin. böyle konusuyoruz ama gayet arkadas modunda *. sen benim telefonumu almıştın. sonra msn de konuşurken ben geliyorum arkadaşlar kapının önüne geldi de geliyorum dedin. ben de tamam dedim. on dakika geçti yok yarım saat geçti yok. bi baktım telefon çalıyo. gelen arama 'kubilay' bi heyecan yaptım, dolanıyorum odanın içinde. gören de sanki korktugum biri arıyo sanar. açtım telefonu geliyorum şimdi msn e demiştin. hatta çıktıktan sonra kubi o saçmalık neydi geliceksen msn e neden arıyosun demiştim gülmüştüm sen de gülerek kızım ne biliyim arıcaktım bahane olmuştu işte demiştin. neyse devam ediyim sen tatile gidicektin o sıra, bavulunu hazırlıyodun bi yandan msn de konusuyoduk gündüz. bi şey yazıyosun ama bi gönderemiyosun air20 ileti yazıyo diyodu. sonra bi paragraf, kalbim küt küt atıyo okudum, başa döndüm tekrar okudum. benden hoslandığını, bunu tatilden önce söylemek istediğini yazmıştın. ve 14 ağustos; o gün çıkmaya başlamıştık. sen geldikten sonra ereğliye, bizim her akşam çıktıgımız yere gelmiştin ilk gün. yani ilk buluşmamız başbaşa değildi. yukarı çıkmıştık millet bi yerde takılıyo, içiyo. senle ben de oturmuştuk bi duvar kenarına, senin elinde bira. gelsene yanıma demiştin. yanına yaklaşmıştım kolunu atmıştın omzuma. bugün çok mutluyum demiştin. öyle başlamıştı dimi kubi, çok düşündüm atladığım bi yer yok galiba. neyse işte birbirimizi çıktıktan sonra tanımıştık resmen. çok mutluyduk ikimiz de.

    hatırlıyo musun bi kere yine aynı yerde dışarı çıkmıştık toplu, arkadaşlarla. birinin doğum günüydü. bora arabasını getirmişti bangır bangır müzik çalıyodu. çok ses çıkarıyoruz diye komşular polis çağırmış. polisler gelmiş görmedik biz senle ikimiz herkes bi anda kaçmaya başladı bi baktık polis. ikimiz kaldık senle orda. ben nasıl korkuyorum ama. elimi tuttun. yere bi baktık birileri bi de marifetmiş gibi boş bira şişelerini dizmiş. ama 30 u geçmişti biralar. o an senle göz göze geldik. sonra tabi sen her zamanki olgun konusmanla durumu düzelttin. sonra tekrar müzik ve tekrar polisler. bu sefer kaçtık. saklandık bi yere bikaç kişi daha vardı. dediler ki bana; sezi polisler abini aldılar. ben bi başladım ağlamaya. kubi yüzüme bakıyo ifadesiz bi şekilde. ömercan diyo ki kubi! seziyi sakinleştir. sen böyle bakıyosun bi şey demiyosun sonra he tamam sezi sakinleş falan demiştin, bi gariptin. o gece eve gittikten sonra mesaj atmıştın: bu, yanımda ilk ağlaman, çok kötü oldum sezi, içimden bi şeyler koptu çok garip hissettim kendimi demiştin. gece mesaj atmalarına gelince, uyurdum sabah bi kalkardım 7 mesaj, 12 mesaj. bazen 20 mesaj. hatta yirmi mesaj falan oldugunda bu gece bombayı patlattım aşkım derdin. ben uyurken yazardın bir sürü şey bana. kendi kendine konuşur gibi mutlu olurdun. sabah okula giderken okurdum onu, okulda da seni görücem ya. okurken babam kızım niye gülüyosun öyle derdi. o kadar güzel şeyler yazıyodun ki defalarca okuyodum.

    doğum günümde, bu sene değil ama ondan önceki doğum günümden bi gün önce meral hoca vardı edebiyatçı, ikimiz de çok severdik. geçmiştiniz cam kenarına bi şey konuşuyosunuz böyle hararetli bi şekilde. ertesi gün doğum günümde. meral hocanın dersindeyiz. kapı tıklandı, içeriye görevlilerden biri geldi ve dev bir pasta. açtık pastayı ' nice yıllara fıstığım ' yazıyodu. anladım o an, nasıl duygulandım. herkes inanmıyorum sezi ne kadar şanslısın diyodu. gerçekten de çok şanslıyım, hala da çok şanslıyım kubi. gurur duyuyorum senin gibi biri tarafından bu kadar sevildiğim için. sen aramızdan gittikten sonra sizin eve gittim. liseden bi arkadaşın vardı; Ece. onunla sohbet ettik bana dedi ki; kubi aslında bilirdi, anlardı güzel kızdan. ama hiçbi zaman başkasına bakmazdı, bakmadı da. çok kararlıydı bu konuda, çok düşüyodu üstüne demişti.
    neyse okul çıkışı senle lojmanlarda yürüyoduk. benim üstümde senin çok sevdiğin yeşil bi mont gibi değil de değişik böyle kapşonlu bi üst. vardı. onu giyince heidi gibi oluyosun sez bunu giyince derdin. neyse, lojmanda yürüdük yürüdük bi yere geldik. sen durdun, ben de durdum. bana bakıyosun hissediyorum ama kaldıramıyorum kafamı utanıyorum, baktım sonra. gözlerime o kadar derin bakarak, iyi ki varsın doğum günün kutlu olsun demiştin, öpmüştün beni. sonra merdivenden inerken bak burası da yunus un (hodan) evi demiştin. nasıl utanmıştım yunus gördü sen beni öperken diye. sana söyleniyodum. neyse okula geri döndük ben dolaptan hediyelerimi almıştım. çıktık sonra bi baktık yunuslar geçiyo. içimden bi oh çekmiştim.

    o senle her zaman buluştuğumuz yere gidemedim bi türlü o günden sonra kubi. eve giderken hep bakıyorum ama gidemiyorum o yerimize.geçen sene sınav sonucu puanın açıklanınca çok üzülmüştün sen. oraya gidip ağlamıştım kubim üzüldü diye. şimdi gitsem ne için ağlıycam. her şey gerçekten çok garip. seninle iki tane çok önemli bi sırrımız var. merak etme ikisini de kimseye söylemedim ve söylemicem. o kadar özel hissediyorum ki onları benden başka birisinin bilmemesi çok önemli benim için. buraya da neden yazıyorum; çok içimden geliyo. sen beni buraya üye yapmıştın, hem buraya yazınca okuyosun diye avutuyorum kendimi. bi de ara ara aklıma anılarımız geliyo mutlu oluyorum, unutmamak için kalıcı bi yerde dursun diye yazıyorum. babam dün bi ilaç verdi kızım bunu kullan dedi. lustral diye bi ilaç böyle unutkanlık yapıyo arada kubi o yüzden hemen buraya bikaç bi şey yazmak istiyorum. devam edicem buraya yazıcam arada anılarımızı, ne de olsa okuyosun.
    5 ...
  32. 386.
  33. artık önceye oranla daha çok siyah giyiniyorum. ama yanlış anlama çok kötü halde olduğumdan değil, senin için ayakta duruyorum. sırf sen bana siyahı çok yakıştırdığın için siyah giyiyorum. beni hala görüyosun biliyorum bunu, o yüzden.
    bu sene haziran ayının son günü abimin kep töreni için elbise bakarken kendime çok içime sinen bi şey bulmuştum sonra sana mesaj atmıştım kubii çok güzel siyah bi elbise buldum demiştim. vayy siyah bi de, kapınıza gelcem göster.- hayır o gün görürsün , - bekleyemem bak gelirim kapınıza ciddiyim yaparım bilirsin demiştin. ikna etmiştim bi şekilde seni. saçımı nasıl yapıcağımı sormuştun düzleştiririm büyük ihtimal demiştim sen de hımm tamam demiştin sadece. niye öyle yapmıyım mı kıvırcık mı yapıyım? - hayır yapma, ben seni her halinle beğeniyorum. ama biliyodum kubi kıvırcığı daha çok seviyosun hatta saçımı kalıcı kıvırcık yaptırınca geçen sene çok sevinmiştin birlikte kıvırcık takılırız demiştin. o yüzden yine aynı şekilde yaptım saçımı yine kıvırcığız birlikte *. neyse o akşam gelmişti, eve gittiğimde geç olmuştu saat baya tam yatıyodum mesaj geldi senden; bugün çok güzeldin hayran oldum sana demiştin. kubii bak dediğim elbise buydu işte ama demiştim sade bi şey diye meraklancak pek bi tarafı yoktu görmüş oldun dediğimde çok güzeldin, hep seni izledim demiştin. yine öyle izliyosun dimi kubim biliyorum görüyosun ya da hissediyosun beni çünkü ben rüyalarımda görüyorum seni belki de orda gerçeksin gerçekten orda bulusuyoruz senle. kendimi hep buna inandırıyorum.
    devam edicem siyaha. ama sadece sen seviyosun diye.
    12 ...
  34. 385.
  35. yine bir yanlış anlama sonucu tartışmıştık. bana face ten baya bi şeyler yazmıştın, okumuştum anlam verememiştim. ne diyosun kubi anlamadım hiçbir şey demiştim. sende face te yazdığını diyorum demiştin ve öylece başlamıştı tartışma. istanbul da seni eric clapton konserine çağırmak için mesaj atmıştım ama bilet almayı son ana bıraktığım için tekrar dönememiştim sana. senin yazdığın ne öyle face te demiştin. onu sana yazmadığımı anlatana kadar canım çıkmıştı. hep öyle olurdu zaten gelirdin birden parlardın ben ne olduğunu anlayana kadar da sinirin geçerdi. yine öyle olmuştu tartışmıştık bende susmamıştım o zaman bende terslemiştim seni. hatta öyle bir kelime etmiştim ki kendimi asla affetmiyorum o yüzden. en sonunda durumu anlamıştın ve "sen çok iyi çok tatlı birisin. istediğim zaman başımı omzuna rahatlıkla koyabileceğim güvendiğim birisin. çok iyi bir arkadaş belki de daha fazlasısın benim için. böyleyim ben geri kafalıyım anlamıyorum bazen her şeyi ama sen yanında rahat olduğum birisin. bir derdin sıkıntın olduğunda illa benimle alakalı olmayabilir ne olursa olsun bilmek isterim ve yanında olurum. çünkü aynı şekilde bende başım sıkıştığında sana gelirim geliyorum da.." demiştin. ama o kadar kızmıştım ki sana doğru düzgün cevap bile vermemiştim.
    teoman konseri olduğu gün adamın birine çok kızmıştın. sana tamam sakin ol diyordum sen de ne sakin olcam düzgün kullansın arabayı demiştin. burda bir sürü insan var adam gibi kullansın demiştin. bakmıştım ne kadar asabisin sen ya demiştim. evet öyleyim ve senin de buna alışman gerekiyo demiştin. beni daha çok sinir etmek istemiyorsan şu hırkayı üzerine giy üşüceksin diye de paylamıştın beni. tüm şarkıları söylemiştik birlikte. sen bana hep anlatmaya çalıştın ama ben inatla anlamadım kubi. ya geçiştirdim ya da sustum konuşmam gereken yerde. şu sözlüğe sende gel diye o kadar söylemiştin bana da yok ya uğraşamam ben diyordum hep okumak yeterli yazmaya gerek yok diyordum. geldim şimdi ama sen yoksun..
    dün bahçeliye gittim yine. senden sonra ilk kez.. friend's in ordan geçerken çok kötü oldum. orda tanışmıştık biz demi * diye mesaj atmıştın bana. evet orda tanışmıştık demeyi çok gördüm sana bişey demedim yine sustum. benim doğum günüm için gitmiştik oraya ve seninle tanışmıştık en güzel hediye olmuşsun sen bana da ben bunu çok geç anladım. bir daha başka doğum günleri kutlar mıyım hiç sanmıyorum. başka bi arkadaşın doğum gününü tekrar kutlarken friend's te bende bir şey yapayım demiştin e pastayı al sende demiştim tamam beraber kıyak bir pasta alalım demiştin. bir pasta üzerine o kadar heyecanlanılır mı ama sen heyecanlanmıştın işte:) doğum günümde şarkı söylemek istemiştim anıl anıl ayarlada şarkı söyleyim diyordum da anıl dinlemiyodu beni. sende anıl seni duymuyo bile diye dalga geçmiştin benle üzülme bana söylersin şarkını demiştin hee oldu demiştim bende. tekrar ordayken bugünde şarkı söylemek istiyor musun demiştin gülmüştüm sadece.
    ameliyat olduğum da da yanımdaydın hep, destek olmuştun. ödevlerime yardım etmeye çalışıyordun. kendi derslerine bile girmezken oturup bana veri araştırmıştın bir gece boyunca. en son canım fena halde midye çekti yaa dediğim de geldiğin gün, seni en son gördüğüm gün bana midye yedirmiştin hemde patlayana kadar.
    sana anlattığım da olanları canın sıkılmıştı, duymak hoşuna gitmemişti, tamamen kendimi korumak adına yaptığım dangalakça bir şeyle canın sıkılmıştı ve kızmıştın yine bana. herkesin geçmişinde yaşadıkları vardır ama bunu dile getirip önündekileri kaçırmanın anlamı ne, sen bana anlattın ama ben sana anlattım mı demiştin. haklıydın ama ben bunu o zaman anlamıyordum. senden çok şey öğrendim, çok şey kattın bana tıpkı dediğin gibi.
    ev bulmama yardım et demiştin. geniş balkonlu mangal yapılacak bir ev arıyordun. bende kışın mangalı nasıl yapıcan kubi dediğimde hava yağmadığı sürece her türlü demiştin. bulmuştum bir tane ev, konuşmuştum emlakçıyla da nasıl mutlu olmuştun. çok mutlu ettin beni ilk mangalı senin şerefine yapıcam be kızım demiştin. eyvallah demiştim bende. zubi için de güzel ormantik bir köşe yapacağını söylemiştin. iyi bak ona yoksa seninkini alırım diye tehdit etmiştin beni.
    anlatılcak o kadar çok şey var ki. senin bana kattığın benim de sana kattığım şeyler. sen bana arkadaşlığı, dostluğu öğrettin. içimde kaybolan güven duygusunu yeniden canlandırmamı sağladın, içinde bulunduğum o halden çekip çıkardın resmen. yeniden gülmeyi hatırlattın bana ve şu dediğini hiç unutmuyorum "mutlu ol artık seni çok iyi anlıyorum ama mutlu ol." ve mutlu olmam için de elinden geleni yapmıştın. "istediğim zaman başımı omzuna rahatlıkla koyabileceğim güvendiğim birisin. çok iyi bir arkadaş belki de daha fazlasısın benim için" böyle demiştin bana. sende benim başımı omzuna rahatlıkla koyabileceğim bir arkadaşımdın, hala da öylesin. ben hala başım sıkıştığında seninle paylaşıyorum bunu ve biliyorum sende bana hala yardım ediyorsun.
    bir de doktor kontrolümün sonuçlarını merak ediyordun gider gitmez bana söyle demiştin. iyi çıktı kubi iyileşiyormuşum hala aksilikler varmış ama yoluna koymaya çalışıyorlar işte. çokta ilgilendiğim söylenemez ya..
    bu şarkıyı hatırladığını biliyorum;

    "Dance Me To The End Of Love"

    Dance me to your beauty with a burning violin
    Dance me through the panic 'til I'm gathered safely in
    Lift me like an olive branch and be my homeward dove
    Dance me to the end of love
    Dance me to the end of love
    Oh let me see your beauty when the witnesses are gone
    Let me feel you moving like they do in Babylon
    Show me slowly what I only know the limits of
    Dance me to the end of love
    Dance me to the end of love

    Dance me to the wedding now, dance me on and on
    Dance me very tenderly and dance me very long
    We're both of us beneath our love, we're both of us above
    Dance me to the end of love
    Dance me to the end of love

    Dance me to the children who are asking to be born
    Dance me through the curtains that our kisses have outworn
    Raise a tent of shelter now, though every thread is torn
    Dance me to the end of love

    Dance me to your beauty with a burning violin
    Dance me through the panic till I'm gathered safely in
    Touch me with your naked hand or touch me with your glove
    Dance me to the end of love
    Dance me to the end of love
    Dance me to the end of love

    söylemiştin defalarca kulağıma. mutlu olayım diye..
    3 ...
  36. 384.
  37. (bkz: (#7359625))

    Bu sözlükte senden sonra tek kelime yazmadım yanlışmış gibi geldi çünkü. hatta uzun süre hiç birşey yazmadım buraya. beni üye yapan sendin. Akşam gelmediğinde uyuyorum dediğinde; son yazdığın entrylere bakıp 'hani uyuyordun len' dedim defalarca. Bir günde 200 entry girdik kafayı kırdığımızda rekor kıracaktık amına koyuum daha. Bu sözlük bana senden miras.

    Siktiğimin haberini siktiğimin bir gününde seninle bir barda tanıştırdığım kızdan aldım amına koyuum! Oğlum hala şaka gibi len. Tek kelime edemedim öylece sustum kaldım. telefonda söyledi; senin Facebook duvarına yazmışlar. ŞAka sandım. Ciddiyim hiç aklımda geçmedi. Sonra umur'u aradım, len şaka yapmışlarda aslı var mı bir bak? ben cafeye gidiyorum dedim. sonra böyle şaka mı olur len diyip internet cafeye gittim. cafeye giderken bir yanım dur dedi ama şaka olduğundan emindim. ismini google'a yazdım; Aşırı hız yapan gençler Yanarak öldü yazıyordu. Onca kez konuştuk bir gün google'da adımız yazılınca sayfalarca site çıkacak oğlum diye, çıktı kardeşim emin ol çıktı. O an yemin ederim herşey durdu, herşey dondu. Yanımda elif olmasa o bilgisayarların hepsini kıracaktım sonra bir ağlama geldi.

    DAha önce ölmekten bahsettik. Umur 'boğularak' özgür 'donarak' dedi. sen susmuştun sonra sana bakınca 'yanarak ölmeyim de başka birşey istemem' dedin. Çok acı değil mi len? Sen aramızdaki tek inançlı insandın, oruç tutan, allaha inanan peygamberle taşak geçtiğimde 'abi yanımda yapma' diyen. Sen bunu hak etmiyordun oğlum, böyle olmamalıydı.

    Bugüne dair bir çok tecrübeyi beraber yaşadık. ilk tanıştığımız günü bile hatırlıyorum. Kayıt kuyruğunda ertaçla tanışmışsın o da 'bu da piç anıl' diyerek tanıştırdı o gün muhabbet tavan yaptı zaten. Ağır adamdın belliydi bir gün yetti numaraları alıp, yarın buluşuruz demeye. Aylar sonra itiraf etmiştin 'o gün anlamıştım len adam gibi adam olduğunu' diyip anlattığım şeyi anlattın. inan şuan hatırlayamadım aklıma gelmiyor ne dediğin. Ama çok sevinmiştim len, hani 'saol ortak adamlık sınavınıda geçtim ha' dedim güldük.

    Geçen gün yine buluştuk. süper 4'lü yerini 3'lüye bıraktı. Özgür, umur, ben. hadi özgürü geçtimde umur sen ben hep birlikteydik lan. Fotoğraflara baktım eskişehir, kapadokya vs. sende ben gibi gezmeyi sevdiğin için gittik lan! ama yetmedi bu yaz polonyaya gidecektik, yalan oldu üstüne düşmedik. Ama olsun senin yerinede gezerim ben. Nevaleleri alıp yine yola çıkarız, dağıtırız sağda solda. Hadi len ilk otobüsle gidiyoruz diyip çıkarız evden! Sabahında bizi bekleyen otobüse uyursak kalkamayız diyip, sonra uykumuz gelince içip içip sarhoşta gideriz! Gittikte...

    Lan çok içim acıyor. ereğliye gittik cenazene yetişemesekte; umur ben elif hemen atladık otobüse... Kaç defa çağırmıştın bizi, Hep erteledik! gideriz abi tamam abi dedim, pişmanım... Hakkaten güzel yermiş karadeniz ereğli. Denizi mükemmelmiş, sahili kusursuzda sen yoktun be kardeşim! Köydeki adresini bulduk, aramadığım yer kalmadı en son karakoldan aldık adresi; nasıl bir samimiyettir ki ailenin numarası bende yok? Çünkü hiç icab etmedi, hiç düşünmedik bir gün ölürsen evini bulalım diye!

    Otobüsten inip oturduk sahile, yan tarafta fabrikanın dumanı tütüyor, sahilde sikik sikik dolaşan gemi kılıklı şeyler bunların hiçbiri bir anlam ifade etmiyor çünkü sen yoktun! senin yokluğunda ailene destek olabilmek için geldik, çok acı. Gün boyu birşey yiyemedik, ama yememiz lazımdı onca yol gelmiştik, harap bitap halde. ilk duyduğumda bir saat ağladım. Hep diyordun 'sen ağlamaz mısın hiç' diye; ağladım abi, hiç bu kadar içten olmamıştı, ağlamayı unutmuşum nefes alamadım böyle sanki saplandı birşeyler kalbime sonra söz verdim ağlamayacağım diye, ailene destek olacağım diye, ulen biz kimiz ki biz iyi miyiz ki ne desteği?

    o siktiğimin 118 80 reklamı aklıma kazınmış, aradım buldum amcanın numarasını son geldiğinde bahsetmiştin, ismini anmıştın aklımızda kalmış. hiç aklına gelir mi len insanın, o orosbu çocukları güle oynaya reklam yapıyor halen, her televizyonu gördüğümde kırasım geliyor. Aklıma kazıdıkları o numarayı, arkadaşımın en yakın arkadaşımın cenazesine yetişmek için kullanacağım.

    doğum günüm için daha bir hafta önce! bir hafta çok değil! Onca saat yolu bir gün yanımda olabilmek için gelmiştin. Umurla seni demirtepe metrosuna almaya geldiğimde çok şaşırmıştım, dostluk kavramının ne olduğunu bir senede kavrattın bana. Hani ne gerek vardı ortak diyip sarıldım ama ciddiyim hiç bu kadar mutlu olmamıştım len, yani benim için bunu yapmana halen anlam veremiyordum o an, onca yol bir gün için değer mi? dedim. Senin için değer baboli, geldik işte burdayız dedin. eyvallah kardeşim, senin içinde değer. Doğum gününü ilk biz mi kutladık şimdi dedin? maalesef önce annem aramıştı 2 dakkayla kaçırdın.

    Doğum günümü kalabalık kutladık, pişmanım sana şöyle bir sarılıp saol dostum diyemedim arada kaynadın, yine dansetmedim ama abi daha değil, daha değil diye geçiştirdin. Şimdiye kadar hiç böyle güzel bir gün geçirmemiştim hep kaynardı doğum günüm, yazın ortasında tatil yerinde yeni tanıştığım insanlarla kutlardım; formula 1 gibi şampanya patlatacan amına koyuum demiştin aklında kalmış heralde. Bahçeliden eve doğru yürürken umurla aldığın hediyeyi başımdan aşağı döken özgürde olsa, orada iyi ki doğdun dostum diyişin hala aklımda. Pis pis sırıtınca; dayanamayıp ağaçları sulayan hortumu alıp ıslattım hepinizi. Adam nasıl koşuyordu karşıdan? len durun len yapmayın diyerek. O an gerçekten doğru insanlarla bir arada olduğumu hissettim. HEr an yanımda olan, sadece kötü günde değil dert yanacak bir dost değil, iyi günümde de arkadaşına sarılan iyiki varsın ben hep buradayım len diyen bir arkadaş!

    Çok zoruma gidiyor len, ereğliye gidince bahsettiğin börekten yedik ama çok tatsızdı, eksikti yine birşeyler. Çıkıp yerel gazetelere bakalım dedim, detaylar neymiş öğrenelim. Büfeyi gittik tam adama soracaktım ki; Elif sessizce 'hepsinde var aşkım' dedi. Posta, milliyet, hürriyet, cumhuriyet hepsi! çoğunda ilk sayfada fotoğrafların vardı len. içim yine paramparça oldu, aldık gazeteleri okumaya başladık. Maden mühendisliği yazmışlar, hidrojeoloji mühendisliği olacaktı ama değiştirmek yada bunu sorgulamanın artık bir değeri yoktu, sen yoktun çünkü! sonra oturduk ilk kaldırıma gözümden bir tane yaş indi, o denizi seyrederken. Kendimizi toparlamayı bekledik; ailenin evine giden taksiye bindik. TÜm ereğli biliyordu başınıza geleni adam bizi direk bahçeli, eski, denize bakan aynen anlattığın gibi bir yere bıraktı. Sanki daha önce gelmiş gibi direk anlamıştım, kafamda çınladı söylediklerin. HErkes uyuyordu sabahın 7'sinde gelmiştik ama uyandılar. Dedeni gördüm adam bitmişti diğerleride öyle. ama annen bizi görünce anıl sen misin, umur sen misin? diyip sarılınca, ağlamaya başlayınca kendimi yine kaybettim kardeşim. Dayanamadım. Anneni bırakmak istemedim sarılmak istedim o size emanetti dedi, çok kötüydü be ortak. Hani hepimizden beterdi. Babanı gördüm; gözleriniz aynı len kız kardeşininde öyle. Baban bize 'Kubilay geleceğiniz söylemişti; Denize gireceğiz anlattım buraları demişti. Bak ne için gelecektiniz neye geldiniz' dedi. özetledi herşeyi. Gerçekten pişmanım, ertelediğim için lan sen bir gün için çıkıp geldin saatlerce yolu! biz oraya tatile gelmeye üşendik! özür dilerim kardeşim.

    Mezarına gittik, evden çıkınca bitti sandım, en azından zor kısmı bitti dedim ama bitmemiş! 1,90'lık adamsın, ufacık biryere sığdırmışlar seni. Küçücük len; sen oraya sığmazsın len dana dedim tebessüm ettim. Sende biliyorsun beni hep gülerken hatırladığını söyledin ama bu sefer tebessüm donup kaldı ağzımın kenarında...

    Konuştum kendimle, sanki sen varmışsın gibi konuştum. Birazcık ağladım; sonra döndük ankaraya. Berbar bir halde. Ama merak etme gelmek isteyen herkes için otobüs ayarladık. 10 küsur kişi birdaha geldik yanına, yine gelmek istiyorum ama içime bir rehavet çöküyor. daha güçsüz olurum diye korkuyorum; biraz daha zaman geçsin en azından gidince ağlamam diyorum. Ama o zaman hiç gelmeyecek heralde bir buçuk ay oldu; hala arayıp ben geliyorum diyecekmişsin gibi geliyor. Kardeşin fotoğrafları istedi; veremedim! gönderemedim! sanki ona yollarsam anlamını yitirirmiş gibi hissettim. Senden kalan son şeyler onlar; videolarımız, fotoğraflarımız bakıp bakıp gülüyorum. Len biz hep eğlenirdik! Ama bugün arayacağım kardeşini göndereceğim hepsini; ailenden daha önemli olamam; biraz bencillik ettim işte kusura bakma...

    En çok annen; 'anlatın ne yaptınız?' dediğinde içim burkurdu. Umur'a baktım; o da benim gibi başını öne eğmişti. Ne anlatılır ki? NE diyim içtik sıçtık, dağıttık teyzecim, hep eğleniyoruz kafamız güzel devamlı geziyoruz mu diyim? ne diyim len? yine bir kaç hikayeyi değiştirip anlattım. O kalabalık güldü, baya baya güldü. SOnra sustum. Birden birdaha hiç beraber gülemeyeceğimiz geldi aklıma. Yine de varmışsın gibi hissediyorum bazen; gazete küpürlerini astım perdenin arkasında duvara; bugünde resimleri çıkartırıp asacağım; ama rahat ol kimse görmüyor. Arada sigara sararken ayağa kalkıp gidip bakıyorum; artık alıştılar kimse sormuyor nereye lan diye...

    Eskişehire gitmeye hazırlanırken bizim evde; umur: 'anıl bakar mısın interneti kullanabilir miyim' demişti sende 'behlülün yalısı mı len burası' dedin dakikalarca güldüm. Umur kibar, aşırı nezaketli çocuktur da o espriye gülmemekte haksızlık olurdu len. hala aklımda o an; hiç beklemiyordum senden öyle bir laf.

    eskişehire gidince; malum ocak ayı buz gibi; bere almayı unutmuşum. 'LAN benim kulakları büyük; sizden daha çok üşüyorum beyler' diyince; çıkarıp vermiştin bereni. o zamanda çok şaşırmıştım ama yüzsüzlük ya; aldım taktım hiç acımadan. Konyada unuttum sanıyordum cerengilde kalmış; alıp saklıcam. Hani yaşarken anlayamıyor insan; ufakta olsa sonuçta fedakarlık; saolasın kardeşim senden çok şey öğrendim.

    Kapadokyaya gidince; sağda solda abuk subuk sikko sikko şeyler satan adamlara bakıp 'yerliler len' demiştin. sonra 'yeni bir ada keşfettik buranın kolompu benim' dediğinde 'americo vespuci'side benim senden daha önce geldim ama farketmemişim' diyip kahkalarla adamların yanına gidip tanışmıştım. Sonra oturup fotoğraf çektirdik; bakınca bir hoş oluyorum fotoğrafa ne gülmüştük lan. Adamları makaraya almıştık en son döküldüler; sizin mühendis kızlar pek çirkinmiş, kız dediğin at olur at demesiyle muhabbeti sonlandırdık zaten. Diğerlerine yetişirken hala gülüyorduk amına koyuum. Aklımda hepsi.

    Nedjima'da pek takılmadık ama orada paso fotoğraf çekmiş birisi. Bakıp bakıp düşünüyorum ne zamandı diye sonra hatırladım; o ara iyiydik baya.

    Keşke daha çok fotoğraf çekseydik. Bakınca hatırlıyor insan normalde bilgisayara takıp atarsın boktan bir klasöre; hatta yanlışlıkla silinir. Ama öyle değilmiş; anıları canlı tutuyor hepsi değerli bir kareymiş aslında. Daha fazla şey yazacak durumda değilim; ilk defa oldu adamım eskiden de söylemiştim.

    (#7383562)) hala öylesin adamım.

    Ulen bak albümüm var hiç söylemedim ama ünlüyüm len hehe diyip sana dinletirken; şu şarkını atsana len çok güzelmiş dedin. hatta sonra 5 kez daha dedin. Yine üşendim amk. internette vardır indir ortak dedim. Allah belamı versin. Ne üşengeç, ne boktan bir adamım len. Sen olsan ikiletmezdin beni, ben hep birşeyi yapmakta zorlandım kardeşim. iLK defa elime kalem alıp; gerçekten yitirdiğim sana yazdım. Son yazışım oldu bir aydır birşey yazasım yok. Hatta kimseyede söylemedim; facebookmuş, sözlükmüş, blogmuş, myspace hiç bir yere tek kelime yazmadım. ÇOk yapmacık geldi çünkü; canım dostum başın saolsun. Adamın duvarına; başın saolsun yazılır mı len? Kime ne anlatıyorsun? bu ne saçma şey dedim. Tükürdüğümü yaladım ama dayanamadım rüyamda gördüm seni; helikopterle geziyorduk ne alaka lan? sonra uyku tutmadı. bende o yazdığımı yazıyım dedim yeni birşeyler yazmaya gücüm yok inan ki...

    iyi bak orada kendine!
    Tanrı varsa; yerin cennet...
    Varsa köprü şimdi durma, koş haydi hızlan
    Eğer yalansa ahiret, yanıldın diye kızmam...

    Kimi suçlucam? Tüm bunlar kimin yüzünden?
    Tam hayale dalıyorken kayıyor yıldız gökyüzünden
    Kalpte var sızım, bugün dolup taştı hüzünle
    Sağa sola bakıyorum ama gitmiyorsun gözümden!
    Elveda kardeşim! elveda arkadaş!

    Geçenlerde çağırmıştın, gelmek nasip olmadı
    Geç oldu biraz ama evine gelmek kolay olmadı
    Tutuldu kollarım, ben bakarken susup kaldım
    Evini gördüğümde çok buruk hayale daldım

    Bulmaya geldiğin gitmiş! senin olansa kayıp!
    Gitmeseydin keşke tüm hayalleri yarım bırakıp...
    Elveda kardeşiM! elveda arkadaş!

    Çok acayip lan hayat, ismin resminle süslenmiş
    Dev adam mezarda, biri iki taşla çevrelenmiş...
    Bana ailemden babamdan daha yakın adamdın
    bob marley hastasıydın, dinleyerek sarardın!

    Beni bilirsin hep gülerdim, ilk defa sırıtmadım
    Görecek olursan çok şaşırma diye sessiz ağladım!
    Elimi kolumu bağladın, son defa sarılsaydım
    Keşkelerle olmuyor be! keşke bizimle kalsaydın!
    Elveda kardeşim! elveda arkadaş!

    Bir çok luzumsuz insan bu hayatta nefes alıyorken
    Gitmeseydin kardeşim! senin için çok erken...
    Sonra bende öyle daldım, oturdum bir sigara sardım
    yANIMDa kalmış tek bir dost ve birtanecik sevgilim!
    Elveda kardeşim! elveda arkadaş!

    Genelde asabi olsanda, ne birini üzer ne de kalp kırardın
    Oğlum biz zaten yalnızız be daha da yalnız bıraktın...
    Sen merak etme kardeşim; bu geldiğim yolu dönerim
    Seni kırdığım bir an varsa hepsi için özür dilerim...

    16 Ağustos 2010 (Anıl)
    19 ...
  38. 383.
  39. geçen yaz; yine her yaz akşamı olduğu gibi dışarı çıkmıştık. hep buluştuğumuz yerde buluşmuştuk. üstümde acayip bi yorgunluk vardı ama öyle böyle değildi uyku bastırmıştı çok. sen de dayanamamıştın hadi uyu yarım saat ama yarım saat bak, sonra canım sıkılır sensiz demiştin. tabiki hemen kabul etmiştim. dalmıştım hemen uykuya yanında. sonra sanki yarım saat değil de beş dakika geçmiş gibi aradan, yanağımdan öpüp hadi uyan demiştin. uyanınca sana sarılıp tekrar başımı omzuna koymuştum uykum var diye, telefonuma baktım bir mesaj gelmişti. bunu evde oku demiştin. eve gidince açmıştım mesajı ve kelime kelime hatırlayamasam da şöyle yazıyodu hiç unutamam ;

    şuan kollarımın arasında uyuyosun kuş gibi, soluk alıp vermenden anladım uykuya hemen daldığını. canım sıkılıyo çok uyandırasım var ama çok güzel uyuyosun. az önce kalkar gibi oldun, başını oynattın. bu arada bi elimle başını tutuyorum başın düşmesin diye diğer elin de elimin üstünde. bu mesajı yazıp bi yandan da seni izliyorum durmadan. elimin üstünde uyuyosun resmen, şöyle bi anda öpsem seni çok canım çekti. kıyamıyorum da uyandırmaya, yarım saatin dolmasını bekliyorum. neyse dolmak üzere zaman, bu mesajı okuduğunda yanında olmayacağım.
    6 ...
  40. 382.
  41. kubimm yine çiğköfteciye gidelim sen herzamanki gibi iki tane, ben bi tane. seninki acılı, hatta ve hatta o kadar acılı ki yerken bi yandan burnunu çekip bi yandan ye, ben de sana oha aşkım doymadın mı hala dediğimde yok kızım ne doycam de. sonra ben sana kestaneli dondurma alıyım üstüne herzamanki yerden, sonra sen bi yandan dondurmanı yiyip bi yandan öp beni, yanağım yapış yapış olsun. en sonunda da oyy ne yedik be! de kubimm.

    (#8639745)

    olsan da yesek gene.
    7 ...
  42. 381.
  43. (#8870717)

    bu akşam şarkıyı tekrar dinleyince başlığına girip bakayım dedim, entry'i gördüm. bilmiyordum rahmetli olduğunu. özel mesaj atıp aynı fikirde olduğumu söyleyecektim. entry'nin altından sayfasını açınca "4. nesil yazar. aramızda." notunu gördüm. anlam veremedim başta. anlayınca boğazıma birşey düğümlendi. allah rahmet eylesin. nur içinde yat. bunları duyduğunu da okuduğunu da biliyorum.
    3 ...
  44. 380.
  45. geçtiğimiz cuma,yine senin için toplandık. bu sefer 40'ın için. senin ölümünün üstünden tam kırk gün geçmiş. tam kırk gün. halbuki, o iğrenç haberi aldığımız pazar sabahı daha dün gibi. annemin "kubilay'ı kaybettik" demesi. tanıdıgım tek kubilay olmana ragmen senin olma ihtimalini düşünmedim bile. "hangi kubilay?" dedim. "emine'nin oğlu" dedi annem. o an durdum. zaman durdu. anneni düşündüm. babanı düşündüm. kardeşini düşündüm. sezzoyu düşündüm. onlar sensiz yapamaz ki.
    kardeşin bize senin videolarını izletti. kazadan 1 saat önce çekilen videonu da. ne kadar eglenceli bir hayat geçirmissin. eminim şuan her nerdeyseniz yunusla ve oytunla da çok egleniyosunuzdur.
    keşke aramızdan ayrılmadan önce daha yakın olsaydık. çünkü artık seni daha iyi tanıyorum ve sen kesinlikle arkadaş olunacak birisin. arkandan bi tane bile kötü söz duymadım. o kadar sevdirmissin ki kendini herkese... bi entry'nde yazmıssın; "ölümden sonra arkamızdan söylenenler bizim aslında kim olduğumuzu gösterir" diye. sen o kadar iyi biriymissin ki kubi... tam anlamıyla bir melekmissin ve şimdi gerçek bir melek oldun. bir gün illaki karşılaşırız. hepimiz yanına gelicez illaki. o zaman yakın arkadaş oluruz tamam mı?
    herkesin hayata gelmekte bi amacı vardır. sen çevrendekilere güzel bi hayat yaşattın, ailenin gurur duydugu bi çocuk oldun ve şimdi cennettesin. eğer gerçekten cennet diye bir yer varsa sen mutlaka orda olmalısın kubi. belki de senin hakkında yazılanları görüyosundur... eğer öyleyse bi şekilde rüyalarımıza gel kubi.
    hernerdeysen... kendine iyi bak kubi... bir gün görüşmek üzere...
    3 ...
  46. 379.
  47. elim gitmedi kaç gündür burayı açmaya, yapamadım. çünkü her girdiğimde sözlüğe senin yazılarını okurdum acaba ne yazmış, benim hakkımda yine bir şeyler demiş mi diye merak ederdim hep. şimdi bakınca son girdiğin entry ne, son yazdığın yazının 1 ay önce yazılması içimi burkuyo. çünkü sen hiç bu kadar ara vermezdin. bunları da neden buraya yazıyorum biliyo musun kubi çünkü sen de her sözlüğe girdiğinde benim yazılarımı okurdun ilk olarak. bir şeye kıskandığında mesaj atardın, söylenirdin ya da gülerdin başka bi şeye. o yüzden yazıyorum, belki yine okuyorsundur diye.14 ağustos; sen daha gitmeden 5-6 saat önce karşılaşmıştık. saçma sapan bir nedenden dolayı tartışmıştık o gün, gün boyu. ve akşam karşılaştık. konuşucaz senle çık dışarı demiştin bana. ilk hayır demiştim ama sonra nedense sen çık geliyorum hemen diye mesaj atıvermiştim. yanına geldiğimde ikimizde de garip bir tebessüm vardı. çünkü 14 ağustos ikinci senemizdi bizim. koskoca iki senenin yıldönümüydü. her ne kadar son sene aramız kötü olsa da. sonra o meseleyi konusmaya basladık. o halin gözümün önünden gitmiyo. üstünde yeşil tişörtün ve sesin kulaklarımda. gözümün içine bak sezi diye bağırmıştın bana. hiç korkmadan bakmıştım gözlerine, ama tersliyodum seni. sonra konuşmamız bitince sen arkanı dönüp gidiyodun. orda nedense izledim gidişini. ondan sonrasını o geceyi, 15 ağustos sabahını hafızamdan atmak istiyorum. sadece senle geçirdiğimiz güzel anıları, beni ilk öpüşünü, ayrı olsak bile konuşmamızı kesmediğimizi, birlikte denize gidişimiz, akşamları sahile inip çekirdek yememiz, bana sarılışın.. bunlar kazılı durumda beynimde. hatırlıyo musun geçen sene doğum gününde sana binbir uğraşla pasta yapmıştım, akşam buluşmuştuk. benle buluşmadan önce arkadaşlarınlaydın, onlarla da bir şeyler yemiştin ve yanıma geldiğinde toktun. tabak yoktu sadece bi çatal vardı, almıştım kucağıma pastayı çatalı daldırıp sana yediriyodum. çok az yemiştin, hatta sonra pişman olmuştun biraz daha aç olsaydım keşke diye. bu sene aramız bozuk olmasına rağmen doğum günü mesajı atmıştım sana. konusurken pasta aldı mı arkadaşların demiştim, yok be ne pastası diyince aa olur mu pastasız demiştim. sen de hemen; sen yap olur demiştin. ama yapamazdım ki sen ankaradaydın. ankara konusuna gelince, aramızın açılması, ayrı olmamız senin orda olmandan değildi bunu ikimizde biliyoduk. çünkü aramızdaki bağ çok güçlüydü uzun zaman görüşmesek bile biz birbirimizi unutmazdık hiç; şimdi olduğu gibi. o kadar eminim ki adım gibi eminim ve emindim kubi, orda bile beni düşündüğünü başka kimseye bakmadığını biliyodum. hatta arkadaşlarımla konuşurken mesela bu tür konular açılınca araya mesafeler girince herkes derdi işte ilişki yürümez o zaman diye. hep derdim niye yürümesin ki önemli olan o mu dediğimde e kızım kubi ve sizinki tabi yürür demişlerdi. çünkü biz kubi ve seziydik.

    bu sene doğum günümde uyandığımda hediyeni gördüm ilk olarak. abimle anlaşıp bir gün önce abime vermiştin hediyeni. 4 sayfalık bir yazı. yanında iki taş, yine bir taş kaplumbağa şeklinde ve de bir kolye. taşları üniversitede okuduğun bölümle alakalı olduğu için seçtiğini yazmışsın. beyaz taş ben, yeşilli kahverengili olan kubilay ve minik kaplumbağa da bizim ilişkimiz yazmışsın. bu kaplumbağa uzun, sağlıklı ömürü temsil ettiğini söylemiştin. yani aramızdakilerin.çok haklısın sen şuan çok uzakta olsan bile o kaplumbağa hep uzun ömürlü olucak ve hep bizi anlatıcak. kolyeye gelince kutuyu açtığımda sadece kolye ucu vardı. şöyle yazmıştın; bilerek zincir almadım, onu da sen al, birbirimizi tamamlayalım. her zamanki gibi benim anlam yüklediğim şeyleri senin iplerin taşısın yazmışsın. o akşam arkadaşlarımla doğum günümü kutlarken çiçek gelmişti senden, beyaz bi çiçek.benim mezarına getirdiğim çiçeklerden. eve geldiğimde sen vardın, o akşam bizde kalmıştın. sabah kahvaltıyı hazırlamıştım hatta karşılıklı oturmuştuk.

    sen daha gitmeden ankaraya, lisedeyken bi akşam buluşmuştuk yine aramız bozuktu. oturmuştuk, hiç konuşmadan yarım saat oturmuştuk öyle, solumda oturuyodun sağdan bi el çıkmıştı, kubimin eli ve elinde bi çiçek bana uzanmıştı. çiçeği görünce almadan direk dönüp sarılmıştım sana. sonra omzuma başını dayayıp hıçkıra hıçkıra ağlamıştın. aramızdaki soğukluk çok büyük bi şey değildi, hele senin bu kadar küçük bi şeye ağlamıycağını biliyodum. başka şeyler de vardı ama tek kelime etmedim,sormadım ben de seninle birlikte ağladım, başını okşadım, ağladık.

    bu sene ağustos ayı çok tartışmalı bi ay olmuştu bizim için. yanımda bi erkek görsen- başbaşa da değil arkadaşım olduğunu bilerek- direk o kişinin kolundan tutup hesap sorardın. 3 kere olmuştu bu. ben de sana kızardım hep bağırırdım karışma bana derdim, ayrıyız biz derdim. ama ben zaten kimseyle birlikte olmadım kubi, olamam ki tıpkı senin de olmadığını olmayacağını bildiğim gibi. konuşurduk hep derdim sana; kubi belki ikimizin de hayatında başka birileri olucak dediğimde, benim kimse olmayacak senden başka derdin ve de öyle oldu gerçekten. adım gibi biliyordum ne kadar uzakta olsan da benden başka kimseye o gözle bakmıycağını beni unutmadığını biliyodum. ben de öyleydim sen gittikten sonra yalnız kaldım ama kimseye bakmadım sana baktığım gibi, kimseye öyle şeyler hissedemedim.

    senden sonra, yani o kelimeyi kullanmak istemiyorum, sen aramızdan gittikten sonra annenle konuşurken annen bana senin benle ilgili düşündüklerini anlattı kubi. beni anlatmışsın annene. demişsin ki anne biz seziyle ayrı olsak da kopamıyoruz birbirimizden demişsin, bunu sonradan öğrenince içim tarif edilemez garip oldu böyle yani diyemedim bi şey donakaldım. niye şaşırdım bilmiyorum çünkü ben de aynı şeyleri hissediyorum ama sana bak kubi ben de böyle düşünüyorum diye yüzüne söyleyememek koydu belkide.

    "anne ben keyif adamıyım ya ben öyle kimseyle evlenmem ama olursa bi tek sezi olur, o da isterse" demişsin. bunu duyduğumda sanki ağzımdan mideme biri yakıcı bi şey döktü de tüm içim yanıyo gibi, öyle büyük bi acı sevinç karışık bir şey hissettim ki anlatamam. hep kıskanmıştım seni başkalarından hep de derdin of sezi saçmalama benim için bi tek sen varsın derdin hatta şimdi de düşününce acaba kubinin hayatında başka biri olmuş mudur diye, yukardan diyosundur gülerek; sezii öyle şey mi olur.

    rüyamda gördüm seni beş altı kez ama en çok etkileyeni şöyleydi, geliyosun kubi geldin diyorum geldin! evet sezi istedim geldim diyosun. ama nasıl? sen öldün nasıl geliyosun ki. böyle deme, çok istedim diyorum, isteyince gelirim. tamam kubi demiştim sadece 'tamam' ve çok iyi hatırlıyorum önümde bi kağıt vardı kağıda doğum günü tarihimi yazmıştım bu gün gel tamam mı söz ver bugün gel dediğimde kafanı sallamıştın, gelicem demiştin. kağıttaki 27kasım yazısı ve yüzündeki o masum ifaden gözümün önünde hep.

    geçen seneki 14 ağustos gecesi yani bu seneki kaza gecesi seninle bi arkadaşımızın evinde kalmıştık, birlikte uyumuştuk. birinci yılımızdı. ben ayarlamıştım ve sen cok mutlu olmuştun. yemek yapmıştık birlikte. senin tişörtünü giymiştim o gece. keşke bu seneki 14 ağustosta o karşımda tartışırken, tutsaydım elinden yine gitseydik o eve, sen o gece o arabaya binmeseydin benim yanımda uyusaydın, ben seni korusaydım. keşke biri gelip kulağıma fısıldasaydı olacak olanları kubi. şimdi şu lanet zamanı geri sarmak için nelerimi vermezdim.

    duyuyo musun beni görüyo musun bilmiyorum ama bildiğim tek bi şey var seni seviyorum. annene dediğin gibi biz ayrı olsak da kopmayız birbirimizden. yarım işler yapmayı severim bilirsin sez derdin bana, gerçekten yarım bi iş yaptın kubim. bazen o kadar çaresiz oluyorum ki dipteyim yani hiç bi şey iyi gelmiyo. bazen de kubi için iyi olucam onun için çalışıcam derslere, kazanıcam sınavı diyorum. o kadar değişkenim ki, sen yokken yok hiçbi şeyin tadı. etrafımdaki insanlara bakınca nıye bunlar değil kubilay diyorum. neden bu kadar iyi biri. hani hep deriz ya bizim yakınımızdan birine bi şey olmaz diye öyle bi oluyomuş ki kubi içim yanıyo.

    bu şarkıyı çok severdik ve dinlerdik sürekli. nedense şimdi sözleri çok daha fazla anlamlı geliyo. umarım okuyosundur bu yazdıklarımı yıne ya da hissettiklerimi sen de hissediyosundur. kimse ama kimse yerini dolduramaz kubi bunu çok iyi bil, seni asla unutmıycam ve seni hep sevicem. belki bi zaman çocuğum yaşında, belki torunum yaşında olcaksın ama benım için sen 19 yaşında olmıycaksın ben büyüdükçe sen hep benden 2 yaş büyük olcaksın ben senin yaşına geldiğimde sen 21 yaşında olcaksın. yüzün hiç değişmiycek, hiç bişeyin değişmicek ama bende yaşıycaksın ve ben seni hep ilk günkü gibi sevicem. seni hep sevicem.

    Kubi; bu gece alkolle sabahla ona de ki; ben kanıma kırmızı rengi veren kişiyi kaybettim.

    ve o şarkı, bizim şarkımız, hep dinlediğimiz :

    Bu sabah yalnız uyandım.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Tanıdık kokular yok.
    Sensiz olmaz.
    Kahvaltım anlamsızdı.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    ilk sigaram bile tatsızdı.
    Sensiz olmaz.

    Yine kendi kendime sormadan duramadım.
    Niye seni böyle istiyorum,
    diye bulamadım.

    Anlaşılan alışmışım.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Bir verdiysem iki almışım.
    Sensiz olmaz.
    Aşk bir dengesizlik işi.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Dengeye dönüşen bir sevgi.
    Sensiz olmaz.

    Yine kendi kendime sormadan duramadım.
    Niye seni böyle istiyorum,
    diye bulamadım.

    Yalnızlık zor, sokaklar çıkmaz.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Hep tekdüze, herşey dümdüz.
    Sensiz olmaz.
    Anlamak çözmeye yetmez.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Biraz telaşlı, huzursuz.
    Sensiz olmaz.

    Yine kendi kendime sormadan duramadım.
    Niye seni böyle istiyorum,
    diye bulamadım.

    Gece gelmiş, yatağım boş.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Sen uzaktasın, ben uzanmış.
    Sensiz olmaz.
    Anlamak çözmeye yetmez.
    Sensiz olmaz, sensiz olmaz.
    Biraz telaşlı, huzursuz.
    Sensiz olmaz.

    Yine kendi kendime sormadan duramadım.
    Niye seni böyle istiyorum,
    diye bulamadım.

    teoman, bülent ortaçgil- sensiz olmaz.
    35 ...
© 2025 uludağ sözlük