bach şaheseri. tam bir terapi. dinlerken bulutlar geçer yanınızdan, huzuru ve sütlimaniteyi keşfedersiniz. daha rahatlatıcı bir eser var mıdır müzik tarihinde diye de merak edersiniz bir yandan.
yağmur sesi , toprak kokusu , karşıda çam ağaçlarıyla bezeli bi tepelik , kavun çayı ve bu müzik..
çaya kaç şeker atılsa atılsın , ağza yürekten gelen acı bi tat..
jsbach´in bach werkverzeichniss´da (kisaca bwv) 1068 numarasiyla numaralandirilmis olan re majör suitinin ikinci bölümü.
g string kemandaki "sol" telinin ingilizcesidir. ingiliz ve alman dillerinde notalar, do re mi fa,seklinde degil, a b c d, seklinde isimlendirilirler. a=la notasidir. buradan yukariya dogru gittigimizde g harfine "sol" notasinin isabet ettigini görürüz. (notalarin do re mi fa seklinde isimlendirilmesi, fransizlarin ürettigi birseydir.)
yalniz bu bahsedilen "air on the g-string" bu eserin orijinali degildir. keman ve piyanoya uyarlanmis halidir. jsb´nin yazdigi yayli calgilar orkestrasi icindir. ve "air on the g-string" den cok daha enterasandir.
tipik bir bach eseridir. bugün bizim "nakarat" diye bildigimiz tekrarlanan müzikal motif,ki genellikle belirli bir enstruman tarafindan icra edilir, bach´in bu eserinde de mevcut degildir. bütün enstrumanlar hep birlikte müzigi olustururlar. ortada tema falan yoktur. bir oktav atlamali bas hareketi vardir, ve onun üzerine yazilmis bir emprovizasyon dur aria...jsb´nin cok önemli bir eseri degildir. güzel bir eserdir. tahminen derhal oturup yazilmis bir emprovizasyondan ibarettir. brandenburg koncertolariyla birlikte cöthen´de yazildigi düsünülmektedir.
g string denince akla hemen çamaşır gelse de bach'ın bu eserinin bununla alakası yoktur tabii.* kemanın en üst telinin adı g string olduğundan ismi böyledir bu eserin.
adamı pamuk gibi yapıveren eser. bir de böyle bir asalet böyle bir lordluk duygusu aşılar. hemen saray avlularında usul usul dolanası gelir insanın. yani şahsen benim için öyle. gel gör ki en yakın saray simit sarayı.
bach'ı pek sevmememe rağmen en sevdiğim klasik eseridir. tek başına yemyeşil çimlerin olduğu bir yerde ağacın dibinde oturup dinleyesim gelir hep. bir kere olsun da yapmamışımdır ama yazıklar olsun bana. şu andan itibaren bir kenara not edip yapacağım bunu.
boşanmanın eşiğine gelmiş yazardır. o kadar sevgi, emek, an demek ki bir çırpıda silinmek içinmiş. sonra da kızlar hakkında neden ileri geri konuşuyor?! tabi ben fanusta yaşadım, kadınlar hakkında da vahiylerim geldi.