hayattaki birtakim yasadiklarimizi mimikler olarak agir cekimde karelersek daha rahat anlasilirdik, cok soze gerek kalmadan. bedenim selalenin sulari gibi duserken, ruhun havaya karisan su zerreciklerini andiran bir izlenim bir tat biraktigini farkederim. bunun biraktigi etki aslinda insandan aldigi kopardigi birseylerdir. yitirdigimiz, koparilan ve eksikligini
şanslıdır velhasılı kelam. yirmi küsür seneye rağmen bir nedenle de olsa dışarıya gidememek imkan ister. icabında üniversite okuyacaktır , icabında iş kovalayacaktır , evlenecektir odur budur. bunlara rağmen ayrılmamak güzel bir şey olsa gerek. yaşamadan da bilinmez.
en nihayetinde askerlik görevi için ayrılmak gerekir ki o da , yirmi yaşından sonra er kişiye zor gelmez herhalde.
anthrax istanbul'dan ısparta'ya gitmektedir.
o tarihlerde askere giden gençler otobüsleri doldurmaktadır.
anthrax'ın yanına genç bir eleman oturmuştur ki askere gittiği her halinden bellidir.
eleman otobüsün hareket etmesiyle ağlamaya başlar ve anthrax söyleyecek tek bir kelime bulamaz, ağlasın rahatlar der.
otobüs izmit otogarına girdiğinde eleman ancak toparlanır ve konuşmaya başlarlar.
eleman ilk kez ailesinden ayrılmaktadır.
yolculuk ilerlediğinde elaman uyumak ister ve anthrax'a sorar:
-abi bu koltuklar yatıyor mu biraz? ben ilk kez otobüse biniyorum da...
-...?*!...