kendini önemli hisettemek için sebebler ararken ortanca çocuk olduğunu önemsiz olduğunun farkına varmana sebeb olur. ne ilksin, ne son. arada kaynar gidersin hep. bakkala koşarsın. ayak işlerini yaparsın. büyüğünün derdini dinlersin, bir yandan küçüğüne öğütler verirsin. genelde senin doğum saatin ya senden büyükle ya da senden küçükle karıştırılır. boynum büküldü şimdi. ortanca çocuk olmanın ezikliğiyle.
ilk çocuk gibi asla ilk göz ağrısı, parlak çocuk olmazsınız ve sevimli küçük yaramaz çocuk hakkı da küçük kardeşinizdedir; siz ortanca çocuk olarak bir sizden büyüğüne bakarsınız, bir de sizden küçüğe "allah allah.." dersiniz genelde şaşkınlıkla.
unutulursunuz çok zaman ama bu unutuluşu yararınıza kullanabiliyorsanız yıllar geçip giderken, sessiz ve derinden, kimseye bir şey belli etmeden büyüyüp kendi kaderinizi kendiniz çizebilme hakkını diğerlerinden çok daha önce koparırsınız ailenizden.
üç çocuklu bir ailenin ikinci evladı için düşünürsek...
stratejik bir durumdur. ailenin en küçük çocuğu değilsindir. büyüğü hiç değilsindir. anne ve babanın ilki olmadığın gibi; sonuncusu da değilsindir. ebeveynlerin işbilir tavırları senin üzerinde işe yaramaz... aradasındır... hani kurt puslu havayı sever ya! işte öyle ansızın ve muğlaktır herşey senin için.
Senin yapman gereken, fırsatları değerlendirmektir. Anne ve babandan bile özgürsündür yeri geldiği zaman.
nitekim, değerlidir.
abd'de yapılan retrospektif (geriye dönük ölçüm ve gözleme dayalı) analize göre abd başkanlarının ve amerika'daki büyük şirket yöneticilerinin %90 kadarı ailenin ikinci çocuğudur.
birinci çocuk dünyaya geldiğinde her istediği verilir ve tüm oyuncaklar, çocuk odası, tüm ilgi sevgi ona aittir. hiçbir şey için mücadele etmesine gerek yoktur. her ihtiyacı o istemeden yerine getirilir.
ikinci çocuk dünyaya geldiğinde kendisinden önce bir başka lavuğun ortama yerleşip, herşeyi sahiplendiğini görür. büyük kardeşin "çayda dem, bu evde kıdem" tavırlarına karşı kendini ezdirmemek için sürekli yeni stratejiler geliştirmek, anne babanın gözünde daha gözde olmak, büyük kardeşin saltanatına son vermek zorundadır.
bir insanın kişilik ve karakterinin hayatın ilk üç-beş yılında şekillendiğini düşünürsek, hayata böyle bir başlangıç yapan ortanca kardeşin, ömür boyu karşısına çıkan herkesi alt edip en tepeye çıkması da sürpriz değildir.
hele ki senden büyük olan hemcinsin ise kıyafet alamassın.annenin ''oğlumm ne gerek var abine küçük gelenleri giy masrafa sokma bizi'' demesi adamı çıldırtır,zora sokar.kendimi örnek verecek olursam; ilk önce herşey ilk tohuma endekslidir.sonra ben doğmuşumdur. 2.evlat olmanın verdiği eziklikle dünyaya açmışımdır gözlerimi.oda ne???? 3.velet de geldi..o an dünya başıma yıkılmıştır. evin en küçüğü kız olmuştur ve herşeyin en güzeli en yenisi büyük çoçuğa veya kız diye en küçük kardeşe alınıyodur.ortada malak gibi bir o kardeşe bir bu kardeşe bakıp şansımı s..keyim diyerek hayata devam etmekten başka çarem olmadığını anladığım zaman ... neyse unut gitsin ühühühühüüü...
"it ite buyurur öbür it kuyruğunu kıvırır" atasözünü uygulamaktır yani açıklamasıyla şudur ki; en büyük abi abla ortanca çocuk yani ilk kurbana yönelip emirleri yağdırmaya başlar. emirleri alan kurbanımız şalterleri atmış şekilde en küçük kardeşe gider ve duyduklarının aynısını aktarır. gelelim en küçük kardeşe bu günah keçisi *de annesine babasına haykırarak kuyruğunu kıvırır.
Ortancasıyım üç kardeşin
hiç tatmadığı için
acırken ağabeyime
kıskanç gözlerle bakarım
iki insan sıcaklığı üstünden
dünyaya gelen
kardeşime
Kutsal kitaplarda
aramam boşuna
bir işaret
bilirim ki kuşların
silah sesinden
ürkmediği gün kopacak
kıyamet
Bilemezsiniz yüreğime neler olduğunu
nasıl ki bir korsanın
denize attığı rom şişesini
limana demirleyen geminin
çapasıyla kırdığından
hiçkimsenin haberi
olmuyorsa
Birbirinin üstüne
ters çevirerek içimdeki iskemleleri
uzaklaşırım aranızdan
çarşıda kaybolan bir çocuğun
elinde soğuyan
anne sıcaklığı
hızıyla...
Ailenin ortanca çocuğu ve kız olmak çile çekmekten başka birşey değildir.Çünkü abim su getir, yemek yap der,kardeşim ödevime yardım et der ama ben birinden birşey istesem ikiside sırt çevirir. işte bu o demek...
Ailenin çocuklar arasında 'büyükten küçüğe' ya da 'küçükten büyüğe' gibi sıralamalara kalkıştıkları zaman hiçbir zaman birinci* olamayan evlat.
Eğer konusu geçen ortanca cocuk 3 kız cocuklu bir ailenin ortancasıysa, cok buyuk gorev ve sorumluluklarla dogmus demektir. Cunku 1. cocuk olan abla ilk evlat ve ilk kız evlat oldugundan ustune fazlasıyla titrenir, dısarıdaki hayatın vahsi yanları dusunulerek kendisine bircok kısıtlama getirilir. Farkına varılmadan urkek, cekingen ve 'kısıtlamanın getirdigi ozgurluge' sıgınmıs bir cocuk yetisir. Bunu goren ortanca cocuk da ailenin bu tutumuna maruz kalmamak icin basına buyruk ama yaptıgı herseyin de arkasında durarak ebeveynlere farklı bir bakıs acısı kazandırır(hayata ve cocuk buyutmeye karsı). Ebeveynler, ilk cocukta yarattıkları hasarlar sonucu olusmus hatalarla ve ortancanın getirdigi yeniliklere uyum saglamakla ugrasırken kucuk cocuk kendi kendine buyuyuverir.
Bu yuzden bu kız kardesler uclemesinde en cok kendi ayakları uzerinde duran ve rahat donemler geciren, kısacası en karlı cıkan cocuk en kucuk olandır.
doğrudur vardır böyle bir sendrom.büyükler ilk çocuk olduğu için çok SEViLiYOR DENir.en küçük için de o çok ufak ondan seviliyor.kısacası ortanca kardeşler sanırım hep arada kaynamaktadır... *