ölüm hak. Hepimiz toprak olacağız. Yine de üzülüyor insan.
Babaannem sabaha karşı vefat etti. Ölüsüne bakmadım hiç morgda. Hep canlı halini hatılrarım. Geceleri rüyamda hep evini görürüm. Meğer gizli gizli gidip geliyormuşum o evde. Kimseye görünmeden.
Babam la görüşmezdik pek. Zor olmuş bana ulaşmaları. Yalova da hastaneye kaldırılmış. Bir pazar günü gittim Fenerbahçe formasıyla beni ve müstakbel eşimi gördü sevindi. Yanından ayrılırken sarılıp öptüm, "seni istanbul a aldıracağım baba" dedim. Bir şey demedi, sadece üstüne öpmek için eğildiğimde canının yandığını anladım "ah" demesinden.
Ertesi gün doktor aradı. "Hemen gelin babanızın durumu kötüleşti" dedi.
Doğum günümde gittim yanına. Bilemedim benim doğduğum gün öleceğini.
Uzak olduğum için hep az üzülürüm sandım. Olmadı az üzülemedim. Babaannem gibi yapar yüzünü görmem sandım. Olmadı cenaze işlerini tek başıma hallettiğim için yıkanırken yanındaydım.
Uyuyordu sanki, dürtsem uyanacakmış sandım. Elimi başına koydum buz gibiydi. Öldüğü iyice işledi kalbime. Az üzülürüm sandım ama, az üzülemedim. Yine de ne kadar üzüldüğümü sakladım.
Cenaze arabasında en sevdiğim hayatımda gördüğüm en güçlü erkeksin diyerek elimi sıktı.
Gurur duydum. şimdiye kadar karşılaştığım en büyük en güzel övgüydü, kadınının gözünde en güçlü olabilmek. Ama o an bilmiyorduki kendimi en güçsüz hissediyordum.
Başımı cama döndürdüm, şimdi olduğu gibi göz yaşlarımı sakladım.
acı acı çalar telefon..
saat 00.00 suları, arayan dedem..
dedem: kızım gelmedi hala kardeşin napsak?
annem: gelir baba geziyodur yine.
(gece 2lere kadar gezdiği için pek endişelenilmemiştir)
saat 02.00 suları yine çalar telefon:
dedem: kızım hala gelmedi ben hastanelere gidiyorum
annem: git baba ben haber bekliyorum..
hastaneler dolaşılır bişey bulunmaz, karakola haber verilir. eller kollar bağlı haber beklenir.
sabah 6 suları..
dedem bize gelir: ben hastaneler gidiyorum tekrar. (annemde gitmek ister ama izin vermez)
saat 6.30 telefon çalar.
dedem: kızım gel kardeşine araba çarpmış ama bişey yokmuş bacağı kırılmış, gel..
sapsarı olur suratlar.birbirine tutunur anne-kız..
hastanenin kapısında biri oturuyor.. elleri başının arasında yere çökmüş.. dedem işte.. dedem o. anne dedem mi o? annem konuşamaz.. tamam da dedem işte o. neden elleri başının arasında.. neden yüzü mosmor? anne neden..yanına gidecek cesaretimiz yoktu anladığımız anda.. dedem kapının dibinde, biz yolun ortasında.. kaldık öylece.
** otobüse binmiş, son durağa geldiklerinde şoför indirmiş onu.. saftı ne bilsin oraları, dağ başı ışık yok insan yok.. taksi 120yle gidiyormuş 60la gidilmesi gereken yerde.. ben sağa kırdım o sağa kaçtı diyor, ben sola kırdım o sola kaçtı.. ilk gün kalbimizde 40 mum vardı.. şimdi 1 tane kaldı, biz ölene kadar sönmeyecek.
bir ninem vardı. 98 yaşında öldü. karadenizli, çok yaşadı mübarek kadın. 98 yaşına geldi ama bunamadı, kulakları da fena işitmiyordu. sadece gözleri görmüyordu o kadar. çocuk gibi bir şeydi.
kadıncağızı ailedeki herkes severdi, sayardı. kuzenler her bayram sıra olur, elini öper, yanında nöbetleşe 10 dakika geçirirlerdi. bense ölmesini dilerdim. o kadar isterdim ki ölmesini, yaşamını gözümde kendine işkence olarak düşünmeye başladım. hep ondan kaçtım, yanında olmaktan nefret ettim.
hatta kadıncağızın arkasından konuştum, yaptığı huysuzluklardan hep dert yandım. bu yaz kendimi ne yapar eder affettiririm diyordum.
sadece diyormuşum. gece uyurken sabaha çıkamadığını, bütün kuzenlerin perişan olduğunu yine en son öğrenen ben oldum. aradılar söylediler, biz cenazedeyiz diye. hemen söyleselerdi o yedi saatlik yolu almaya niyetim vardı.
söylediler. "allah rahmet eylesin" dedim ama ne ağladım ne üzüldüm. hava almaya çıktım, millet beni ağlıyor sandı. hoş ben sanki kalpsizmişim gibi, sanki ruhsuzmuşum gibi dikilip duramazdım. şöyle söyleyelim, kendimi o kadar alıştırmıştım ki ruhumun köşesine bile dokunmamıştı. o gün bu gündür kendimi ölüme hazırlamak için uğraşıyorum. beni ölülere hiç acımıyorum sanmaları doğal ama ne yapabilirim ölüm mutlak bir olgu. bunun için suçlandığıma kendimi inandıramıyorum.