"Aile kavramının içinde gelen başka bir sorun da ev işlerinin kız çocuklarına zorunlu bir görevmiş gibi öğretilmesi ve zorlanması; babalarına, dedelerine, abilerine hizmet etmenin bir görev olarak aşılanması. Yapmadıklarında kınanmaları veya evde kalmakla tehdit edilmeleri de cabası.Evi temizlemek, yemek yapmak, bulaşıkları yıkamak ve dağınıkları toplamak kadına adanmış bir görev olarak bakılmaktadır. Gerçek şu ki, bu eylemler aynı çatı altında yaşayan ve bu çatı altındaki alanları ortak kullanan her bireyin görevidir. Yani yemekten kalkarken tabağını alıp makineye atmak veya yıkayıp kaldırmak ne kadar zor olabilir? Ya da arada eve süpürge tutmak? Veya gömleğini ütülemek? Yahut kendi dağınıklığını toplamak? Hayatı boyunca sırtını bir kadına dayamayı normal gören erkekler sonunda yalnız kaldıklarında başlarının çaresine bakamıyorlar. Hayatı boyunca önüne hazır yemek konmuş, annesi tarafından arkası toplanmış adamlar kadınların yaşamlarında söz söyleme hakkı görüyor kendinde. Kendini kadınlardan üstün görüyor. Çünkü annesi doğduğundan beri onun arkasından koşuyor. Ona da öyle aşılanmış çünkü erkeğine hizmet et. Biraz büyümeye başladığında oynasın diye kız çocuklarının eline oyuncak ütüler, yemek takımları, bebekler tutuşturularak daha o yaşlarda görevleri zihinlerine aşılanıyor..."
Bazen her şeyi baltalayan güç. Olduğum kişi olmamın önündeki tek engel. Onlardan başkasından emin olamamak onları kaybetme fikrini dayanılmaz yapıyor dolayısıyla olduğu, istediği gibi hareket edemeyen korkak biri oluyorum günden güne.
ne yaşanırsa yaşansın hep bi araya gelen güzel insanlar.
çokta özlenen ayrıca. (çok çok özledim olum ya)
her yoğun zaman sonrasında ya da yıprandığın günlerde onları görmek, küçük kardeşin seni görünce yaptığı şebeklikler, gitme diye gözünün içine bakması hayatın hala güzel olduğunu gösteririr.
"Alexander, "Biz bir aileyiz" dedi çocuklarına. "Bir ailenin sadakatli her şeyden ve herkesten önce gelmelidir. Birbirimizden haberdar olmalı, birbirimizi korumalı ve en önemlisi de birbirimize bağlı olmalıyız. Çünkü eğer bu sorumluluğu şerefimizle yerine getirirsek, asla mağlup olmayız ama eğer bu sadakat konusunda bir an bile tereddüt edersek, her beraber mahvoluruz..."
Masallarda ocakta yemeği pişen bacasında dumanı tüten sevimli mi sevimli gününü halay ve türkülerle geçiren tuğlalar arasındaki sıcak mekan. (Bu hangi masal?)
Gerçeğine gelecek olursak 18 yıl sonra nerde nasıl ve kim olduklarını unutacağınız anne baba ve minnak çocuk ya da çocuklar topluluğu.
Gelenek, görenek ve dinine bağlı bir aile mensubu iseniz başkaları ne hayatlar yaşıyor allahım diyerek isyan edeceğiniz bir aileye sahipsiniz demektir. Fakat yine de sadece %20lik bir dilimdeki insanlar bu aileye karşı koyup tam anlamı ile karakterinin gerektirdiği bir hayatı yaşayabilmektedir. (bkz: prensesler gibiydim ben baba evinde)
zaman geçtikçe daha bi değer kazanan ve içi dolan bir kurum benim için. çünkü en karşılıksızından en gerçeğinden seviliyorum onlar tarafından ve büyüyorum, değişiyorum düşüncelerimle, duygularımla hem de ve çoğu zaman çatışıyorum da ama onlar hala yanımda herşeyleriyle. babam kaşlarını çatsa da, annem hayata geçirmek istediğim düşüncelerimi güvenli bulmasa da benim yanımdalar. iyi ki varlar..
insanı tek anlayan, gerçekten tek değer veren. Gerisi boş, gerisi yalan.
Bugün öksürdüğümde babam üzüldü, hiçbir sevgilinin üzülmeyeceği şekilde hem de.
tehlikeli bir oluşum. aile ve ırk ayrımcılığın temelini oluşturur zira. ayrımcılığın olduğu yerde de her türlü pislik olur. bu sebeple sevgili kardeşlerim, ailevi bağları fazla güçlendirmeyin. ne kadar çok güçlenirse o bağlar, aile dışındakilere o kadar yabancılaşırsınız.
kavga demektir, gürültü demektir. anne-babanın bir araya geldiklerinde her zaman kötü bir şeyler olacağını bilmektir. tartışmadır, yüksek sestir aile. seçim yapmak zorunda bırakır aile, anne mi baba mı? seçtirir sana.
ergenlik hayatını zorluklarla geçirmiş, gençliğini yaşamaya çalışan biriyim. o kavga gürültünün içinde büyüdüm. ama bugün yıllar önce boşanmış olan aile bireylerime, gidin kiminle evlenirseniz evlenin, yeter ki mutlu olun dedim. aile; anne-babanın başkalarıyla yeni hayatlar kurup, mutlu olmasını beklemektir. ben nasılsa olur giderim. nasılsa yeterince büyüdüm, bir şekilde bir çaresini bulup yoluma bakarım, yeter ki onlar mutlu olsunlar.
beni onca şeyin içinde fazladan en ufak bir çaba göstermeden bu kadar olgunlaştırdıkları için de teşekkürü borç bilirim ''aileme''.
galiba eskiden dalinda bir sürü meyvesi olan ağaçti. Simdi ise çekirdeği bulana (kurana) askolsun. Sansli olan çekirdeği olusturup sürekli bir gelecek kaygisiyla mekanik bir robot hatta adeta bir ot gibi yasayip gidiyor. Çekirdeğe dahi ulasamayanin ise vay haline.