fedakarlık, görmezden gelmek, sabır, koruma içgüdüsü vs gibi kendine özgü gereklilikleri olan durum. aile kurabilmek kolaydır da gerçekten aile olmak harbi zordur.
yakın zamanda böyle bir entry yazdım mesela. neden olduğunu anlayamadıysamda bayağı kötülendi gerçi. aile olmanın gerekliliklerinden bir olaydı bu bana göre. 35 yıldır babam sigara içer. bizde artık ne bok yemeye başladıysak başladık.
her neyse. sigaram bitmiş, param yok, sözlüğü okuyasım var. ama meret sigarasız okunmuyor. annem çayı yapmış getirmiş yanıma. abim evde yok, annem vermiyor sigara, tek çare babadan aşırmak. gittim oturma odasına, televizyon izliyor babam. artık ne izliyorsa bir şeylere küfür ediyor. merak edip bakmadım neye küfrediyor diye. her zaman küfür edebilecek bir şey bulma kapasitesine sahip zaten. arkasındaki koltuğa oturdum, hemen yanımda sigara paketi. açtım paketi aldım 2 dal sigara içinden. tam ayağa kalkmaya hazırlanıyorum şöyle bir seslendi:
baba: öyle vurulur mu lan topa? sen de nasıl teknik direktörsün.... vendetta paran var mı? vendetta: var baba.
baba: sigaran var mı?
ulan kafasının arkasındaki saç olması gereken kel bölümden üçüncü gözü mü açıldı nedir, nasıl gördü anladı sigaradan aldığımı hayret bilader.
vendetta: ıımmm eeiiğğ.(ve bilimum inleme efektleri. şimdi sigaram var desem niye benimkinden alıyorsun diyecek, yok desem paran varmış alsana diyecek. en şaşırtıcı soru abura koyyim.)
baba: göster bakayım lan ne kadarın var?
vendetta: (şimdi yaprağı yedik) baba var da bankada param. kim bankaya gidip çekecek diye üşenmiştim bugün.
baba: neyse. ben bayağı azalttım sigarayı. bırakacam yakında. sigarayı vereceğim parayı sana verecem. bari oğlumuz sigarasız kalmasın.
ve yaptı da. onun ezikliğini anlatamam şimdi. çok kötü koyuyor adama. bir de ben lise 1 fırlamasıyken (kendimi hiç öğrenci olarak tanımlayamadım yaptıklarımı düşününce) şöyle bir olay yaşanmıştı.
yıl 2001. yeni ev almışız. 15.000 dolar civarı borcu var adamın. bir anda her şey tepe taklak olmuş. borç tavan yapmış, şirket batmış. adam evde oturuyor. kara kara ne yapacağını düşünüyor. okuldan 18:00 da eve gelmişim. orucum bide. felaket acıkmışım. kayseride iftar saati yaklaşık olarak 17:00 civarları o zamanlar. girdim eve, oturma odasında annemle oturuyor babam. sehpanın üstünde madeni paralar var. direk daldım mutfağa. ulan masayı toplamışlar. sinirli sinirli buzdolabını açtım bir su içeyim diye. baktım yemek namına hiç bir şey yok. buzdolabı bom boş. içtim suyu gittim yanlarına.
baba: naber evlat?
vendetta: iyi baba senden?
baba: eh işte. elli bin'in var mı?
vendetta: (soğuk duş etkisi) yok baba.
baba: bana baba deme lan. eve ekmek alacak parayı bile denkleştiremeyecek baba mı olur?
olay üstüne çıktım evden. bizim buralarda bir internet kafe var. sürekli gidip oturuyorum falan. gittim yine oturdum. kafenin sahibi geldi yanıma. sigara uzattı bi tane. aldım içiyorum. adam anladı mı nedir burada çalışır mısın diye sordu. hemen kabul ettim. çünkü elime 1 haftalık ekmek paramızı verse onu kar sayıyorum artık. sabah 8-12 çalışıyorum. okula gidiyorum, akşam 6 da geliyorum gece 12 ye kadar tekrar çalışmaya devam. hafta sonları full çalışıyorum.
çalıştığımın üçüncü günü falan. gece 12 gönderdik müşterileri. kahve yap da içelim dedi. yaptım kahveyi, bir sigara uzattı benimle her zaman konuştuğunda yaptığı gibi. allah var o kafedeyken kendi sigaramdan bile içirmezdi, kendi sigarasından verirdi.
patron: ne kadar haftalık isteyeceksin sen?
vendetta: abi sen ne kadar verirsen razıyım ben.
patron: haftada 5 lira veririm o zaman.
vendetta: (ulan bu kadar cimrilik olur. günde en az 150 lira ciro yapıyoruz lan. haftada 1 milyarı geçiyor. bunun sadece 5 lirası mı benim azına sıçtığım?) saol abi. yeter bana.
her neyse gelir haftalık günü. gider müşteriler. böyle yuvarlanmış silindirik bir şekilde sokulmuş halde verir parayı. içimden ulan ibne herif altı üstü 5 lira verecen ne eğip büktün parayı diye giydiriyorum. aldım açtım silindiri. parayı saydıkça kendimden geçiyorum. tam 60 lira lan. tanıdığım en zengin arkadaşım 50 lira haftalık alıyor o zamanlar. 60 lira ulan ohaaaa. marlboro 600.000 o sıralar.
vendetta: a-bbiii. yanlış verdin heralde. burada 60 lira var.
baba: haftalığın 60 lira vendetta.
ulan dedim anne. hep derdin, para yüzünden kimsenin kalbini kırma, az diye küçümseme. adama 5 lira da para mı it oğlu it desek ne büyük kısmeti tepecekmişiz demek, düşüncesi ile zıplaya zıplaya eve gidilir. 5 lirası cebe atılır. herkes uyumuştur. anne uyandırılır. mutfakta para gösterilir. babama bunu gururla vereceğim anın hayali ile yaşıyorum ben tabi. annem parayı alır elimden, gider babamın pantolonunun cebine koyar.
hemen karşı çıkarım tabi. o parayı ben kazandım ben verecem babama diye ağalık taslarım. bir hafta çalışıp para kazandık ya kaldır at annenin 15 yıllık emeğini. sakince anlatır annem durumun böyle olması gerekliliğini. kabullenirim çaresiz.
TRT Belgeselde yayınlanan Türk belgeselcilerin yaptığı ve her pazar saat 21.30 yeni bölümü yayınlanan gönüle dokunan belgesel. Biz nelerin derdindeyiz başka ülkelerde başka insanlar nelerin derdinde bunu anlamak için bile izlenebilir.
trt belgesel kanalında rastladığım ve geç keşfettiğime üzüldüğüm, Emre Karapınar’ ın yönetmenliğini üstlendiği, her bir bölümde yeryüzünün farklı bölgelerinde yaşayan; birbirinden farklı insan hikayelerini işleyen bir yapım.
dün moğolistan' da göçebe olarak yaşayan kazak bir ailenin yaşamını işliyorlardı, inanılmaz etkilendim. fırsatım olduğu takdirde böyle bir yaşamı deneyimlemek isterdim sahiden. esasında sürüsünü kurtlardan korumak adına kartal eğittikleri sahneyi göstermek istiyordum, resmen büyülendim fakat sadece fragmanı bulabildim.
en çok bayramlarda istenen, en çok bayramlarda aranan manevi birliktelik. aile olabilmenin temeli görülerek, bizzat şahitlik edilerek olur. umarım herkes yalnız kalmadan o tadlara ulaşabilir diyelim.
Bir canın başka canlarla bütünleşmesi, birlik olmasıdır. Sorumluluk almak,birilerinin sorumluluğuna gönüllülükle talip olmaktır.sorunlardan kaçmak değil onları cesurca göğüslemektir.
insanın bir zamandan sonra edinmek istediği yapı. sokakta oynadığınız arkadaşlarınız seneler geçmiş aile kurmuş, belli bir yere gelmiş. insan düşününce hüzünleniyor. ama umudumu yitirmedim. dua edebildiğim sürece isteklerime cevap verebilecek biri var yukarıda. çok bir şey de istemiyorum aslında ne bileyim. mesela ben abimin eşine yenge demem abla derim. öyle benimsedik, öyle sevdik ki. bende öyle istiyorum mesela. eşim olacak kişiyi benim sevdiğim yetmez, ailelerinde benimsemesi güzel bir şey bence.