kimya laboratuvarı normlarındaki uyuşturucu imalathanesine çevrilmiş ahırların kapı altından sızmaka olan pembemsi renkli bir sudur.
yaklaşık 10 sene kadar önce mardin, kızıltepe'ye, orada görev yapmakta olan kuzenimi ziyarete gitmiştim. insanı eritecek türden bir sıcaklığı vardı şehrin... insanları oldukça sıcakkanlı ve sevecen... evde(kızıltepe) geçirdiğim zaman içerisinde en büyük eğlencem, evin balkonunda oturup gelen, geçen arabaları seyretmekti. ki sonra yaş ilerleyince anlamış bulundum o güzelim, lüks araçların kaçakçılık temelli kullanıldığını. devam ediyoruz... bir gün nusaybin'e gezmek, piknik yapmak amaçlı gitmek için yola koyulduğumuzda; et almak için bir köye uğradık yol üzerindeki... kuzenim arabadan çıkıp et almaya gittiğinde bir ahırın kapı altından inceden inceye sızan bir sıvı farkettim... başta vebalı bir hayvanın ahır içerisinde kesildiğini ve kan renginin vebadan dolayı açıldığını düşündüm. durumu kuzenime anlattım "boşver" dedi ve geçti...
şimdi aradan tam 10 yıl geçmiş ve ben yaklaşık 2 sene önce öğrendim o sıvının ne olduğunu. ilgili sıvı, uyuşturucu maddeler arasında en karanlık tahtın sahibi olan eroinin üretimi esnasında ortaya çıkan alt suyu imiş. bunu ilk öğrendiğim günkü şaşkınlığımı ise şimdi aşmış gibi görünmekteyim...
hayatta ahır görmemiş insanın, vehmettiği harika ve bir o kadar da enteresan iddia.
çünkü, ahır kapılarının altından sızan sıvı genelde uyuşturucu alt suyundan ziyade hayvanların gübrelerinin üzerine yaptıkları idrarların, hayvan gübresi ile karıştıktan sonra aldıkları kıvam ve renkten ibarettir. bu renk bazen pembemsidir, bazen turuncu tonlarına, bazen kızıl tonlarına çalar, bu hayvanın gübresi, doğal olarak ne yediği ile ilintili olarak değiştiği gibi, idrarın, gübreyle birleştikten sonra üzerinden geçen süreye göre de değişebilir.
laf ola beri gele mantığıyla türlü iddialarda bulunan kişi, o sıvıdan bir miktar alıp labaratuarda inceletir ya da daha az zahmetli olarak tadımdam bulunursa bunun uyuşturucu alt suyu olmadığı fark edilebilir. tabii bu ayrımı yapabilmek için de daha önceden uyuşturucu alt suyu ve gübreyle karışmış sığır idrarı tatmış olmak gerekiyor.
ayrıca illa ki bu suyu görmek için mardine gitmek gerekmemektedir. egedeki hayvanlar da aynı renk tonlu bu sıvıyı yakalama kabiliyetini gösterirler zannımca.
yaklaşık 10 sene önce dayımın kızanıyla pikniğe giderken gördüğüm alt suyudur.
tavuk almak için kümese gitmiştim. oradan akan pembiş pembiş suyu görünce kızana sordum "la kro nedir bu su" deyu. kızan kulağıma eğildi ve dedi ki "bu uyuştucu alt suyu. kümesin altından akıyor görmüyor musun bebeğim?". "what the fuck man" dedim. ellerimi şakalarıma götürerek. çok korkmuştum. kızanım ağlıyordu.
tam o sırada kümesten memati çıktı. "bu işten öyle kolay kurtulamazsın ortak" dedi. kızanımın kulağını yalamaya başladı. kuzenim zevk almaya başlamıştı.
ben fırsattan istifade hemen tadına baktım ahırların altından akan pembe uyuşturucu alt suyunun. başım dönmeye başladı. "allahım uçuyorum" demişim. kuzenimi de memati uçuruyordu. hep beraber zevkin doruklarına eriştik.
10 sene sonra anladım ne olduğunu o suyun. memati altına kaçıran koca bir bebekti.
yaklaşık 10 sene önce ben ahırda dururken gördüğüm alt suyudur.
ben işsiz güçsüz dolanırken hayvancağızlar ne alemde diyerek kümese bakayım dedim. çilli horozu kontrol eder iken dışarıdan bir konuşma sesi işitiverdim. biri diğerine "la kro nedir bu su" dedi. diğeri de ona "bu uyuşturucu alt suyu. kümesin altından akıyor görmüyor musun bebeğim?" diye cevap verdi. diğer kişi "what the fuck man" deyince anladım ki bunlar turistmiş. çok sevinmiştim hayatımda hiç turist görmemiştim.
tam o sırada kümesten dışarı çıktım. ve turistin kulağını yalamaya başladım. hiç turist yalamamıştım çünkü. baktım turist de çok hazetti bu olaydan devam ettim.
ben turistin kulağını yalariken diğer turist bebesi ahırın altından akan pembe uyuşturucu alt suyunun tadına bakıyordu. sanırım o da zevke geldi. hep beraber zevkin doruklarına eriştik. nirvana bile olduk.
10 sene sonra anladım onların turist olmadığını ama ben hala memati idim.
yaklaşık 10 sene önce ahırda dururken gördüğüm alt suyudur.
ben hep durduğum yerde dururken açık kapıdan dışarı bakmakta idim. derken iki tip kümesin önüne geldi. bir tanesi diğerine anlayamadığım bir dille "la kro nedir bu su" dedi. diğeri de ona aynı anlaşılmaz aksanla "bu uyuşturucu alt suyu. kümesin altından akıyor görmüyor musun bebeğim?" diye cevap verdi. diğer tip bu sefer farklı bir vurgu ile "what the fuck man" dediğinde ben hala bir şey anlayamadım olan bitenden.
tam o sırada kümesten memati abi çıkıp bu tiplerden birinin kulağını yalamaya başladı. öncesinde de mematice "bu işten öyle kolay kurtulamazsın ortak" demişti. kulağı yalanan karakter zevk alıyordu sanırsam. diğer tip ise o sırada ahıra doğru yanaşıp ahır altından akan pembe suyun tadına baktı. onun da çok zevk aldığı belli oluyordu. çok mutlu oldu üçü de.
10 sene sonra anladım ki suyun tadına bakan onu uyuşturucu alt suyu sanıyormuş ama bildiğin boktu. benim bokumdu çünkü ben o boku sıçan inektim.
yaklaşık 10 sene önce halamın kızanıyla pikniğe giderken gördüğüm alt suyudur.
tavuk almak için kümese gitti kızanım. oradan akan pembiş pembiş suyu görünce sordu "la kro nedir bu su" deyu. kızanın kulağına eğildim ve dedim ki "bu uyuştucu alt suyu. kümesin altından akıyor görmüyor musun bebeğim?". "what the fuck man" dedi. ellerini şakalarına götürdü. çok korkmuştu. kızan ağlıyordu.
tam o sırada kümesten memati çıktı. "bu işten öyle kolay kurtulamazsın ortak" dedi. kızanımın kulağını yalamaya başladı. kuzenim zevk almaya başlamıştı. ama ortada dolaşan uyuşturucu alt suyu buharından etkilenmiş olacaktı ki mematinin benim kulağımı yaladığını sandı.
akabinde fırsattan istifade hemen tadına baktı ahırların altından akan pembe uyuşturucu alt suyunun. "başım dönmeye başladı, allahım uçuyorum" dedi. memati de buhardan etkilenmiş olmalıki o da "uçuyorum" diyordu. bi süre sonra ben de buhardan etkilendim ve hep beraber zevkin doruklarına eriştik.
10 sene sonra anladım ne olduğunu o suyun. bildiğin boktu. hem de öyle bi boktu ki aç karna tüten buharını soluyunca sağlam kafa yapıyordu.
bundan yaklaşık 10 sene önceydi
vatani görevini ifşa etmekte olan dansöz, halamın kızını görmek için "ahır kapı"ya ziyarete gitmiştim. insanlar çok sıcak kanlıydı. derken halamın kızının gösterisi bitti ve rakı balık muhabbeti yapmak için bir mekana girdik.
girmemle de içerideki o vebalı suyu fark etmem bir oldu. bir kaç sarhoş turist yerlerdeki bu tütüni renkteki alt suyu büyük bir şevkle yalıyorlardı. aslında ben yalamak yalaşmak istedim ama tadı kötdür belki diye bu niyetimden vazgeçtim.
servis için gelen garsonu sordum bu ne alt suyudur diye. cevap vermedi. halamın kızına döndüm boş ver dedi.
10 sene boyunca hep bunu düşündüm. bu soru iflah olmaz bir kurt gibi sürekli beynimi kemiriyor, habis bir ur gibi bedeni sarıyordu.
en sonunda halamın kızıyla yeniden görüştüm. evlenmişti. mutaasıp bir hayat sürüyordu.
hala kızı o ahır kapıda gördüğümüz sıvı neydi dedim. ve o gerçeği öğrendim.
o sıvı meğer viskiler arasında, içkiden anlamayan denyolar tarafından tüketilen en karanlık viski olan conivolkırmış. çanakkale savaşını anmak için canakkale'ye gelen anzak turistler oradan istanbul'a geçmişler ve sarhoş oldukları için şişeyi devirmişler.
bundan yaklaşık 10 sene önceydi... bi kilo toz bi otobos diyen ve geçimini hayvancılıktan sağlayan yurdum insanının ahırının önünde durmuş, önümde yük boşaltan bir aracın gümrükten kaçak geçirdiği ürünleri seyretmekte iken birden paçalarımın ıslandığını farkettim. sonra memati geldi "what the fuck man" falan dedi. polat da onun kulağını yalamakta idi falan... derken abdüldül geldi kişnedi falan... bir baktım paçalarımda bir ıslaklık... tam da bir uyuşturucunun alt suyu olduğu hissine kapılacaktım ki bu ıslaklığa sebep olan sıvının abdüldülün tezeklere karışmış sidiği olduğunu söyledi kuzenim. derken sonra turgay şeren geldi ve yanında da ali sami alkış'ın ebesi vardı. öyle bir rakı sofrası kurduk, başladık muhabbete...
