denizden babam çıksa yerim diyemeyeceğim önermeyi destekleyen ,asla ve asla yemeyeceğim canlı.uzak doğuda canlı canlı tüketiyorlar.iğrenç.görüntüsü bile midemi bulandırıyor.
Kayalık ve soğuk su akıntısı olan bölgelerde yaşamayı çok seven kafadan bacaklı. Mürekkep balığıgillerdendir.
Eğer çıktığınız tekne turlarında teknenin en üst katından atlamak suretiyle abuk sabuk şeyler yapmak yerine dalış yapmayı tercih ediyorsanız kaya yapısı, mercan tipi, suyun tuzluluk ve sıcaklık oranına göre ahtapotların da aynı habitatda yaşamalarına rağmen değişkenlik gösterdiğini gözlemlemişsinizdir.
işin lezzetli kısmına gelecek olursa yakalanan ahtapot kayalarda köpürene kadar dövülmelidir hem eti yumuşar hem de lezzetli bir hal alır.
Dövülmeyen ahtapot ahtapot değildir tadı acıdır bi değişiktir böyle.
Salatası sevilir ama zannımca en güzeli kollarının ızgara halidir. Allahım o nasıl lezzet.
Kartal tibetin canavar ahtapotundan gelen travmalarımızı bir kenara bırakırsak hem güzel hem de lezzetli hayvandır.
Karnı acıkmış bir yazarın ahtapota olan özlemini dinlediniz.
Justicia iyi günler diler.
* Ahtapotlar 15 deniz canlısını taklit edebilmektedir. Deniz yılanları, vatoz ve denizanaları bunlardan bazılarıdır.
*Ahtapot acıktığında kendi kollarını yer.
*Ahtapotların 8 kolu yoktur. 6 kolu ve 2 bacağı vardır.
*Ahtapotların üç tane kalbi vardır.
*
Taklitçi ahtapot isimli ahtapot, sadece renk değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda dil balığı, aslan balığı ve deniz yılanı gibi hayvanların şekline de bürünebiliyor.
denizdeyken bu hayvanı asla göremezsiniz, ahtapot vuranlar genelde yuvalarını ve bölgelerini bildikleri için rahat avlanırlar, saros'da dalıyorum, 2 tane kaya var arasından geçicem öbür tarafa geçmek için, tam iki kayanın arasına daldım geçecekken, bir fırladı sağdaki kayanın üzerindeymiş meğerse, ama öyle böyle bir kamuflaj değil yani 100 saat baksan göremezsin o derece abartmıyorum.
en acı halide yumurtalarına son nefesi verme olayıdır, ya son nefesi verir yumurtalar çatlar ve hayat bulur ya da vermez kendini kurtarır ama yumurtalar yok olur, işte o anne ahtapot hep son nefesi verir yumurtaları için, orası beni çok yaralar..
annelerinizin kıymetini bilin lan lavuklar.. ahtapottan nereye geldim neyse.
Ahtapotların ataları, bir zamanlar beton gibi sert kabuklarla çevriliydi.
Milyonlarca yıl süren evrim süreci sonunda, günümüz ahtapotlarının kabuklarını büyük bir ölçüde kaybetmiş olması sizce de şaşırtıcı değil mi?
Ahtapotlar kabuklarını niçin kaybetmişti ki?
bu canlılar ne zaman dış betonlarından kurtulup; yumuşak gövdeli ve de kıvrak bir yüzücü haline geldi?
Bilim insanlarının araştırmaları neticesinde bu sorulara yanıt bulmak artık zor değil.
Araştırmacılar bir dizi fosil ve genetik model kullanarak ahtapotlarla ilgili bilinmeyen yönlere erişmiş oldu.
Araştırma sonuçlarına göre; ahtapotlardaki bu değişimin Jura ve Cretace dönemlerinde gerçekleşmiş olabileceği bilim insanları tarafından rapor edilmiş.
Bazı modern cephalopodların (kafadan bacaklılar) ataları, Mesozoyik Deniz Devrimi adı verilen dönem boyunca kabuklarını kaybetmeye başlamışlar.
bu dönemlerde okyanuslarda deniz sürüngenleri, bazı büyük balıklar ve diğer avcıların ortaya çıkması ile birlikte ahtapotun, avcılarından kaçınma stratejisi geliştirmesinin kaçınılmaz olabileceği ve neticede canlının evrimini milyonlarca yıl sonra nihayet tamamlamış olabileceği belirtildi.
Sözün özü; günümüz ahtapotunun kabuklarından arınması avcılarından kaçmasına ya da kendisinden küçük avını daha kolay yakalamasına yardımcı olmuş.
bu tanımlamayla; sahip olduğu üç kalp, dallı budaklı bir hayvan oluşundan kaynaklanan bir evrimsel süreçle meydana gelmiş gibi dursa da, durum farklı...
şöyle ki, sualtı komşuları -balıklar- iki tane solungaçla güzel güzel yaşamlarını sürdürürken; bunlar kanlarındaki istisnai bir durum nedeniyle düşük sistolik basınçlarla idare edemezler. eritrositleri, oksijen için ideal taşıyıcı olan hemoglobin yerine hemosiyanin ihtiva eder. vücut kılcallarına çalışan ana kalbin sonrasında gelişen iki kalbin bu dezavantajı kırmak için (solungaçlara daha fazla kan pompalanması zaruretinden) evrimleştiği düşünülüyor.
hepi topu 27/15mmhg gibi bi tansiyonları vardır bu hayvancıkların. anlaşılan; onların üç kalbi, insandakinin 5'te 1'i kadar bir kan basıncını jenere edebilse de, bunca yıl nesillerini sürdürmelerine yetebilmiştir.