26.
Issız bozkırda usul esen
yaz yelidir hançer
Bütün eski kalıtların yanılmaz
belleğidir hançer
Ayrı kalınca kınından yitik
gümüş kabzasıyla
Zaman içinde çürüyüp gidecek
eğri demirdir hançer
Yıkım günlerinde odur öfkeli
imgesi şairlerin
Pul pul döker pasını birden
umutla devinir hançer
Ay ışığını sever ne de olsa
gecenin dostudur
En çok bir kadın koynundaysa
sevinir hançer
Islak bir parıltı ya da kan
izi bırakır ardında
Yasak sevişmelerin ölümcül
bedelidir hançer
Ne zaman kaygan bir kın
içinde düşünsem onu
Şiirin ipeksi dokusuyla
kendine bilenir hançer
ahmet uysal.
27.
uzun gidilir öteki ucuna kumsalın,
martı izlerine basmayınız lütfen
çocukların arasından geçerken,
çakıl taşı toplamak iyi gelir ömrünüze
gece içilen son şaraptan sonra,
başlar orada sevgililer zamanı
devrilirse kaçamak öpüşlerle
aşkınızın kum masası, şaşırmayınız
unutulmuştur masallarınız, belki de
paslı izler kalmıştır bellekte
ıssız gidilir sonsuza, ölüm için
giyininiz artık, sonsuzluk giysinizi
ahmet uysal.
28.
hep yakın gibi görünüyor
o büyük 'hayal / şiir' dilime,
ansızın uyansam geceleyin
eriyor, eriyor, eriyor çok
uzak sözcükler ağzımda
küllenmiş bir aşkın şiiri
yakıp duruyor dudağımı,
avuçlarım kızılalev kor,
üfürüyor bir rüzgârla
biriken tozunu günlerin
hey zeus'un oğlu, ida'nın
ıssız kumu, böğürtlen moru!
bu yüzden dar geliyor olmalı
sana, sığındığın bozkırda
hititlerin eski toprağı
sen de mi "gül/ten'e kandın",
otlar kuruttun, sular çürüttün,
ankara'da, konur sokak'ta,
dil nehrine dalıp çıktın,
hâlâ aramaktasın o şiiri
ahmet uysal.
29.
hüseyin'e, hidayet'e-
artık gizlisi kalmadı arka bahçemin
ele verdim saklı orman yolumu
yaşlı kadınlara dağıttım
kurutulmuş otlarımı da
genç şairlere gönderdim, kırk yıldır
biriktirdiğim rüzgârları
seksen öncesi, sonrası,
ben hep bir kırgınlığı yazdım
nasıl olsa bilirdi büyük ustalar,
yalnızca gül alıp satmadığını bir şairin
ahmet uysal..
30.
Her şey hazır belki
yarın giderim
Yağmurun sesini de
alırım yanıma
Gömleğimin cebindedir
kuruyan otlar
Eski yerinde kalır gene
bozkır kokusu
Herşey hazır kesin
yarın giderim
Kırgın güz sokağı
uğurlar beni
Benim için rüzgâra
bürünür evler
Kapısını açık bırakırım
ıssız avlumun
Her şey hazır olamaz
hayal bunlar
Şehrini bulamaz bulanık
akan nehir
Savrulur derin vadilerden
düşer köpüğü
Kırık bir dal ucuna döner
kırgın şiirler
ahmet uysal..
31.
Güz gömleği giydi şiir
Hüzün sanıyor görenler
Açık kalmış bir düğmesi
Ki rüzgâr girsin diyedir
Cebinde yağmur kokusu
Bir tutam kurutulmuş ot
Yeni bir imge arıyor
Onunla, ince akan su
Bir kadın eli değmiştir
Belki de yıllar öncesi
Saklar durur unutamaz
O gömleği giydi şiir
ahmet uysal..
32.
bir kadın tenidir gece
ay ışığında soyunan
benim için mi gizlice
gelir denizin koynundan
suyla rüzgârla öpüşür
onun ıslak ürpertisi
açık kalsa üstü üşür
kayınca şiir örtüsü
ahmet uysal..
33.
Geceyle dinlemeli genişleyen
Bir ağacın gövdesini
Üzerine yıldız sererken
Su vermeli gülün toprağına
Şiir geceyi sever çünkü
Aşk geceyle açıklar kimliğini
Eski bir ırmak yatağında
Yeni bir serüvendir gece
Ve bir kadın sevilmeyi bekler
Gecenin en ince yerinde
ahmet uysal.
34.
NECATiGiL
Sokaktan eve taşırdı
incecik kırgın bir aşkı
EDiP CANSEVER
Mendilinde kan sesleri
De bıraktı Edip Abi
TURGUT UYAR
En güzel ona uyardı
Büyük Saat, erken durdu
Kayayı Delen incir'in
Yurduydu onun da yurdu
CEMAL SÜREYYA
Çiçek dolu şapkasıyla
Hep güvertede oturdu
Ölümünden sonra bile
Cıgarası yandı durdu
CAHiT KÜLEBi
Mavi bir türkü söyledi
Bergüzâr oldu Külebi
NÂZIM
Yeryüzüne bir kez gelir
Adı Nâzım olan şiir
ahmet uysal..
35.
Geceyi aldattım suç ortağı
arıyorum kendime
Geçen ömrümü aldattım aşklar
kapatmadı yaramı
Bir çocuk ağlıyordu içimde
yaz yağmuru sandım
Ah, yaşlanarak mı silsem onun
ıslak yanağını
Uzun koşu bitti yarısını bile
geçemedim çölümün
Deli dikenli kaktüsün tutamadım
yasak yemişini
Yenildim bu kuşatmada da uzun
mızrağım kırıldı
Yere düşürdüm aşk burcundan
simgesini üçgenimin
ahmet uysal..
36.
seni öptüğüm sokakta mı
kaldı o yağmur, o rüzgar
duvarların ardı karanlıktı üşütürdü
soluğumuzla ısıtırdık ıssızlığı
ve biz aşıktık o yüzden aşkla
katılırdık işçilerin direnişine
ahmed arif'i arardık ulus'ta
hasan hüseyin içerdeydi
bulvarda şiir okur, sokaklara sığınırdık
parklara usulca kar yağardı
aklımızdan geçmezdi
kırılan bir dal, susuz kalan bir ağaç olmak
bir gün ölecektik iki güzel
kırmızı gül açacaktı toprağımızda
seni öptüğüm sokakta
ne o yağmur kaldı, ne o rüzgar
ahmet uysal.
37.
her şiirini bana yazıyormuş gibi hissettiğim, ve bir ara ciddi anlamda platonik aşk tarzında bağlandığım güzel şair..
ve der ki unutulmuş bir mektuptur aşk adlı şiirinde;
kırılgan günler edinmişsem
altmışından sonra.
bir çiçeği
koklar gibi tutacaksınız demektir bu
tutarken saydam ellerimi
aşkın önüne geçen şiirler beklemesin
artık benden sevdiğim kadınlar
ve bütün güzel kadınlar,beni
öper gibi öpsünler yaz ırmaklarını
sevgilim olan, kızım olan, ıssız
ormanım olan ülkemin o kadınları
ölümü ardına almış,çağcıl
soluğumdur yarışır durur hala atlarla
ben yalnızca bir tanımı arıyorum
belki de, büyülü yorumlar yorumunu
diyelim ki:aşk bir mektuptur
bir şairin göndermeyi unuttuğu
ey ülkemin en güzel şair kadınları
bana bir mektup yazın ve unutun on..
aşka aşık adam, mekanın cennet ve cennetteki en güzel şair kadınların sana göndermeyi unutacakları mektuplar yazmasını diliyorum...
38.
şöyle mükemmel bir söyleyiş güzelliğine sahip şiire sahip şair:
arkasına fon müziği de veriyorum https://www.youtube.com/watch?v=U8s7ZVj7FBI
şiir mi denir onlara
‘troya’da budanmış güle
söylediğin sözleri
şiir sandınız!
sarıl/sıklam yağmura tutuldum
rüzgara tutundum
suyun gizli gözdesi oldum
şiir sandınız!
onlar ida metinleriydi
hatmilerin son matemiydi
yaz ırmağına gece sözleriydi
şiir sandınız!
ida’nın eteğinde
gelincik aralığından
zambak kapısına süzüldüm
omzum kuğulara değdi
rüyalarınızı ağzından öptüm
şiir sandınız!
gül büyüsüydü hepsi
ege köpüğüydü
bir kadının göçmen yüzüydü
ah ne çok savruluş,
ne büyük aşktı o:
şiir sandınız!