her satırında bana rastladığım, geçmişten tanıdık izler taşıyan mısraların sahibi.
"burada yağmur yağıyor
aralıksız yağıyor günlerdir
ama sen yine de şemsiyeni
almadan gel ilk otobüsle
buğulanan camlara usulca
yüzünü çiziyorum ki yüzün
bir yağmur damlası olup
düşüyor yapraklarına gülün
güller de bozamıyor bu uzun
karanlık sessizliğini kentin
anılarını yitiriyor sokaklar
bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
tarih de kekemeleşiyor bazen
ki o zaman aşktır tek bilici
aşksa yürümek gibi bir şey
duyabilmek kuşların gelişini
anısı bizsek eğer bu kentin
unuttuğu türküler bizsek
acıyı rehin bırakıp bir güle
anımsatmalıyız bunları bir bir
sonra yürümeliyiz seninle
sokaklara caddelere çıkmalıyız
belki bir aşktır bu kentin
belleğini geri getirecek olan
burada yağmur yağıyor ama sen
şemsiyeni almadan gel yine de
özletiyor bu çılgın sağanak seni
sırılsıklam özletiyor biliyor musun"
15. altın portakal şiir ödülünün verildiği şair. çağdaşı olduğumuz için kendimizi şanslı hissetmemiz gereken nadir sanatçılardan. nice ödüllere layıksın.
"Yaralı bir nidâyız yaşadığımız bu dünyada.."
sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
sımsıcak konuşurdun konuşunca
hâlâ koynumda resmin
dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
hâlâ koynumda resmin
gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın "merhaba" demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
hâlâ koynumda resmin
kaç mevsim kırlara çıkıp
çiçekler topladık mezarlar için
belki ürküttük tarla kuşlarını
belki kurdu kuşu ürküttük
ama aşkı ürkütmedik hiç
hâlâ koynumda resmin
ve hâlâ sımsıcak durur anılar
sımsıcak ve biraz boynu bükük
ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış
yasak bir kitap gibi durmaktadır
ve firari bir sevda gibi
şimdi duvarlarda resmin
dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir, bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa... bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem... oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü... ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne...
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz... belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün...
dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
kum taneleri var ya onlardan birindeyim
yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahcup
ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
geçen seneki fuarda tanışma fırsatı bulduğum koca yürekli şair.
...
Anladım ayaklarımın altındaki dünya değil
Çocuk sevinçleri ipinden koparılmış uçurtmalar
Bulutu ve suyu izliyor soluk bir sonsuzluk
Anladım yüreğimdeki rüzgarla sürükleniyorum ...
türk şiirinin yaşayan yüzakıdır. pek sevemedim şiiri ama derdini hiç dolandırmadan bu tip şairleri ve şiirleri seviyorum. toplumcu gerçekçiydi yanlış bilmiyorsam. bir de ahmed arif var o daha başka bi dünya.
anısı biz olalım bu sokakların
öpüşmediğimiz tek saçak altı
hiçbir otobüs durağı kalmasın
biz yürüyelim kent güzelleşsin
gürültüsüz sözcükler bulalım
yeni sevinçlere benzeyen
biz gelince bir yağmur başlar
yüzün çizilir buğulanan camlara
bir uzun karartma biter
akasyalar köpürür birdenbire
ve her avluda adınla anılan
çiçekler sulanır akşamüstleri
bir arkadaş evine uğrarız yolüstü
bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi
başını sessizce omzuma koyarsın
gülüreyhan olur soluğun
biz kalırız kuşlar dönüp gelir
her balkonda bir menekşe sesi
belki yeniden güzelleştiririz
adları değiştirilen parkları
perdeleri hiç açılmayan evlerde
ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur
tanıdık sevinçlerle dolar yeniden
kendi sesini kemiren alanlar
anısı biz olalım bu sokakların
ve hiç durmadan yağmur yağsın
biz gürültüsüz sözcükler bulalım
sarmaşıklar fısıldaşsın yine
gidersek birlikte gideriz
yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen
"her aşk kaybedilmeye değer, en güzen anında bitirmişse eğer" diyebilen bir şairdir. demesi, kabullenmesi, yaşaması bile zorken adam birde bunu gitmiş yazmış.
Tenhaydı düşlerim çıkıp geldim işte, Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var getirebildiğim. Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu... gibi dizelerin sahibi, sesi de güzel olan şair.
kanımca, son dönem türk şiirinin en iyi minimal şiir ustalarındandır.
yazım tekniği olarak şiirleri, temel olarak son dizeleri oluşturup ki bunlar bünyesinde doğal olarak anafikri de taşırlar, sonra şiir bina ediliyormuş izlenimi verirler. bu tekniğin üstatları, sıkı minimal şiirleriyle kendilerini hemen belli ederler.
şöyle ki,
" şairler vurulmalıdır,
hayat yakışmıyor onlara. "
***
" birisi kitap okuyor otobüste
ilk durakta vuracaklar onu
ikinci durakta bir daha vuracaklar. "
yalnızlığıma, kalp kırıklıklarıma iyi gelen dev şair. şiirlerini her okuduğumda kulaklarım uğuldar, beynim dağılır. ruhum alıp başını gitmek ister, olduğu yerde çakılsada bedenim.
ki kayıp durmakta parmaklarımızdan
Ey şair
yine bölük pörçük anlattın
yine eksik bıraktın bir şeyleri
gün devrilmekte ama sen
tutmamışsın acımızın çetelesini
Sen sus artık, bize bundan sonrasını
dövüşen anlatsın
Ey tarih! aç solgun yapraklı defterini
ve oku hayatımızın parçalanmış hikayesini