başbakanın yine gündemi meşgul etme olayından başka birşey değildir. ve yine muntazam bir şekilde oltaya gelmiştir millet.
bir akıllı herif çıkıpta "yav tamam, hadi ben o gece belki oradaydım. ama şu da var; ahmet kaya'yı savunmak senin neyine ? ahmet kaya'ya asıl küfür edenler, sen ve senin yandaşların değiller mi ? ahmet kaya'yı terörist olarak görenler sen ve senin yandaşların değiller mi ? sen önce bu sorunun cevabını ver" diyemiyor. bunu söylemek yerine yok ben tuvaletteydim, yok ben geç gelmiştim, yok şöyle olmuştu, yok böyle olmuştu. bu kadar saf olmayın yurdum sanatçıları, lütfen bu kadar saf olmayın.
sayın başbakan her seferinde ortaya bir şey söylüyor, ve biz ülke olarak saf gibi onun üzerine atlıyoruz. onu adeta küçük bir bebeğin yeni alınan bir oyuncağı incelediği gibi inceliyoruz. ama biz bunu yaparken büyüklerimiz mutfakta yapacakları işi çok güzel yapıyorlar. türkiye'de hep bu oldu, tayyip erdoğan döneminde hat safhaya çıktı.
bir başka polemik; "ulan" mevzusu. başbakan dün kürsüde "ulan" dedi ya, hepimiz açıp "ulan"ın kelime anlamına bakmaya başladık, merak etmeye başladık sanki bilmiyormuşuz gibi.
gezi parkı eylemleri ile usta'nın hikayesi belgeseli birkaç hafta farklı zamanlarda olsa da yakın döneme denk geldiği için yaşanan kafa karışıklığı ile söylenmiş söz. zira ahmet kaya'ya saldıranlardan bazılarını belgeselde görebilirsiniz.
diğerlerine de tek tek girmek istemiyorum. çatal atmak ve tencere tava çalmak arasında serbest çağrışım yapılmış da olabilir. insan beyni nelere kadir.