Özellikle ''Merdiven'' isimli şiiriyle edebiyat derslerinde son dönem türk geçliğinin mutlaka karşılaştığı, dolayısıyla hüsn-ü tahlil edebi tarzını kullanması ile değişik bi o kadar melankolik tad veren şair.
Merdiven / Ahmet Haşim
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mI yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Bizim şairlerimizde şöyle bir durum var.
Batı'ya gidip, oranın edebi akımlarını içselleştirip bütün konseptlerini değiştiriyorlar.
Her iyi şairin yazmaya ilk başladığı dönem ve olgunluk dönemi çok farklıdır ancak; iki Fransız şairle sohbet ettin diye de şiir düzenini komple değiştirmek garip geliyor.
Ha Ahmet Haşim iyi bir şair midir? Bütün o kasvetli, insanı bunalıma sürükleyen, yahu bu boktan dünyada ben neden yaşıyorum diye kendini sorgulatan şiir yazma anlayışına sahip olsa da Türk edebiyat tarihinin en iyilerindendir.
Çanakkale savaşına bizzat katılmış; fakat bu dönemle ilgili tek bir anı bile kaleme almamıştır.
Meşhur "akşam yine akşam yine akşam/ bu dem göllerde bir kamış olsam" dizelerini izmir'de öğretmenlik yaptığı sırada bir bataklıkta gün batımını izlerken yazmıştır.
Karanlığa, geceye hayran; ışığa düşmandır. Ona göre ışık tüm kusurları ortaya çıkarırken; karanlık kusurları gizler.