türk edebiyatının kategorize edlmesi zor ismidir Tanpınar. aynı soyadı gibidir ve bu pınarlardan herkes faydalanır. Bu nedenle tanpınar'a şair mi? edip mi? edebiyat tarihçisi mi? bilim adamı mı? ord prof tanpınar mı? yoksa milletvekili mi demek gerek? yoksa aydın mı? çünkü dikkatlice inclendiğinde ortaya birden fazla tanpınar çıkmakta.
önceleyen girilerde tanpınar'ın bir aydın olduğundan bahsedilmiş. aydın kavramı derinden irdelendiğinde hiç bir şekilde tanpınar'ın bu sıfatı haketmediği ortaya çıkacaktır. aydın sadece okuyup-yazan, araştıran insan değildir. aydın aynı zamanda tavır koyan kişidir. kusura bakmayın ama tanpınar'da bu tavır koymanın zerresini göremeyiz. Cumhuriyet idolojisinin dümen suyunda gitmiş-ki fikrimce romanlarında savunguğu gerçeklikler ile siyasetçi kişiliğinde ifade ettikleri arasında bir çelişki vardır- aslında romanlarında kültürün süreklilik gerektirdiğini defalarca belirtmesine rağmen, yapılanlara sürekli sessiz kalmış hatta hatta 27 mayıs darbesinin goygoyculuğunu yapmıştır.
Ama edebi kişiliği konusunda büyük bir övgüyü haketmiştir. yukarıda da belirtiğimiz gibi tanpınar kültürün sürekliliğini savunur ve bunu biraz da bergson'un yekpare zaman kavramı ile genişletir. bu kültürün ise belirli bir köke dayanması gerektiğini belirtir. bu kültür ise osmanlı kültürüdür, bu dayanak/tutamak tanpınar'ın sık sık sağcı olarak etiketlenmesine neden olmuştur. ama tanpınar'ın osmanlı'ya ilgisi ideolojik kaynakların belirttikleri gibi gerici ya da dini bağlamda ifade edilemez. zaten bu tip etiketler bu dönemde hemen hemen her yazarın üzerine yapıştırılmıiştır ki ahmet oktay'ın o dönemde yaptıkları yorumlar bile ideolojik çizgidedir. Onun osmanlı'ya ilgisi daha çok estetik bir temeldedir. Huzur'da göreceğimiz gibi boğaziçi'nin estetize edilmiş bir hali ortaya koyulur bunu ise daha çok aşk ile birlikte ifade eder.
recaizade mahmut ya da ahmet mihat'tan beri edebiyatımızda yer eden doğu batı dualitesi peyami safa'daki gibi bir sentezcilik ile son bulmaz. farklı açılardan bakıp bunları bir "armoni" içersinde yansıtmayı bilir. romanlarının özellikle huzur romanının beethoven'in la minor quartet'i gibi kurulmasının mantığı da burada yatar. şunu da antparantez belirtmek gerekir ki, o dönemde alaya alınan alafranga tipler tanpınar'ın romanında abartılı şekilde yer almaz. Saatleri ayarlama enstitüsünde tanpınar bunu mizah ve hiciv ile ilginç bir noktaya taşımıştır. dr ramiz bunu için iyi bir örnektir. suat ise bunun başka bir boyutudur o daha çok batıyı kavrayamamış/krizdeki türk aydının temsil eder. ama suat tanpınar'ın halit ziya'nın aşk-ı memnu'sunun "bizden olmayan" şeklinde belirttiği karakteler gibi biraz yama bir karakter olarak durmaktadır.berna moran'ın belirttiği gibi ses sese karşı'nın spandrell'i ya da dostoyevski'nin ecinnilerdek Stavrogin'i gibi bir karakterdir. zaten ölümü de point to point'den büyük izler vardır.
edebiyat tarihçiliği konusunda ise tanpınar ciddi anlamda incelenmelidir. çünkü tanpınar 19.yy türk edebiyatı isimli eserini yazana kadar-ondan önceki yazılan tarihler-örnek i. habib sevük'ün kitabı-yanlış ve hatalarla doludur doğru-düzgün bir edebiyat tarihi yazılamamıştır. milli eğitim bu konuda kendisini görevlendirmiş ve şuanda edebiyat tarihçilerinin ve öğrencilerin istimal ettikleri 19.yy türk edebiyat tarihi isimli eser çıkmıştır. kitap şeklen fransız bir yazarın yazdığı edebiyat tarihinin bir kopyası niteliğindedir ama içerik olarak tanpınarın çok yönlerden bakan ve karşılaştırmalı edebiyat alanında da önemli bilgiler içeren bu kitap edebiyatımız için çok önemli kaynaklardan biridir.
Tanpınar'ın 1932'den önce savuduğu mekteplerde divan edebiyatı eğitiminin kaldırılmasına dair fikirleri ise daha sonra değişikliğe uğramış. batı şiiriyle karşılaştırmış hatta hatta divan edebiyatının en ince noktalarını yaklayarak batı şiiriyle kıyaslamıştır. bu noktadaki en önemli tespiti divan edebiyatının hayattan kopukluğuna dair iddiaya karşı verdiği yanıttır. Tanpınar'ın şair kişiliği ise ilk dönemlerde ahmet haşim'den izler taşımakta daha sonra ise Boudelaire ve Verlain'den etkilenecektir. Şiirlerinden ziyade romanları ile bilinen tanpınar için aslında öncelikli olan şiirleridir. bir çok türde eser veren tanpınar şiirlerinda sakladıklarını şiirlerinde söyler. Yahya kemal'in belirttiği gibi "Bizim romanlarımız şarkılarımızdır".
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
saatleri ayarlama enstitüsü romanıyla yarım yarım yarmış yazar. tabi onun zamanında böyle bi ifade yoktu, bilmez ama, cidden oğuz atay'ın ardından en önemli yazarımız.
Yahya kemal'in yanı başına defnedilmiştir ve en önemlisi dikkatimi çeken mezar taşında bulunan kendisine ait mısralarıdır."Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında".
Aşk dediğin nedir ki
Tenden bedenden sıyrık
Çocukların içinde
Yaşadığı bir çığlık
Aşk dediğin nedir ki
Histen nefesten varlık
Umutsuzluk içinde
Karanlığa son ıslık
birden gülümseyen yüzün sabahların aynasında
ve beni çıldırtan hüzün iki bakış arasında
kimbilir şimdi neredesin
senindir yine akşamlar
merdivende ayak sesin
rıhtım taşında gölgen var...
ahmet hamdi tanpınar
Ankara Atatürk Lisesi'nde bir zamanlar Atilla ilhan gibi bir şaire öğretmenlik yapan ayrıca "Bursa'da Zaman,Saat Ayarlama Enstitüsü" gibi eserlerin sahibi.
''bir adın kalmalı'' adlı mükemmel şiirin yazarı.
ayrıca bu şiir aykut kuşkaya tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştır. şarkısını dinleyince daha bir anlamlı gelir sözleri.
'saatleri ayarlama enstitüsü' adlı yapıtında doğu ve batı arasında kalmış, bu iki kültür arasında sıkışmış türk toplumunu anlatan türk edebiyatının önemli yazarlarından biridir. ayrıca yazarın 'huzur' adlı yapıtı özellikle de eski istanbul'u anlatan güçlü betimlemeleriyle okunulası bir romandır.