1922 yılında başlayan büyük taarruz sırasında dağılan yunan ordusunun cephe komutanı trikopis'in ahmet Çavuş tarafından esir alınmasıdır.
30 Ağustos zaferinin değerini o günlerin mağrur Yunan Başkomutanı Trikopis şöyle anlatır :
-"Her tarafımız Türklerle çevrilmişti. Esir olacağımızı anlamıştık. Bizde kılıcı düşmana teslim etmek küçüklük sayılır. Durumun kötüye gittiğini gören yaverim, bir ara yanıma gelerek:
-'Generalim kılıcını imha edelim' dedi. Derhal kılıcımı verdim. Önümde parçaladı. Bu sırada atım da vurulmuştu. Başka bir atla çemberi yarıp kaçmaya çalıştım. Olmadı yakalandım. Atımdaki süvari kılıcını da aldılar. Ve beni ilk defa Garp cephesi komutanı ismet Paşa'nın yanına götürdüler. Daha sonra Mustafa Kemal'in huzuruna çıkardılar. Trikopis'i tek başına esir alan Ahmet Çavuş idi.
Elmalıdağ'da Yunan Başkumandanı General Trikopis'i ve maiyetini tek başına esir eden Ahmet Çavuş, son zamanlara kadar Afyonkarahisar hapishanesinde başgardiyan olarak çalışmaktadı. Yunan Başkumandanını nasıl esir ettiğinin hikâyesini şöyle anlatmıştır:
-"Keşif için üç kişi dağa tırmanmağa başladık. Yanımda saatli, tetikli, fitilli olmak üzere 11 bomba vardı. Arkamızdan da kırk kişi yollayacaklardı. Alaca karanlıkta tepenin bir boyun noktasına vardığımız zaman, 5 - 10 zabitin oturduklarını gördüm. Derhal bombalardan birisini yakalayarak, davranmayın, teslim olun, diye haykırdım. Hepsi, ellerini kaldırdılar. Arkadaşlarım da yanına gelmişlerdi. Ben önümüzde duran bir zabitin atını yularından yakalıyarak çektim." Sordular:
-"Ne kadar kuvvetiniz var?" dediler.
-"Üç ordu, dedim. Tamamen muhasara altındasınız. Ya teslim olacaksınız, ya sizi gurup ateşine vereceğiz."
-"Hangi kıtaya kumanda ediyorsun?" dediler.
-"Alay kumandanıyım", dedim.
Rütbemi sordular?
-"Başçavuş..." dediğim zaman hepsi hayret içerisinde kalmışlardı.
Hayretlerini gidermek için devam ettim:
-"Bizde onbaşıdan fırka kumandanı bile var", dedim. Onlara, torbalarımızdan peksimet çıkararak verdik. Onlar da bize, bol bol sigara ikram ettiler. Ceplerimizi doldurduk. Biz onları böylece esir aldıktan epey sonra Kaymakam Hüseyin Hüsnü Beyle tabur kumandanımız Fuat Bey geldiler.
Hüseyin Hüsnü Bey, esir zabitlerin içerisinden birisini, eliyle işaret ederek bana sordu:
-"Bu zabitin kim olduğunu biliyor musun?"
-"Ne bileyim, dedim. Elin düşmanı... Babamın oğlu değil ya!..."
Fuat Beyin gözleri faltaşı gibi açılmıştı:
-"Trikopis, Trikopis, diye haykırdı. Yunan Başkumandanı..."
Trikopis'i Uşak'a kadar getirdik. Orada bana bir istiklâl madalyası yazdılar. Trikopis'in esvaplarını da bana hediye ettiler. Geçen seneye kadar bu esvapları giyerdim. Şimdi bunlar azıcık eskidi. Sokağa pek gelmiyor. Evde saklıyorum".
Nikolaos Trikopis, (1869-1956), Yunan ordusunun Sakarya Meydan Savaşı'ndan sonra Afyon tahkimatının başına geçirdiği komutan. Büyük Taarruz Afyon güneyinden Trikopis kuvvetleri üzerine yapılmıştır. Cephenin yarılması üzerine geri çekilen Trikopis kuvvetleri Dumlupınar önünde çembere alınıp esir edilmiştir. Atatürk bizzat Trikopis'i Uşak'ta kabul etmiş ve teselli etmiş, ayrıca Yunan orduları başkumandanlığına atandığını tebliğ etmiştir".
Kaynak: 30 AĞUSTOS HATIRALARI, Dizgi-Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti. Ağustos 2000 Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.