malesef ki yaşadığı dönemde pek çokları gibi değeri bilinememiş, haksızlığa uğramıştır.
yaşamı ve yaşanmışlığı çok içli bir şekilde kaleme dökmüştür.
mekanı güzel olsun..
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
itten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
ille de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
ikili tanıştıklarında Leyla Erbil de Ahmed Arif gibi yalnız. O dönemde mektuplaşıyorlar flörtöz bir hava var yani aralarında..
Ama o yıllar geçtikçe araya üçüncü kişilerin neden oldukları birtakım yanlış anlamalar ve uzaklaşmalar girmiş.
O ara Leyla Erbil eşi Mehmet ile tanışmış. Ahmed Arif ile arasındaki anlaşmazlıklar halledildiğinde ise Leyla Erbil evlilik kararını almış çoktan.
Ahmed Arif’in bu konuda da sessiz bir kabullenişi var. Hatta Leyla Erbil’e ‘düğün hediyesi’ olarak bir de şiir gönderir: (bkz: suskun)
...
Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
...
Birden
Kurşun yemiş gibi susar
Gözbebeklerime karşı
Susar da
Açılıp yol verir şehir
Sade radyolarda bir gamlı hava
"Elaziz uzun çarşı"
Firarda gözüm yok
Namussuzum yok
Yok pişmanlık bir halim
Yaslanıp
Bir cigara yakmak isterim
Dumanı cevahir değer
Mağlup mu desem mahcup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
iki yanım
iki Süngü
Sevdasını şiirlere dökmüş, en zor zamanlarinda sevdaya tutunmuş şair.
Okurken cigerinizin bir köşesi acir durur. Yaşamın en gizli ve ayni zamanda en apaçık hissinin içinde bulursunuz kendinizi.
Sevginin.
Yıllar da geçse yazdiklarinin üstünden, her seferinde ayni hissiyatla.
Ruhundan dökülen dizelerden öğrendim.
27' dogumlu, diyarbakirli sair ve gazeteci. 91' yilinda ankara'da gozlerini yumdu.
ankara universitesi, felsefe ogrencisiydi ve ogrenciligi sirasinda iki kere tutuklanip yargilandi, iki yil iceride kaldi.
cezaevinden sonra ankara'daki medeniyet, oncu ve halkci gibi gazetelerde (ve dergilerde) teknik islerle ugrasarak gecimini saglmaya calisti.
siirleri de 40'-55' yillari arasinda bazi dergilerde yayinlandi. siirlerinde anadolu'da yasayan halklarin kardesligine vurgu yapar.
siirlerini topladigi tek kitabi, 68' yilinda yayinlandi.
hasretinden prangalar eskittim siiri ahmet kaya tarafindan sarki haline getirilmistir. ayrica bircok siiri de cem karaca tarafindan bestelenmistir (simdilerde manus baba gibi populer sarkicilar da siirlerini sarki olarak soyluyorlar).
ayni zamanda leyla erbil'e asiktir ve is bankasi'ndan cikan leylim leylim - leyla erbil'e mektuplar adiyla leyla erbil'e yazdigi mektuplar kitaplastirilmistir. leyla ernil'e ise "bu kadar sevilmek nasil bir duygu?" diye soruldugundaysa, leyla erbil "bilmiyorum, hic sevilmedim ki!" gibi bir yanit vermistir.
Art arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel
Ay karanlık.
Dizeleri içine işliyor insanın. Her okuduğunuzda, her duygu halinde daha farklı anlamlara bürünüyor şiirleri. Daha büyük yaralara çeviriyor tüm acıları. Ama avı çekmenin bile bir güzelliği olduğunu hatırlatıyor, Bir yararı olduğunu.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
-yalnız değiliz..
Tütünü bilir misin?
"Kız saçı" demiş zeybekler,
Su içmez her damardan,
Yerini kolay beğenmez,
Üşür
Naz eder,
Darılır
iki parmak arasında kıyılmış,
Bir parçası var kalbimin
incecik, ak kağıtlara sarılır,
Dar vakit yanar da verir kendini.
Dostun susan dudağına...
-karanfil sokağı..
Şarkılar bilirim çiğ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.
Yaşanmışlıklara kalemiyle hayat veren,
-hasretinden prangalar eskittim.
-yalnız değiliz.
-ve karanfil sokağı adlı şiirlerin sahibi,
Acemi, çocuksu, gülünç hayaller kuran bir Ahmed Arif.