otokontrol denilen şeyin dayandığı asıl düşüncedir. vicdan kontrolünü kişinin kendisini yaratan'ın belirlediği ölçüye göre yapmak doğal değil midir? bizi yaratan bizi bizden daha iyi bileceği için onun emrettiği ahlak kuralları da bize en uygun olacaktır. korku dediğin saygı olmasın sakın.
ahlaklı olabilmek için ilk önce iyi bir anne ve babaya ihtiyaç vardır.
iyi bir anne ve baba ahlak'ı kişiye öğretendir. dini öğrenmeden önce insanoğlu ilk önce emeklemeyi, yürümeyi ve sonrasında konuşmayı öğrenir. yemek yemeyi, neyin yanlış neyin doğru olduğunu onlardan öğrendir. her insan allahtan önce anne ve babasından korkar. çünkü insanı insan yapan ve dini gereklikleri yerine getirebilmesi için ilk önce ailesinden gerekli eğitimleri alır.
camilerdeki kuran kurslarında öğretilen din ve allah bilgisi işin ilmi kısmına girer. bu bağlamda ahlak sonradan edinilen öğrenilen birşey değil, bebeklikten itibaren kişinin içinde olduğu büyüdüğü çevre ile doğru orantılıdır.
ahlaklı olabilmek için korkmaya da gerek yoktur ayrıca, iyi bir insan olabilmek neden korkmak gereği hissettirsin ki bir insana?
ahlaksızlık için allah'ı reddetmekten yeğdir. ahlakımı kendim belirlerim kaypaklığına karşı inancın parıltısıdır. unutmamalı hakikat tektir. ve insanoğlu doğrularını kendi menfaatleriyle eşleştirip prensip sahibi ahlaklı biriyim edası ile her türlü ahlaksızlığa meyyal bir varlıktır.
ahlaklı olmak korkudan değil, tanrı' nın özündeki iyiliği anlamak ve onun kıymetini bilmek için yapılan eylemdir. Tabi işi sadece maddi boyutu ile düşünenler buna bir anlam veremezler.
kesinlikle mantıklı bir önermedir. bunun en açık örneğini, kilise bünyesinde yetişmiş messi ve kendi bünyesinde yetişememiş cristiano ronaldo'nun ahlak kıyaslaması yapılarak görülebilir. hristiyan değilim. ama kimileri en azından hristiyan olsa da, ahlak kazansa diye düşünmüyoruz değil!
felsefi bağlamda yıllarca tartışılacağı bariz olan önermedir. bu konu beraberinde farklı sorunsallar geliştirmektedir.
birincisi; ahlaki farkındalık gibi çok kompleks ve insana has bir özelliğin ortaya çıkışı zihnin evrimsel süreçleri ile alakalı mıdır? yoksa bunu bir yaratıcı algı olarak bahşetmiş midir, yani ahlaki bilinç ya naturalist bir anlayışla ele alınacaktır ya da diğer şık; tanrı bizi edeplendiriyor, bu algıyı bize veriyor.
bir diğer ise; Sonuçta insanların, doğuştan sahip olduğu ahlaki farkındalık özelliğinin olması, Allah;ın insanı yarattığı doğruysa olası bir beklentiyken, ateist yaklaşım doğruysa umulmayacak bir özelliktir. ''Neden insana has ve kompleks bir özellik olan ahlaki farkındalık oluştu?'' sorusu, Allah;ı merkeze alan bir varlık anlayışı (ontoloji) içerisinde ateist anlayıştan daha iyi cevap bulmaktadır zannımca.
ahlakın rasyonel temellerini irdeleyecek olursak; Ateistler, söz konusu doğuştan özellikleri tesadüfi ya da evrimsel süreçlerin neticesi olarak değerlendirdikleri için, ateist biyologlar Ruse ve Wilson gibi, ahlakı bir ;yanılsama; olarak görmektedirler.ancak yanlış bir anlama olmaması için şu noktanın altını çizmeliyim, Birçok ateist, tektanrılı dinlere inananlardan elbette çok daha ahlaklı olabilir. bu, bizlere öğretilen ya da kimimize göre kendi kazandığımız kimimize göre de tanrı'nın verdiğine inandığımız ve günümüzde tedavülde olan ahlak algısına göre mümkündür. ancak sorulan sorunun aslıl amacı, ahlak kavramının rasyonel temelleridir ya da bunun gerçekten var olup olmadığıdır.
misalen, içi para dolu bir cüzdanın, hiç kimsenin görmeyeceğinin garanti olduğu ve bu parayla hayatın sonuna kadar rahat yaşanabileceği bir durumda, ;çalmayacaksın; ahlaki ilkesi gereğince alınmaması için, -Allah'ın varlığı yok kabul edildiğinde- herhangi bir rasyonel temel bulunamaz. doğuştan özelliklerin veya algılardaki evrimsel süreçlerin, çeşitli kültürlerin verdiği eğitimin şekillendirmesi elbette parayı iade etmeyi sağlayabilir ancak bunun rasyonel temeli ateist dünya görüşüyle belirmez. Zira natüralist-ateist anlayışa göre doğa dışında varlık yoktur; fiziksel olarak doğa ise itme-çekme, dalga-parçacık, madde-enerji gibi unsurlardan teşekküldür vedoğanın bu özelliklerinin hiçbirisinde, ahlakın zaruri şartı olan bağlayıcılığının temellendirilebileceği bir zemin bulunmazsınız. Fakat insanın üstünde bir otorite olan Allah'ın emirleri, her koşulda, ahlakın bağlayıcılığı için gerekli rasyonel temeldir.
tüm bu sorulardan sonra ahlaki değerleri kullanmam ve bunları edinmem için herhangi bir rasyonel temele neden ihtiyacım var ki önermesine karşı ise şunu söyleyebiliriz, doğa hangi sebepten, ancak Allah varsa rasyonel temeli olacak doğuştan ahlaki özellikler oluşturmuştur? sorunun tam tersi, doğa neden herhangi bir yaratıcıya ihtiyaç duymaksızın rasyonel temeli olmasa ve buna gerek duymasa dahi ahlaki kuramlar geliştirmiştir?
kısacası ahlaklı olmak için korku-ümit dengesinin orantılı biçimde insanın düşsel dünyasında ve oluşturacağı vicdani şablonda yer alması gereken olgudur, bunun içinde bir kudrete istinad etme gereksinimi hasıl olmuştur. şu günümüzde var olan algılarımız -ister ahlaki ister inanma ihtiyacı- tek başına sebepli değildir. algılar bir müsebbipin tetiklemesi ile vukua gelmiş ve zaman ile değişerek gelişmiştir ve gelişmeye de devam edecektir.
bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle ahlak nedir sorunsalı çözülmeli ki o zaman ahlakın allah ile anlam kazandığı ya da herhangi bir ilahi etki olmaksızın ahlaki öğretilere sahip olma yetisi tartışılmalıdır. velhasılı kelam çok su götüren konudur.