sabah 06:30'da yürüyerek işe gidiyorum.
önümden 15 yaşılarında, dizlerine kadar gelen eteği altına, çorap giymemiş liseli bir kardeşim, çantasının ağırlığı altında ezilmemeye, otobüsünü kaçırmamaya çalışarak ve kafası önünde yürüyor.
bir an dikkat ettim; karşıdan gelen benim bile babam yaşında adamlar, sabahın köründe, kardeşimizin bacaklarına bakmadan edemiyorlar. şöyle bir dikkat ettim, geçen 50 kişiden neredeyse dikkatli ve arzular tarzda bakış atmayan bir, iki kişi vardı.
bu insanların kendilerini uzak tutamadıkları sapkınlıklarının altında genetik bir faktör olabilir mi diye düşündüm. genetikte nesilden nesile aktarılan bir bilgi dağarcığı olduğu yönlü kuramlar var. kişi hayatı boyunca sahip olduğu yaklaşımlarla hayatını şekillendirirken, kendisini takip eden hayatları da şekillendirmenin adımlarını atıyor farkında olmadan. sıradan bir iç gıcıklaması zamanla bir hastalık veya sapkınlık olarak geliştirebiliyor kendini. bilim adamları üç nesil, davranışın karakteristik bir genetik faktör olması için yeterli bir taban oluşturduğunu düşünüyorlar. acaba baktığım bu insanlar kaçıncı nesildi de, sabahın köründe, önlerinden geçen, çocukları yaşında bir kıza ağızları sulanarak bakmaktan kendilerini alamıyorlardı ve sonraki nesilleri, çocuklarımızı ve torunlarımızı nasıl bir ahlak ve toplum çıkmazı bekliyordu.
işin başka bir boyutu da gerçekleşen olayların üstüne yapıcı bir şekilde gidilmemesi. anadoluda neredeyse her hafta bir ilde olmak üzere gerçekleşen, çocuk tacizi ve tecavüzü olaylarının, yaşandığı ilde 6,7 ayda bir oluyor diye genel bir durum olarak görülmeyip, yapan şahısların ahlakı ve psikolojik durumu hakkında yorum yapılması. farkında değiliz ama ülkemiz, çocuk istismarı, kadına taciz ve şiddette dünya lideri bir ülke. kadınlarımız güvende değiller. hatta erkek çocuklarımız dahi güvende değiller. hatta ve hatta kundaktaki bebeklerimiz dahi bu ahlaki çöküşün kurbanları olabiliyorlar.
çok net olmasa da, yaygın bir kanaat türkiyenin çocuk pornosu konusunda, batılı talepçilerin, kaynak ülkelerinden olduğu, hatta ilk 2 ülke arasında yeraldığı yönlü. binlerce çocuğumuz kayıp, sayısını bilmediğimiz kızımız ve erkeğimiz gizli mağdur. kimbilir kaç tanesi kayıp olarak aranıyor. her ne kadar kendimize konduramasakta ülkemizde sokakta da gözlemliyeceğiniz boyutta alarm çanları çalıyor.
devletimizin ve sivil toplum örgütlerinin konuyu ele alışı, münferit kişisel olaylar olarak görmek ve göstermek yönlü. artık şu internetin diğer konularda olduğu gibi, bu konuda da hem idarecilerimizi hem de toplumumuzu uyandırma ve tedavi etme zamanı geldi diye düşünüyorum. gelin bu konuyu sözlüğümüzde açtığımız başlıklarla ve entrylerimizle(sözlüğümüzde yeralan bazı yazar arkadaşlarımızın, kadına ve genç kıza bakış açısıda ayrıca tartışılmaya değerdir.)
enine boyuna ortaya koyalım. unutmayın ki görmezden gelinen her olay, toplumumuzda kangrenin daha da yayılmasına ve sonunda evlerimize, okullarımıza, hastanelerimize, toplumsal hayatın her yerine ulaşmasına neden olacaktır.
hepinizi bu toplumsal yarayı nasıl tedavi ederiz konusunda düşünmeye davet ediyorum.
bireysel her adım, yanyana konulduğunda, geleceğimiz adına dev bir adım atmış oluruz.
başlık ve entrylerinizi bekliyorum.
yozlaşan ve gelişmek yerine gün geçtikçe çökmeye başlayan namus kavramının yarattığı etkilerdir. bir adam düşünün ki, torunu yaşında olan bir kızın dar kot giyiyor diye içine düşsün. böyle olmamalı, hakikaten olmamalı... bazı düşünce tarzını benimsemiş olanlar, e kız da o kadar dar pantolon giymesin, etek altına çorabını giysin, dar olan penyeleri tercih etmesin diye düşünebilir. ancak bu yanlış bir düşünce tarzıdır. insanlar, hak ve hürriyete dayalı bir ülkede yaşıyor ve aynı havayı soluyorsa, torunu yaşındakilere öküz gibi bakanlara tek yapılması gereken, büyük bir mandıraya kapatmak olacaktır. bazı ülkelerde uygulanan şeriat denilen kavram, aslında böyle konularda uygulamaya geçse çözüm çok net olabilir. cinsel tacizde ve tecavüz olayında bulunan bir adamı beslemek, bana göre son derece saçmadır. tacizde bulunan yerini keserek verilen ceza bence en uygunu olacaktır. toplumsal yaşamın parçası olan bir olma anlayışı, son zamanlarda boyut değiştirse bile, hödük insanları aramızdan bir şekilde temizlemek boynumuzun borcu olmalıdır.
işin aslı olarak iki kutubun arasında sıkışmış olmamızı gördüğüm durumdur.
Türkiye nin kimliğini tanımlamamız gerek önce. muassır medeniyetler seviyesinde belli seviyede gelişmiş bir avrupa devletinin kültürlü ve yan etkisi olarak modern insanlar mıdır? yoksa orta doğudan göçmüş araplarla yakın ilişkisi olan, islam camiasına zamanında hükmetmiş ve şu anda da belli seviyede sözü geçen bir müslüman mı?
'hoca ne alakası var, sen sapla samanı karıştırmışsın' diyenlerinizi duyar gibiyim. hayır, asıl sapla saman karışınca şimdiki türk toplumu çıkıyor ortaya işte. bu kimlik çatışması içerisinde de kendimizi koyacak bir yer bulamıyoruz.
değindiğim konu, olayın tek nedeni olmayabilir. lakin farklı bi bakış açısı daha geliştirebildiysem, ne mutlu katkım adına..
değerlerin içi boşaltıldığı ve kapitalizmin tüketim toplumu yapma amacının karışımı bir sonuçtur.
islam baskısı denmiş. baskı mı kalmış artık kardeşim her yer çıplaklık dolu her türk erkeği cinselliğini giderebilir bir şekilde ortam var. yoksa islami değerlerin aşınması mı problem. manevi eğitimle ilgili herşeye karşı çık, temelde toplumsal bir kaide olarak kalmış ama içi boşaltılmış baskılar sürsün, cinsellikle ilgili veriler bol bol medya da heryerde olsun sonra suçu islam'a at ne ala.
gençlerin manevi eğitimidir mesele, değer boşluğunun yerini elbet bu tür şeyler alacaktır. herkes felsefe falan okuyup erdemli yaşamam lazım diye kendisine değer geliştirmeyebilir zira. dine mesafeli insanlar bile yeri gelir cemaat yurduna çocuğunu yazdırmak ister acaba neden? ne ayeti varmış küçük çocuklara sapıkça bakın diye? göz zinası diye bir kavram var islamda bundan bahsetsenizya.
resmi rakamlara göre kanada isveç gibi ülkeler çocuk tacizinde ön sıralarda. cinselliğin belkide en rahat yaşandığı ülkelerden olan bu ülkeler çözümün kayıtsız şartsız özgürlük ve eğitim kalitesi olmadığını da gösteriyor bize. kanada da eşcinsellik adeta yönelim bilmem ne seviyesini aşmış bir zevk türü haline gelmiş, bunu da tartışın. türkiye nin resmi verilerde arka planda kalması da yanıltıcı olabilir, bizim toplumda her olay günyüzüne çıkarılmıyor ve çocuk pornosu konusunda çok iyi yerde olduğumuzu sanmıyorum.
ingiltere de o yaştaki çocuklar birbiriyle bileşip gayrimeşru çocuklar ediniyor, batı toplumlarında bu gayrimeşru ortada kalan çocukların ne olacağı tartışılıyor. özgürlük? ee neyin özgürlüğü annesi babası belli olmayan çocukların mutsuzluğu ve topluma bakışları ne olacak kardeşim, açıklayın. tüm değerleri yıkmaya çalışırken yerine koyabileceğiniz pratik çözümler yokken karşı çıkmışta olsanız, kapitalizmin o tüketim toplumu oluşturma idealinin bir parçası olursunuz. manevi eğitim ancak bunun önüne geçebilir.
bunu da ezen ezilen, fakir zengin, emekçilikle açıklayın her şeyi açıkladığınız gibi. eleştirirken insaf ölçüsünden sıyrılmamak lazım. meseleye çözüm önerisi sunmak gerekirse yukarıda belirttiklerimde mevcut.
ahlak tümüyle sosyal bir öğretidir ve ona ait değerler, sosyal ilişkiler sonucu sonradan kazanılabilirler.
dünyaya geldiği anda bir çocuğun beyni; ırkı ve cinsi ne olursa olsun, içerisinde yalnızca işletim sistemi yüklü olan yeni bir harddisk'e benzer. dolayısı ile o çocukta, ahlaki bir bozulmadan söz ediliyor ise bunun nedenlerini, ailesi ve yaşadığı toplumda aramak gerekir.
- bu bağlamda, ahlaki çöküşün genetik şifrelemesinden söz edilemez.
sözü edilen, insanların, ahlak kavramını yanlış algılamaları ve genç nesillere bu haliyle öğretmeleri ya da genç nesillerin toplum içerisinde gözlemlediği kimi ahlaksızca davranışları özümsemesi olabilir.
toplumsal bakışımızın zamanla iç ve dış etkilerle değişmesi, bu etkiler yüzünden değişen fikirlerin sapıkça bir hal alması sonucu bu tip olaylar artık sıradanlaşmaya başlamıştır. zaman bu şekilde devam ettikçe artık bu etik ve ahlaksal yönden sıradanlaşan bu sapıkça fikirler yüzünden ülkemizde çocuklara karşı yapılan istismar boyutu arttı ve ne yazık ki gündemi değiştirme gücü olan medya, siyasal güç ve sivil toplum kuruluşları gereken önemi vermemektedir. Bu yüzdendir ki halk gereken seviye de bilinçlendirilmemektedir.
türkiye nin, taciz ve ahlaksızlık konusunda amerika yı geçeceğini sanmıyorum fakat yaşını başını almış, her hafta cumaya giden amcanın bile liseli kızlara yiyecek gibi baktığını kendi gözlerimle gördüm.