dünya piyasalarında imf nin bir üst otorite gibi davranması, bir son başvuru mercii gibi davranması; ulusal pazarlarda ekonomi batsa bile nasıl olsa kurtarırlar algısı yaratabilir. bu algıdan hareketle sistem içindeki aktörler daha fazla risk alabilir. ve sorumsuzca davranabilir. bunun adı ekonomide ahlaki çöküntüdür.
ahlaki durumda meydana gelen çözülme, çöküntü durumudur. tek tek bireyler ahlaki çöküntüye uğrayabileceği gibi toplumun geneli de ahlaken bir çöküntü yaşayabilir. genellikle terimin kullanıldığı nokta da, toplumda meydana gelen ahlaki çöküntüdür.
memleketin en derbeder olduğu; "neden burdayım, görevim ne" diye şahsi sorgulamalar yapılarak erdemli davranışlar sergilenmesi halinde önlenebilen toplumsal afet.
Türkiye'de bir işbölümü yapılmış. Laikliğe, kadın-erkek eşitliğine aykırı eylem, kitap veya filmleri laik kesim eleştiriyor, ahlaka, kadının aşağılanmasına, çocuğa yönelik girişimleri de muhafazakarlar.
Gerçek birebir böyle değil ama böyle bir algılamanın olduğu gerçek.
Şimdi Türkiye'de kadın vücudunu bir meta haline getiren, anneliği aşağılayan bir dizi yapılıyor, dizinin oyuncuları çıkıp "Ben de olsam aynı şeyi yapardım" diye beyanlar veriyor ama toplumun kendini laik ve ilerici gören kesimi sessiz kalıyor.
Elbette film yasaklansın diye bir teklif getirmiyorum.
Ancak kadını ve anneliği bu kadar aşağılayan bir filme karşı laikliklerine sürekli vurgu yapan kadın örgütlerinin sessiz kalmasını anlamıyorum.
Tamam kabul ediyorum, laik ve muhafazakar ahlak anlayışı arasında ciddi farklar vardır ama toplumun temel bir ahlak anlayışı da vardır.
Bu herkesin sahip çıkması gereken ortak değer, asgari müşterektir.
Annelik ve kadının metalaştırılması, annenin fahişeliğinin rol model olarak halka sunulması, herkesin karşı çıkması, tepki koyulması gereken bir durumdur diye düşünüyorum.
Ben halka açık yayın yapan bir televizyonda yayınlanan bir diziyi, evde kızımla izlerken şoklarla karşılaşmak istemiyorum.
Kızıma, bir annenin çocuğunun tedavisi için vücudunu pazara çıkarmasının övünülecek, yüceltilecek bir olaymış gibi sunulmasını istemiyorum.
Evime aldığım gazetede, manken kızların mendil değiştirir gibi sevgili (veya müşteri) değiştirmesini iyi bir şey sunarmış gibi haberler okumak istemiyorum.
isteyenin evinde şifreli kanaldan, dvd’den porno film izlemesine bir şey demiyorum ama halka açık yayın yapan kanalların, bu ülke gençliğine daha doğru düzgün rol modeller sunmasını istiyorum.
Muhafazakar mıyım, kesinlikle hayır.
Ancak toplumun sosyal sermayesinin yozlaştırılmasını kabul edemiyorum.
Eğer gençliğe, kadınların amacı ne olursa olsun, para karşılığı cinsel ilişkiye girmesini normal, hatta yüce bir davranış olarak sunarsak, 10 veya 20 yıl sonra nasıl bir gençlikle karşılaşacağımız konusunda korkuya kapılıyorum.
Bu nedenle kadınları ve örgütlerini göreve çağırıyorum.
Sesinizi yükseltin.
Yükseltin ki, çocuklar her nevi fahişeliğin yüceltici bir eylem olarak kabul edilmediğini görsün.
Rüşvete, hırsızlığa karşı çıktığınız gibi, kadınlığı ve anneliği aşağılayan her duruma el koyun.
Türkiye'nin geleceği için lütfen sessiz kalmayın.
Bu aile içi şiddetten daha az önemli bir konu değil, diyorum.
Yoksa yanılıyor muyum!
ahlak-i çöküntü yani çöküntünün ahlakı.evet efendim çöküntünün de bir ahlakı vardır.once yavaş yavaş durumun çöküntü olacağını bildirir , amprik çalışmalarla gözlemlenen terim sayıları bu bilgiyi bize vermiştir.fosil kalıntıların naçizane veri tabanına dayanarak fk1/fk2 oranının matrissel dağılımına baktığımızda t tablosuna gereksinim duyulmadan çöküntünün hızını bulabiliriz.çöküntü büyümeyi yavaşlatan unsurların başında gelir.fabrikalaşma sürecinde çıkan sera gazlar küreselleşme yolundaki dünyayı küresel ısındırır.bu da çöküntüdür.sera gazlar çöker ısınma olur.büyüme yavaşlar.çöken hava kirli havadır kanser yapar.gazlar otonom vergi ile yüklüdür.yüklenen vergiler atmlerden çekilir.para bitince çöküntü yaşanır mide kazınır büyüme yavaşlar.*
her şeyin kolayına kaçmak moda şimdi. o hani bir laf varya '' zoru başarırız, imkansızı biraz zaman alır '' diye, işte bu lafta kaldı artık. mücadele azmimizi, ruhumuzun direncini kaybettik. kimliğimizi, kişiliğimizi yitirdik. sözde müslümanız ama hristiyanlardan beter yaşıyoruz. özümüze dönmemiz gerek acilen. şefkat tokadını yiyince iş işten çoktan geçecek.
yoksa bu hormonlu gıdalardan mı oldu böyle bu nesil ?
edit: günümüz insanlarının müslümanca yaşadıklarını iddia edenlerin kuran ve sünnetten haberleri yok. onlar için varsa yoksa islam düşmanlığı.
Son dönemde, yoğun şekilde hissedilen olumsuzluktur.
Çocuk tacizine ve tecavüzlerine bile sessiz kalan, suskun kalmayı marifet sayan güruhtan sonra, " ahlâktan ve ahlaki faziletlerden" söz etmek gülünçtür...
2010'lu yılların en büyük problemidir. 2000'lerin başı ve 90'larda da vardı belki ama bu derece "ahlaki çöküntü" diyebileceğimiz kadar değildi diye düşünüyorum.