toplumların zaman içinde değiştiğini kabul edecek olursak, ahlak kuralları da zamanla değişikliklere uğrayabilir. ahlak kişisel düşüncenin üstünde toplumun bir eseri olmaktadır.
dinin olmadığı dönemlerde insanlar belki daha iyi ahlaka sahip idi.
tabii, "iyi ahlak nedir?" büyük bir tartışma sorusu. ama en azından, eski dönemin insanları, bu dönemin insanları ile kıyaslandığında, bu denli ahlaksız olmalarını gerektirecek bir durum yoktu. örneğin, bir altın bilezik için 70 yaşındaki bir kadını öldürmezlerdi. altın geldi, ahlaki değerler yok oldu.
kuşaktan kuşağa aktarılan davranış kuralları ( normlar ), idealleri değerler silsilesidir. düzeni tesis etmek, mevcut sosyal düzeni devam ettirebilmek için vardır diyebiliriz.
ahlakın yapısını inceleyecek olursak, iki ana kaynağı olduğunu söyleyebiliriz.
birincisi din, ikincisi toplum sözleşmesidir (bkz: toplum sözleşmesi).
her din, hitap ettiği insanlara nasıl yaşayacağını söyler. her dinde varolanlarla ilgili bir açıklama vardır.
bir ahlak sistemin esahiptir din. bu şu demektir, kişinin tanrıyla, tabiatla, başka insanlarla olan ilişkilerini düzenler.
dinin toplumdan ve siyasetten çekilmesi, 17.yy'da başlar, bireysel alana atılması ile bu kaynağı toplum sözleşmesine bırakmıştır diyebiliriz, batı ekseni tarafından konuştuğumuz zaman geçerlidir bu durum. biz de batı etkisi tanzimat, çok belirgin olarak cumhuriyet ve modernleşme sürecinde kaynağı toplum sözleşmesi olarak görmeye başlıyoruz.
toplum sözleşmesi, toplumu herkesin çıkarına inşa etmektir. üç büyük adam vardır, hobbes, locke, jean-jacques rousseau ve ortaçağ'dan hugo grotius vardır.
(bkz: thomas hobbes)
(bkz: john locke)
(bkz: jean jacques rousseau)
burada bir doğa durumu vardır, toplum inşasından önce ahlak yoktur, burada bir kaos hali olabilir. böyle durumda herkesin canı tehlike altındadır. bu durumda insanlar bir anlaşma yapıyor. bir otorite inşa ediyor, bu da devlettir. sivil toplum düzeni altında gerçekleşiyor bu.
ahlak yaşanan bir şeydir, her zaman evrensel olmayabilir. tarihsel ve felsefi açıdan önce deldiği için etikten ayrılır.
etik onun üzerine gelen bir şeydir. ahlak olmadan etik olmaz, ahlak ile etiğin çatışmaması gerekir.
ahlak tanımında sosyolojik boyutundan başka bir de ontolojik boyutu vardır. bu boyutlarından biri teorik diğeri pratiktir.
teorik dediğimizde analşılan şey, insanın dış dünyayı anlamaya çalışmasıdır.
pratik ise amaç ve doğru eylemde bulunmaktır. doğru eylemde bulunmak için değerlerle olan ilişkimizi ele almalıyız.enine boyuna düşünmeden bahsederiz.
en süslü ve kitap üstündeki tabiriyle özgür iradelerin dans ettiği bir evrende bir orta yol bulma, bir ateşkes bölgesi yaratma çabasıdır.
ama yok merak etme, felsefe yapmayacağım. (felsefe yapmak ne laa..) elimden geldiğince doğru dürüst cümleler kurup iki üç şey söyleyeceğim. neyse; anlaşmayı kabul edenler arasında ateşkes sağlar. güvenli bir ortam oluşturur. ama anlaşmayı reddeden ya da yoksayan biri o bölgeye girdiğinde bölge sakinlerinin can, mal, psikolojik ve sosyolojik güvencesi kalmaz. "ahlaksız" ın vicdanına kalır kaderleri. yani ahlak pamuk ipliğine bağlıdır. o yüzden bu güvenli bölgede gerçekleştirilen en küçük "ahlaksızlıklara" bile aşırı tepki gösterilir. söz konusu ahlak olunca tolerans yoktur, tehdit tehdittir ve büyüğü küçüğü yoktur. fonksiyon olarak kabul edebiliriz aslında ahlak olgusunu. daima normal kabul edilen "sabit" bir çıktı vermeye ayarlanmış, tehditleri güvenli düzeye indirgeyen ve sıfırlayan sabit bir fonksiyon.
yine de ahlakın daimi olma çabası ya da dürtüsü yoktur. geçerli olduğu dönemde değişmez ve norm olarak kabul edilir ama bu bir sonraki değişime ya da level atlamaya kadardır. hükmettiği zamanda ondan üstünü yoktur. toplumsal sözleşmenin ve erdemin tepe noktasıdır her zaman. on bin yıl öncesinin insanları arasındaki sözsüz kurallar gibi. şu andaki yazılı kurallar gibi. eskinin uç'ları şimdinin normlarıdır. tam tersi de olabilir. şimdinin uç'ları geleceğin normları ya da büyük günahlarına dönüşebilir.
bir de iyice boku yemiş günümüz modern insanı için ahlak "ben de varım" diyebileceği bir kavram. evrene hükmetmenize sebep olan bir kavram. hikaye değil bu, gerçekten. evrensel sandığınız kendinize ait ahlak olgunuzla tamamen farklı koşullarda yetişen; farklı normlar altında büyüyen başka canlıları ve insanları onbinlerce kilometre öteden, ya da birkaç metre öteden hükmedercesine yargılamanıza olanak sağlıyor. işi ilerletip yargılayıp cezasını kesenler de var. bazen bir hakim bu, bazen sokaktaki bir ahlak gardiyanı.
bu sıcakta beni bu kadar saçmalatmaya iten şeyin ne olduğunu biliyorum. birkaç gündür sikindirik ve değersiz fikirlerini gözüme gözüme sokan yine sikindirik ve değersiz birçok insanın boş laf kalabalığı.
uzuncana bir süredir bu asosyal insanların kendini hödö hede zannettiği sözlük platformunda yoktum canlarım. her zaman insanlarlayım, iç içe. aslına bakarsanız gözlem yapmak çok eğlenceli.
bu yazı alıp başını gidecek gibi.
neyse bir ahlak olayı vardır ki beni gülmekten öldürüyor. tabi insan içinde kıs kıs gülüyorum içerden.
ne ilginç bir toplumuz lan. hem amerikan özentisi hemde kendi örf adetleri tribi, gel gör ki ne istediğini bilmeyen, bundan mütevellit gazetenin 3. sayfasında inanılmaz başyapıtlara imza atmış bir toplum. amerika bu entrikaları bırak film yapmayı yazamaz yazamaz.
herkesin ruhu fahişe ama dışardan baksan madam musha. ne ayak anlamadım.*
hayır sanki görünmeyen bir yerlerde gizli bir ahlak polisi var böyle silüet gibi. belki de işin en komik tarafı o polis içlerinizde.
nereden başlasam bilemedim...savulun;
- seviyorum dediği kızdan 2 gün sonra ayrılıp yanımda oturup ağlayan çocuk, üstüne bir üç gün geçtikten sonra ''ben zaten onu sikmiştim'' cümlesiyle onlarca insanı;
- sevgilisinin ev arkadaşını baştan çıkarıp gizlice yaptığı sex'i, sırf gizemli, kaçamak vede tehlikeli olduğu için; aslında adrenalin sevdasına iki dostun birbirine savurduğu ''öldürücem ulan seni kahpe'' tehditleri veya öldürme olaylarıyla yüzlercesini;
- dayılık, amcalık hatta ve hatta kızına çoluğuna, çocuğuna tecavüz eden kansızın savunmasıyla trilyonları,
- başını örtüp gizlemeye çalıştığı namussuzluğunu, paramparça olmuş vajinasının şarapnel parçaları ebeveynleri tarafından bulununca, kurşuna dizilen 16'lık fadime'yi yetiştiren sikimsonik ailenin eğitimsiz ve kültürsüzlüğünün dramıyla binlerce insanı;
- 10 tane çocuk yapıp dilenen kıt zihinli yarak hasan'ın önünden geçerken ''abi 10 çocuğum var allah rızası için bir sadaka'' lafına karşılık cüzdanımdan çıkardığım 50 kr değerindeki prezervatifi kutusuna attığım andaki suratındaki mal olmuş ifadeyle milyarlarca insanı;
komedi, dram, aksiyon...
her biri kendi dalında bırak oscar almayı, gezegenler arası bla bla bla...
her neyse. diyeceğim o ki bırakın dünya gezegeni içinde aşkı, sevgiyi, sevişmeyi iğrençleştirmeyi de kendinize gelin amk.
sevişmenin de bir onuru var ve bu ülkede olduğu kadar ürkütücü değil.
bırakın siktiri boktan bir kan parçasını bir zarı.
size onları yaşatan duygulara bakın amk.
sex'i araç yapın amaç sevmek olsun.
hee bir de şu ahlak polisi vardı ya hani görünmeyen, işte onu bir yerde yakalarsam ahlaksızca sikicem haberi olsun.
kaybedildiginde kalbi karartan, varlıgıyla hayata anlam katan mukaddes vasıf... bu vasfı kaybetmemiş talihliye doyum olmaz efendim, yüzüne her bakıldığında kalbindeki o güzellik olacaktır zira görülen.
hani derler ya; yüzü güzele 40 günde doyarsın, huyu ahlakı güzele bir ömür doyamazsın. evet evet, işte öyle bir şey...
rasyonel temelleri bugün halen daha tartışılagelen, kişinin içinde var olduğu toplumun değer yargılarına göre şekillenen, belli bir formüle ait olmamakla birlikte, izafi bir algı olması işleri zorlaştıran bir olgu.
genellikle din eksenli alındığında büyük tartışmalar çıkar, ancak ortada var olan bir gerçek var ki, ahlak; dini ögeler de dahil olmak üzere bir toplumun kendi eliyle yoğurduğu ortak bir kuramdır.
kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir. Terim genellikle kültürel, dinî, seküler ve felsefi topluluklar tarafından, insanların (subjektif olarak) çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı için kullanılır.
ahlak genel geçer kanunlardan biridir. topluma göre değerlendirilir. metroda öpüşmek ahlaksızlık kaşarlık ve gavatlık olarak değerlendirilebilir. ha bu arada sizin değer yargılarınızı sikeyim geniş mezhepliler.
"ahlaki eylem yoktur, eylemlerin ahlaki yorumu vardır." der nietzcshe. bu söz ahlak konusunda önemlidir.
tüm dünyada ahlaksızlık sayılan belli davranışlar vardır.*** bunlar cinayet, tecavüz, yalan söylemek vs. dir. aslında bunlar genel geçer kurallar değildir, tartışılabilir. bunların önemi toplumun devamını sağlamasından ileri gelir. eğer cinayet ahlaksızlık ve kanunen suç sayılmasaydı insanlar birbirini öldürürdü, bu da toplumun devamını tehlikeye sokardı. yani ahlak bilimin, dünyanın bir kuralı değil, sadece bizim kendi iyiliğimiz için uydurduğumuz bir şeydir. bu yüzden her eylemin uygunluğu tartışılabilir ve zamanla değişir.