ahlak dediğiniz hayatla ilgili görüşünüzden ibaret.
nasıl bi insan olmak istiyorsanız, ahlakınızı da kendiniz belirlersiniz. ahlak kuralları toplumun bi dayatmayı ve bu kurallara uymayanları cezalandırmaları ya da dışlamalarının sebebi onların istediği gibi yaşamanız için sizi zorlamaları. uymayanlar ise ahlaksız/kötü insan olarak nitelendirilip dışlanıyor. yani benim istediğim gibi olmayan kişi her zaman kötüdür mantığıyla hareket ediyorlar.
bana dini kullanarak her istediğini kabul ettirmeye çalışan birilerini hatırlatıyor bu ama ismi neydi, tam hatırlayamadım.
Siz bu bahsettiklerinizi algılayacak kapasitede mi zannediyorsunuz inanan bir bireyi.
Adam okurken bir şey anlamayıp ne diyoki ya bu diyecek.
Şimdi burada olması gerektiği için yapılan bir tercihten. Ödev ahlakından ve zorunluluktan yapılan şeylerden bahsetsem kafa yapar bunlar da ne denildiğini anlamazlar beyinlerinde karşılığı yok.
Ama yine de şöyle diyim. Doğru olanı doğru olduğu için yapmak bir şeyi sırf zorunlu tutulduğu için yapmaktan en az 100 kat daha iyidir.
Kendini geliştiremeyen, okumamış, kulaktan dolma cehalet içerisinde hayatını sürefeldiği gibi devam ettiren toplumlar için şarttır.
Onlar toplumda oluşan her çatırdamayı inançsızlığa bağlar ama her türlü pisliğide yaparlar. Oha türkiye değil mi la bu.
Mesela bir amerikalı ülkesinde yaşanan bir olayı yapan kişinin yahudi olmamasına bağlamaz.
Din ahlaki standartlarin tutturulabilmesinin tek kosulu degildir elbette. Zaten ahlaki presniplerin yekun bir standardi da olamaz. Arabistan'da 4 kadinla evlilik yapmayi planlayan adam bu girisimine dini refere eder, uzak doguda 4 erkekle evlilik yapabilme ruhsati veren yerel inanislara rastlanir vs. Her ikisi de kendi kosullari ve kitlesel kabul atmosferi icinde ahlakidir. Hulasa Ahlak, aile, egitim, din vb. kurumlarin tesis ettigi buyuk bir mecradir. Bunlardan herhangi biri tek basina ahlakı insa edemeyecegi gibi kisinin ahlakli olup olmamasi konusunda da sorumluluk yuklenecek, gunah kecisi kabilinden hedefe konulacak muesseseler degildir.
Dinin ahlakı teorik anlamda geliştirdiğine ve ilerlettiğini düşünmekle birlikte, fiilen bulunduğumuz dünyanın her yerinde, ahlakın varlığı için dinin zorunlu olduğu görüşü kanımca yanlıştır. Şöyle ki; pekala din adı altında dünyanın her yerinde her dinden insanların ahlaksızlıklar yapılabildiğini gördüğümüz gibi, dindar olarak kendini nitelendiren insanların da pekala ahlaksız ve kötü oldukları durumlar söz konusudur. Aynı zamanda herhangi bir dini inanca mensup olmayan veya inanmayan insanların da pek iyi ve ahlaklı olduğunu da görebilmekteyiz. Hal böyle olunca; True detective dizisindeki bir replik aklıma geldi.
"-Din olmasaydı neler yapardık tahmin edebiliyor musun?
-Şimdi ne yapıyorsak aynısını. Sadece daha açık bir şekilde.
-Saçmalama, din olmasaydı ortalığı kan götürürdü.
-Eğer ortalığı kan gölü götürmesini engelleyen şey, ilahi mükafatlandırma veya ilahi cezadan kaçınmak için ise arkadaşım, kusura bakma ama bu iki yüzlülükten başka bir şey değil. "
Öncelikle bazıları şu iddayı ortaya atacaktır, "insan özünde iyidir" bunu kabul etmek mümkün değildir.
Daha yaşamının ilk saniyesinde fütursuzca emmek isteyen canlılar sanki bebekler değil. Aynı anda 3 oyuncakla oynamaya çalışan çocuğa ne diyeceksiniz ? hiç bir şekilde doymayan, boğulana kadar emebilecek bebeğe masum mu diyeceksiniz ?
insan özünde, omnipotent bir varlık olduğunu düşünür, hazzın peşinden gitmeyi ancak ahlak sayesinde dizginliyebilir.
Peki bu ahlakın kaynağı nedir. Euthyphron ikilemibunun için bir örnek.
insanın özünde iyi olduğu ve ahlakı bu şekilde insanın içinden ortaya çıkaran kuramları kendimce yanlışlamış oldum böyle.
Din insanlara ahlakı öğretmez, ahlaki davranışı öğretir. iyi kalpli olmayı öğretmez, iyi kalpli gibi davranmayı öğretir.
Ahlakı kant açısından incelemek daha iyi. Bir şeyi yapmış olmak için yapmak, ahlaklı davranış değildir.
Size iyiliğin karşısında cenneti vaad etmiş, kötülüğünüzü cehennemle tehdit etmiş bir din ahlaka öncülük edemez.
Ahlak ancak mantıklı ve evrenselleşebilecek kadar geniş yasalarla oluşabilir.
Ahlak için dine ihtiyaç yoktur. Din bundan yüzyıllar önce kendi kendini idare edemeyecek toplumları düzene koymak için getirilmiş bir çeşit kurallardır kanımca ve günümüz şartlarından çok çok uzak şeylerdir. Günümüz şartlarında her insan toplumun düzenine uyan,barış içerisinde ve yaptığı işle diğer insanlara ve insanlara maksimum fayda sağladığı ve yardımsever olduğu sürece kimse ona hangi dine mensup olduğu veya dine inanıp inanmadığını sormayacaktır.
insan olmak mı istiyorsunuz ? toplumun sizin için seçmiş olduğu tüm değerleri yoksayın. kendi değerlerinizi oluşturun. sonra toplumsal değerlerle karşılaştırın. ne kadar özgürüm. bu soruyu kendinize sorun efendim.
Türkiyede din ikiye ayrılmakta.
A-küçük yaşta gördüğü duyduğu. Yani taklidi.
B-irade kullanımı %100'lere yaklaştığında kendisinin araştırıp okuyup, anlamlandırıp uyguladığı tahkiki kısım.
Evet şimdi esas sorun; küçük yaşta bilinç altına yerleşen din ile, ilerki yaşta tahkiki manada öğrenilen hakikatler mübarezeye kalkışıyor. işte bu durumda kişi eğer bu yolu doğru ayarlayamazsa; ya komple yaşamama yolunu seçiyor.
Veya; her ortama göre tasannuvari tavır takınıyor.
işte bu noktada din devre dışı kalıyor ve ahlaksızlık yol buluyor.
işte bu nedenle din ihtiyacı insanlığın ilk döneminden itibaren gerekli olan bir durumdur. Çünkü ahlak eğer kişiye göre olursa, ayıp durumu neye göre kime göre diye sorarım.
Mesele uzun. Hakikatte herkes tarafından aslında biliniyor.