biraz daha kalın olsaydı hiç de fena olmayacak çizgidir.
birinin bir sevgilisi, eşi veya benzer bir ilişkisi var. bakıyorsun çatır çatır ve gizli gizli başkalarıyla yazışmalar, kahve içmeler falan. rahatsız oluyor bu birisi olan bitenden; istemiyor böyle şeyler olsun, gözü hep arkada olsun istemiyor. huzuru bozuluyor, kıllanıyor ve söylüyor sevdiceğine. buraya kadar birşey yok; ama her iki taraf için de yok. yani olayın ahlak kavramıyla bir ilgisi yok.
gelgelelim "başka erkeklerle/kadınlarla fıkır fıkır olman hoşuma gitmiyor" diye tepkisini ortaya koyana "ahlak bekçisi" diye yafta yapıştırılıyor. sorun tam olarak bu...
burada bir adet "prensip" vakası ile karşı karşıyayız, ahlak değil, karıştırmayalım. herhangi bir ilişkinin sağlıklı bir düzeyde devam etmesi için tarafların kandırılmadıkları duygusuyla hareket edebilmesi için bir takım kurallar getirilebilir. bu ilişkinin ille de aşna fişne olması da gerekmez; ticaret ilişkisi de olur, proje çalışması da olur, herşey olabilir. ancak bir takım oyun kuralları fena olmaz. ne kadar esnek olunacağı, ne kadar taviz verileceği herkes veya her ilişki için değişiklik gösterebilir. ancak her halükarda biraz prensip ve nizam olması, trafik ışıklarının olması kazaları engelleyebilir.
taraflardan bir tanesi "başkalarını arama" dediğinde öbür taraf "ben canımın istediğini ararım" diyorsa ortada bir "prensip uyuşmazlığı" söz konusudur, ve ilişki sonlandırılır mesela. yok öbür taraf anlayışlı davranıyor ve talepte bulunanın prensibine uyuyorsa o zaman devam edebilir. elbette "başkalarını arama" talebinde bulunan da prensiplerinden vaz geçmeye kalkabilir, o da onun bileceği iş.
sorun kısmı şu: "başkasını arama" talebinde bulunanı "ahlak bekçisi" diye yaftalamak. bu kişi bütün insan ilişki çeşitlerini anlıyor ve varlıklarını kabul ediyor olabilir. sırf bu yüzden karışıp görüştüğü insanlar içinde her türlü ilişki çeşidini yaşayan, karışık oynayan, toplu takılan, değiştirme tokuşturmaya bayılan modeller vardır ve bizimki bunların hepsini anlayışla karşılıyor, karışmıyor, yorum yapmıyor ve yargılamıyor olabilir. ve tam da "yargılamadığı için", "yargı sahibi olmadığı" için herhangi bir ahlaki davası da yoktur. "ahlak bekçisi" olması teknik biçimde mümkün bile değildir yani.
gelgelelim kendi dahil olduğu, kendisini ruhen, bedenen ve ismen koyduğu bir ilişkinin en az baş ağrısı ile devam etmesi için bir takım sınırlar istiyor. işte bunlara da prensip deniyor.
ama sırf bunları istiyor diye "ahlak bekçisi" diye yaftalanmak neden oluyor peki?
bunun cevabını, işte o kafasına göre prensip sahibine "ahlak bekçisi" yaftası yapıştıranların hayat hikayesinde ve geçmişlerinde bulabilirsiniz. ne bulacağınızın süprizi ise yoktur: prensipsizlik ve prensipsizlikten kaynaklanan başağrıları...