geçenlerde kız arkadaşımla kiralık ev ararken "aslında bekar çiftlere ev göstermiyoruz ama bu ara işler kötü, malum kriz var" diyen emlakçının toplumudur, dinle falan ilgisi yoktur.
batının kültürel taklitçiliğiyle maymunlaştırılan toplumlarda sıkça görülür.ahlaksız ve hayasız gelişmelerin pek çoğu bununla ilintilidir.taklit ettiğin yerde papazın nerdeyse pek tabii olarak sıkça yaptığını elbet yurdunda sahte,özde değil sözde kimi imamda yapar.
burda beyin sahiplerinin algılaması gereken namussuzca bir fiil ifa eden imamın namussuzluğun kaynağı islam değil.kitapsızlar gibi nefsinin esiri ve kölesi olmasıdır.
eski zamanlarda ahlak; daha iyi bir şekilde yaşamamız için yapmamız gerekenler olarak tanımlanırdı. günümüzde ise ahlak, başkalarına zarar vermeden yaşamak anlamına geliyor, ki bu da tanımın daraltıldığı ve toplumun bir şekilde dezenformasyona uğratıldığının göstergesidir. ahlak elbette ki şarttır. ahlak inanç gibidir. bir yerde garip bir paradokstur. inançsızlık nasıl bir inaçsa ahlaksızlıkta bir ahlaktır. ahlak elbette ki gereklidir. ama önce ahlakın tanımını yapmak gerekir. ahlak; günümüzde olduğu gibi yaptığımız bütün fiili davranışların haram, helal, günah vb. gibi sıfatlara hapsedilmesimidir, yoksa bizi biz yapacak, daha doğrusu özümüzü açığa çıkartacak bir ritülel mi? işin birde karşıt yönü var ki; ahlakın evrensel ve ahlaksızlığın günah olduğunu savunan ve ahlak tanımını en genel bir şekilde tanımlayan nietszche'yi şeytan olarak gören insanların, daha ahlak tanımının ne olduğunu bile bilmeyen, ama onu saplantılı bir düşünce misali daima savunan insanlar olmasıdır. günümüzde ahlaksızlık, yapılan eylemlerin yanlış veya günah olarak karşılandığı yerlerde karşımıza çıkar. ama nietzsche'nin tan kızıllığı kitabında da bir aforizma şeklinde söylediği gibi 'ahlaksal olay yoktur, olayların ahlaksal yorumu vardır'.
edit: bu konu birçok filozofun yorumları ve anlatılarıyla devam ettirilebilir ve sayfalar boyu yazılabilir. ama toplumumuzun insanları saplantılı fikirlere sahip olduğu için ortaya bir tez atmanın daha doğrusu varolan bir tezi savunmanın bir etkisi yoktur.
evrensel ahlak yasalarından ve bu yasaların oluşmasını sağlayan zihinsel mekanizmalardan haberi olmayan kişilerin, dini inanışların ortadan kalkmasıyla ortaya çıkacağını zannettiği toplum tipidir.
insanlar köle olmaktan hoşlanmazlar, aşağılanmaktan hoşlanmazlar, haksız bir uygulamaya maruz kalmaktan hoşlanmazlar, kendi kontrollerinde olmayan sebeplerden yargılanmaktan hoşlanmazlar, dövülmekten ya da bir şekilde kendilerine zarar verilmesinden, öldürülmekten hoşlanmazlar, ömür boyu birlikte olma sözü verdikleri kişilerin başkalarıyla da birlikte olmasından hoşlanmazlar, sabahın dördünde gereksiz yere uyandırılmaktan hoşlanmazlar, sadece kendileriyle ilgili olan şeylerin istemedikleri müddetçe başkaları tarafından bilinmesinden hoşlanmazlar. ve bu insanlar ciddi bir psikolojik/psikiyatrik bozuklukları yoksa*, diğer canlılarla otomatik olarak* empati kurabilecek bir beyne sahiptirler, dolayısıyla kendi hoşlarına gitmeyen şeylerin diğerlerinin de hoşlarına gitmeyeceği fikrinden hareketle bazı yazılı ya da yazısız kurallar koyarlar ki bunlar ahlakın temellerini oluşturur. bu temel niteliklere sahip olan insan türünün, ahlaklı olmayı kadınların 40 derece sıcakta kara çarşaf giymeleri, erkeklerinin ellerini öpmeleri, erkek isterse onu 3 kadınla daha paylaşmak zorunda olmaları olarak tanımlayan; insanların kendi vücutlarını ilgilendiren cinsellik ve alkol kullanımı gibi konularda buyrulduğu gibi davranılmazsa onları yakmak ya da irin içirmek gibi zalimliklerle tehdit eden herhangi bir dine ihtiyacı yoktur, insanlığın kendi akıl yürütmesi ahlak kavramını çarpıtmadan tanımlayanlar için ahlaklı bir toplum yaratmaya yeterlidir.
kimin ahlakı sorusunu akla getiren toplum tipidir.
sana göre ahlaksızlık olan bir şey, bir başkası için gayet normal olabilir. ahlak dinlerin tekelinde değildir. dinler neyin günah ve neyin sevap olduğunu söyler.
ahlaksızlık sadece başka insanlara gereksiz yere zarar vermektir ve insanlar kişisel ahlaklarını dinden almazlar.