ilginç görünmek için üniversiteye başladığında ateist ayakları yapan genç psikopatolojisine eşdeğer bir ruh haliyle, eşdeğer amaçla yazılan entrylerdir.
ayrıca gerçekten ate ise de, fırsat bulunan her yerde, en ilginç görünecek şekilde belirtilmesi de yine dayanılmaz aşağılık kompleksinden doğan ilgi çekme arzusu yüzündendir.
akp yi ve tayyip i elestiren entryler. zira adamlar bir ara akp ye oy vermeyenin cennete giremeyecegini soyluyolardi. demek ki elestiren entryler de ahirette gote girecek. hele o ampul tayyip diyen genc varya, iste o tam cehennemlik.
"Derdin ne senin?" diye sordu tanrı.
"Oo" dedim, "Sen koca bir yalandın, ne iş?
"Ben insanların kafasındaki enerjiden türedim" dedi. "Nasıl yani?" dedim.
Gözyaşlarını tutamadı, "Ben bir hiçim evlat, beni insanlar yarattı."
"Bana bilmediğim bir şey söyle." dedim yüzümde hain bir gülümseme ile.
"Şimdi senle nasıl konuştuğum hakkında bir şey olabilir mi?
"Mümkünse, evet" dedim umursamaz bir tavırla.
"Görünmeyen bir enerji var." dedi, "Evren enerjisi. Bu enerji zihinlere beni koydu. Bana isimler verdiler. Benim ağzımdan yazılmış kitaplar yazdılar. Sonra o kitapları inkar edenleri kestiler, biçtiler, katlettiler. Beni yaratıp, 'sen evreni yarattın, biz senin kullarınız' dediler. Kabullendim çünkü bir hiçtim. Zihinlerde şekilleniyordum. Bana ithaf edilen görevin sahibi gibi davrandım. Oysa ki hiçbir etkim yoktu. Ne bir taşı yarattım, ne de o kusursuz olduğu iddia edilen ama düzensiz, berbat evreni oluşturdum. Anlatmak istedim. Ben sizi o Dünya denen yere koymadım diye. Dünya sizin yaşamanız için gerekli şartlara sahip olduğu için siz orda varoldunuz dedim. inanmadılar, inanmak istemediler çünkü onlar da acizdi. Zor zamanlarında her şeye gücü yeten bir destekçi istiyorlardı. Ya da benim adımla dünyadan kar elde etmek. En üst benliğin kendileri olduğunu kabullenemiyorlardı. Onlar varlıklarının yüceliğini anlamamışlardı. Zayıf birer sarmaşık gibiydiler. Yükselmek için, varolmak için bir şeye sarılmak istiyorlardı. Bir şeyler diyemedim, kabullendim. Sonra benim yaratıcı olmadığımı iddia edenler çıktı. O piçleri sevdim çünkü kafaları çalışıyordu. Benim, onları cehennem adını verdikleri bir yerde cayır cayır yakacağımı söylediler. Hah, ben bir hiçim bilmiyorlar. Zoruma gidiyor bütün bunlar. Benim adıma dökülen kanlar, yapılan savaşlar, söndürülen, mahvedilen hayatlar. Gerçek olsam çıkardım gökyüzüne haykırırdım, ben yokum diye. Ama onlar o zaman da, 'işte tanrının başka bir sınavı' der ve saçma uykularına devam ederlerdi."
Lafını böldüm, "Daağınık konuşuyosun, dam akıllı anlat."
"Boşversene, benim olmadığımı bilen bir insanın bunlara ihtiyacı yok." dedi.
"Biliyorum sana ihtiyacımın olmadığını. Çaresizliğe düştüğüm anda benden daha yüce bir varlıkla kendimi kandıracak kadar küçük değilim" dedim ve ekledim, "Şimdi benle nasıl konuştuğunu anlat?"
"Sadece evrendeki zihinlerin enerjisi sayesinde. Belki senle bunları konuşmamı senin zihnin emretmiştir."
"Belki de moruk" dedim. iki sigara çektim, birini tanrıya uzatıp "Hadi seni tanrı ilan edenlerin güzel bir icadının tadına bak." Yere indi, masanın yanındaki 4. ayağı diğerlerinden küçük olduğu için yan duran iskemleye oturdu. Önce onunkini, sonra benimkini yaktım. Derin bir nefes aldı, dumanı yavaşça verirken loş ışıkta parlayarak havaya çıkan helezonları seyretti. Ardından bir halka çıkardı, moruk çabuk kavramıştı olayı.
"içecek bir şeylerin var mı?" dedi. "Tabii ki var" deyip alkol oranı normalden fazla bir viski çıkardım. Derin bir yudum aldı ve "insan olmak isterdim biliyor musun? içerdim böyle, akşamdan kalma bir şekilde üstüm başım pasaklıyken sokağa çıkar ve her önüme gelenin başını tutup kendime yanaştırıp 'tanrı yalan' demek isterdim." Kadehini tekrar doldurdum, ben O'nun kadar hızlı gitmiyordum şimdilik.
"Ben desem de anlamıyorlar moruk"
"Beni niye yarattılar ki, dayanamıyorum insanların o acizliğine ve çirkinliğine" deyip dizlerime kapanıp ağlamaya başladı.
"Ah, yapma dostum, hadi git daha fazla hüzünlenme" Başını kaldırıp gözlerime baktı.
"Ama beni sonra yine çağır." dedi. "Tabii ki dostum, dertleşiriz yine, ama şimdi git"... Doğruldu, içki şişemin dibini gördü, ağzını yavaşça silip bir anda toz oldu. Bir sigara daha yaktım, arkamdaki, dün geceden sızıp kalan iki hatunla bir dostumun ve nerden geldiğini bilmediğim fakat eğlencede yanımızda var olan 3 yabancının da bu olayı görmesini isterdim. "siktir et" deyip yalpalayarak kalkıp pardesüme uzandım. Şapkamı, kafama simetrisine dikkat etmeden takıp kapıya yöneldim, rüzgarın savurduğu karlar yüzümü kesmekteydi. Başımı pardesümün yakaları arasına alacak şekilde aşağı indirip dengesiz adımlarla sokağa attım kendimi.
(bkz: ahirette göte girecek hikayeler)*