ah tamara

entry2 galeri0
    1.
  1. van gölündeki akdamar adasının adının "ah tamara" hikayesinden geldiği rivayet edilmektedir. yücel arzen bu hüzünlü hikayeyi anlatır bir şarkısında. zamanında bu adada yaşayan baş keşişin güzelliği dillere destan çok güzel Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan Müslüman bir genç bu kıza aşık olur. Bu genç Tamarayla buluşmak için her gece adaya yüzer, Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle beklermiş.
    Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban gölün içinde boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakarak boğulur. Ah Tamara! isminin dönüşerek zamanla Ahtamar ve Akdamar biçimini aldığı varsayılır.

    yücel arzen in şarkısının sözleri şöyledir:

    "Vandan, Gevastan ve Digorun altin sacli kizlarindan dinledim bu öyküyü...Tamara...
    Tamara, senin dilin, senin Incil' in, senin narin, senin nazin...
    Bu kacinci yenilgi ask ugruna? Bu kacinci intihar girisimi?
    Bosuna degil biliyorum senin afanoz edilisin, benim seyhimi kendime küstürüsüm bosuna degil...
    Bir isik diye sana gelisim. Tamara...
    Birak öldürsünler beni, birak yok saysinlar, unutsunlar senin ismini...
    Tamara... Ask adadadir artik, ask adada... "

    Ay dolanir geceye,
    kipkizil kan gibi
    Bulut gecer üstümden,
    örter beni tül gibi
    Sevdanin çölündeyim
    Issizligin gölünde
    Yolumda isigim; Tamara...

    Dokunamam ki tenine,
    yasaksin bana
    Sana giden dikenli yollar,
    tuzaksin bana
    Asimsin ekmegimsin,
    Sevapsin bu canima
    Yolumda isigim ol, Ah Tamara...

    “ Hu vel aha
    Hu vel vera
    Hu destana
    Ah Tamara, ah Tamara..."

    Yedi bogum akrep gibi, koynumda sevdan
    Kara hancer, mavzer gibi bekliyor düsman
    Bilsinler böyle sevda böyle bir can alirken
    Askima fermanim ol, Ah Tamara...

    Vur beni hasrete vur,
    göm beni göle
    Oguluna ver adimi,
    bin yillik öfke
    Duysunlar böyle sevda böyle bir can alirken,
    Askima fermanim ol, Ah Tamara...
    6 ...
  2. 2.
  3. selim temo'nun bir şiiridir.

    'mızgın ve frok için'

    ah! tamara
    (bitmemiş bir şiirin ipuçları)
    yaşam ve ölüm
    iki hasım şimdi
    iki şüpheli şahıs
    her an birisindir
    her an ikisi

    ı

    samanyolu uzanmış sereserpe
    hasat bitmiş
    erzak, kuruyarı istif
    geriye bir şairin hüznü kalmış biçilmedik
    boy vermiş, başak uçları göbekte!
    incecik bileklerime batıyor ah, tamara!
    büyüdükçe mi yitiriyoruz saflığımızı?

    samanyolu çırılçıplak, gece yıldızlı
    dut yaprakları hışırdıyor, orda mısın?

    ıı

    meyva dalları ağır, yorgun
    ersabah doğuracaklar yarın
    şimdi geceye karışıyorlar simsiyah yapraklarıyla
    kapımın yüzyıllık mavisi
    bir sağımlık çiyi çiçeklerimin
    -en çok şafakta tazedirler
    hep tükenmez bir umudun habersiz sebepleridir

    ağzımda dağılan toran üzümü
    sapsarı tınazlarla sağılmayı bekleyen harman
    saçları tutuşan dağlar
    havaya akan kuru buhar!
    hep bu umudun dirilişidir tamara!
    bundan tenim bu kadar esmer
    ve savrulup gidişim
    adı geri verilen diyarlara..

    ııı

    tandırdan ahker eksilmez olmuş
    yapışmış hamuru yakıyor, bu koku ordan
    batman çayı, malabadê’nin ayaklarını öpüyor
    ve tutsaklığının farkında
    bunca yıllık kalıbında böyle aktığı görülmemiştir
    bezgin, biteviye..
    ve sesler eksiliyor geceden
    hasretlik bir fa vurulmuş en son
    dört mi yaralı requiem’den
    re teslim olmuş, pişmanmış
    diğerleri karanlıktan..

    ama alev aydınlatır dumanı da
    saçılmış bir beyinden içeri
    kara burunlu kara postal
    işte her şey bu kadar açık, tamara..

    ıv

    adım, soyadım da söyleniyormuş gibi uzundu
    çok dövdüler beni, çok ağaçtan düştüm
    kafamda on dört kırık izi var, sıyrıkları saymadım
    katlayıp katlayıp boyuma uydururdu annem
    yine de çıplak ayaklarımı gizleyemezdi pantalon
    derken kırmızı bir kundura aldılar bir yaz çermik’ten dönerken
    eskimesin diye hiç giymedim
    sonra ayağıma dar geldi..

    yüzlerce bilye bulurdum düşlerimde
    uyanınca hiçbiri olmazdı
    hep ütüldüğüm günlerde görürdüm
    karışım büyüdü, düşler seyreldi..

    bir sabah ayrı bir dünya, intizam!
    öğretmenin yazısı kadar yabancı..
    paydosta kendi harfleriyle ağlayan annem
    hangisi bendim.. ben hangisiyim..
    biraz kafka okumak gibi bir şey galiba
    kapkara olmak belki
    belki ismin ne? hâli

    v

    - a ha! bu atlı mıhlıso’dur
    ilerde itirafçı olacak!
    nuro bir kolcu daha vurur
    bu kırkıncı!
    sıtma çaputuna birebir ellerinin şifası..

    edip vurulmuş.
    edip vurulmuş..
    edip vurulmuş... hawaaar!

    jandarma.
    sıkıyönetim..
    harekât...

    ictima.
    işkence..
    terörist...

    sıtma.
    verem..
    kolera...

    ölüm.
    yas..
    taziye...



    dört parçalı göğsümü
    paletler çiğner her gün
    yürür giderler kirpiklerim boyunca
    önüme atılan kardeş başları
    taşırır yoksul gözlerimi de
    inadına ağlamam işte
    acım, yaşadığımca ağlasam bitecek değil!

    birilerinin kahır doluyor içi tamara!
    birileri yakıyor kendini yunmak için acılardan
    yeter
    yeteeer
    y e e e t e e e e e e e e e r r r...

    vıı

    kaç çiçek kurusu
    kaç kelebek ölüsü
    kaç yüz buruşuğu
    yaşanamayan kaç aşk
    olası kaç heyecan
    kaç eksik ürperti
    hiç saramayacak kaç beden
    bir
    taş
    oynuyor
    yerinden
    bir adam güç bela öpebiliyor sevgilisini
    bir saz kırılıyor
    bir civan uçuruma salıyor ağırlığını
    bir köprü uçuyor bakmaktan
    ellerim yanıyor kâğıtta
    ellerime ağustos yağıyor durmadan
    en çok baharları ağlıyorum
    bir yanardağın batısında

    vııı

    beklemek zamanı çoğaltır tamara!
    belki bir deprem, hadi bir deprem
    taşırır yoksul denizleri

    ilk kurşun.
    ilk sağım..
    ilk ağızsütü...

    dışarda fırtına var:
    bütün pencereleri açın!

    ve kederli bir yüze kapanır kapı
    tanrı kadar mağrur kadınlar bekler
    köylerde, şehirlerde acır yalnızlık
    başkasının ölümü: tek gerçek felaket!
    sapsarı bir endişeyle sokaklara çıkılır:

    agit vurulmuş.
    agit vurulmuş..
    agit vurulmuş... ah, heval!

    hiçbir romana sığmayacak
    hiçbir yüzyıla hasretimiz
    alnımdan kırgın sloganlarla bir şehir geçer her gün
    bültenler kelle başı söz eder öldüğümüz ülkeden

    ıx

    soğuk olur anneciğim.. soğuktur beklemek
    soğuktur kör umut biriktirmek sağır beyinlerde
    yeni yükünü yıkmaya benzemez
    ama en az senden eksilen kanlar kadar kutsal
    ve yardan, yarenden yoksun, öylece,
    birbaşına, sebepli bir intihar
    sebepli bir koyveriş kendini, arkadan geleceklere..
    yani anneciğim soğuk olur dizinden uzak her yer
    ölüler.. ölümler artar ömründe
    kaygıyla bültenleri izlersin.. soğuktur bahar gelmez
    soğuktur, ihanet artar.. soğuktur, iftira..
    ve ben cüzamlı bir yolcuyumdur kimsenin konuk etmediği
    düşümde bir sevda bulurum, adı: tamara!
    uzar, uzar sesim sessizlikte, bıkkınlığında sessizliğin
    derken yarına inanmaya başlar birileri
    düşlerinde umut bulur
    saçlarında bölünmüş bir şefkatin sımsıcak izi
    dudaklarında kaçak tütün tebessümü
    ve tokalaşmaları sertçedir, samimidir
    kendi renginde akar kızılırmak
    dicle kendi dilinde çalkanır
    ansızın hatırlanmış bir şey gibi

    x

    a a h, tamara!
    niye mi tutuyorum ellerini
    niye mi dönüyorum köklerime
    sen ki birden çok, çoktan fazla
    ve kelimenin birkaç anlamıyla dişi
    ve ben tutuşmalıyım tamara
    bir aşk da mutlu bitsin!



    ayışığı sonatı’nı çaldığımız akşam..
    tabanlarım ağrıyor
    bıyıklarım gürültüyle uzuyor
    hışmımdan korkuyorum tamara!
    bir namlu ucundaki darağacında
    tepinir, tepinir kesilmiş bir kuş gibi içim
    bıraksalar sulardım, dallarına çıkardım yeşilken
    şimdi savaşçılık oynar içimdeki çocuk
    artık hep ebe değil
    ve oyunlarına almıyor beko’yu..

    korkarak
    üşenerek büyüyen feyzo’yu vurmuşlar!
    ensesine ölüm sıkılmış, iki el!

    feyzo vuruldu.
    feyzo vuruldu..
    feyzo vuruldu... a a h, heval!

    yaşam ve ölüm
    iki hasım şimdi
    iki şüpheli şahıs
    her an biriyim, tamara
    her an ikisi.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük