gidiyorum bu kitabının yazarı, şair. kitabı bugün alıp okuyunca neredeyse tüm sayfalarda anne, kedi, tiren* kelimeleri kullanılmış, çok dikkat çekici. ayrıca harika bir kitap.
Nasıl çekip gitmiş bir şaman,
çekip gitmiş bir şaman değilse en çok,
Benim gibi sonsuz bir at,
hiç koşmuyorken de attır.
--spoiler--
adın üç kere geçti, saçma sapan bir filmde.
yalnız olsam, çok ağlardım ama annem bakıyordu...
anne dedim,
hadi çay koy da içelim.
--spoiler--
kitaplarının edisyonunda mı bi problem var yoksa bilinçli olarak mı sonraki baskılarda bazı şiirleri değiştirip yeni dizeler ekledi bilemediğim şairdir. bu cümlenin bi yerinde bi bozukluk var ama idare edin dostlar. evet.
"ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum.
bıktım artık kapıyı anahtarla açmaktan
bir çift ayakkabı yalnızlığından.
zile basmak istiyorum.
kim o? diye sorunca sen,
hayatın demek istiyorum.
kabul et artık çok şey istemiyorum."
okudukça kıskandığım şair. bir insan bu kadar zeki olsun, bu kadar güzel şeyler yazsın, söylesin. elbette onu biraz tanımadan bir şeyler anlamazsınız şiirlerinde. ya da bir kaç kez iyice okumadan, düşünmeden. şiirin hakkını verir böylece, ilk okuyuşta elinizden bırakabileceğiniz türden değildir onunkiler.
güzel şiirler yazan güzel bir insan. şair değildir diyemem, yazdıkları şiir değildir de diyemem. şairim diye ortaya çıkan yeni nesil zıpçıktıların bile şair ilan edildiği bir ülkede üstaddır hatta. severiz, sayarız.
kötüdür. beğenenlere hak veriyorum. çünkü bende şiiri hiç bilmezken yılmaz erdoğana ilah gözüyle bakıyordum. sonra cemal süreya. sonra nazım. sonra ahmed arif. yılmaz erdoğanın bir hükmü kalmıyor.
türkçe edebiyatta karşılaştığım nadir nev'i şahsına münhasır kişilerden biri. hemen hemen her şair hep kendinden öncekileri ya da dönemdaşları içinden öne çıkanları tekrarı olmaktan ibaret kalmışken bu adam kendi yolunu çizip kendi şiirini yaratıp kendi kitlesini yaratmıştır.
sevmenin her türlüsünü bulduk buluşturduk. bir araya getirdik. kendimize kattık. sana arabi'nin aşk teorisi'ni ağlatmıştım bir gün. ikincisini daha bir senmiştin. durup durup anlamalarımı da kendine mal ediyordun. mülkiyet hoş birdi. beni mülkmüştün. gene mülksene.