Eğer gezmişseniz istanbul'u bir uçtan bir ucuna
Kalmasın gözünüz ne Bebek, ne Beykoz, nede Göksu'da
Buram buram tüterken bu şehir sılada
işte o şirin semtleri yansıtılmış şu tablolarda
Güneş mi ay mı nöbette şu suda
Seçilir o denizin parıltısında
Kaç yıllıkmış şu yalı
Anlarsın o ahşap kalıntısında
Seyret bu şehri sis perdesinde
Yinede görülür minareleri
Gör onu gün batımında
Saklasın isterse yüzünü, çekilsin perdeleri
Kilitlenir anılar yeşilin her tonuna
Baktıkça boğazın sırtlarına
Daha güzel, daha hoştu bu şehir, belki bir zaman
Yansıtılmış o eski dizelerden, söylenen şarkılardan
Değissede yaşam, değissede dünya
Sürer geçmişe özlem, sürer o rüya
Şimdi yoksa o coşku, kalmamışsa denizin maviliği
Belli ki zaman bizden ve ondan götürmüş bir şeyleri
Gerek yok anlatmaya baktıkça şu tabloya
Kendini okursun orda birde istanbul'u
Bir film şeridi geçer zaman seyre daldığın o an
Olmasın altın bu şehrin toprağı, taşı
Ne umutlar saçmış her köşesi her yanı
Kimine gülmüş bu şehir kimine olmamış yar
Geç bir başka tabloya, değişsin bu efkar.