Filmde, bir kamyon şoförü ile bir hayat kadının aşk hikâyesi anlatılır. Kamil, uzun yolda çalışan bir kamyon şoförüdür. Bir gün istanbul’daki arkadaşları ile bir geneleve gider. Orada tanıdığı Cevahir isimli bir kadına âşık olur. Cevahir’i çalıştığı yerden kurtararak onunla evlenmek ister. Ancak kamyon şoförlüğünden kazandığı para evlilik için yeterli değildir. Geçim sıkıntısı ve evlilik Kamil’i tehlikeli arayışlara yöneltecektir.
Vizyon Tarihi: 01 Kasım 1981
Yapımı : 1981 - Türkiye
Tür : Dram
Süre: 90 Dak.
Yönetmen : Ömer Kavur
Oyuncular : Kadir inanır , Sümer Tilmaç , Müjde Ar , Hakkı Kıvanç , Aydan Burhan
Senaryo : Ömer Kavur , Füruzan
Yapımcı : Ömer Kavur , Sadık Deveci
tartışmasız türk sinemasının en güzel filmidir. sadri alışık'ın sözleri akılda dolanır duru izledikten sonra. filmin en güzel mekanı ise gündüz çorbacı gece meyhaneci rıfkı'nın yeridir. ne güzel bir meyhanedir o yarabbi .
(resim:#1)
filmin başında o meşhur monologlar serisinden sonra büyük harflerle "aaaah... güzel istanbul(!)" yazar filmin adı olarak...
türk sinemasının en mükemmel eserlerinden. onlarca defa izlense de sıkmaz... her karesi, her dialoğu, her monoloğu ayrı bir tat... kitap gibi, roman gibi bir film. üstad sadri alışık'ın bana göre en mükemmel filmidir. ayla algan'ın performansı da mükemmelin ötesindedir. günümüzde otuncuyum diyenler otursun bu filmi izlesin ve meslek seçimini tekrar yapsınlar... biraz abartılı gibi gelecek ama değil, 10 üzerinden 12 alır bu eser...
"ah ihtiyar medeniyet çocuklarına sağlam yepyeni bir dünya kurmaktan bunca acizmisin bizi yabancı diyarlardan getirttiğin süslü yalanlarla mı besleyeceksin" repliğine hayran kaldığım sürekli izleme hissiyatı uyandıran haşmet ibriktaroğlu'nun siyah beyaz hayatı.
Türk sinemasının replik kurgulamasi bakımından kilometre taşıdır. Hatta türk sinemasina akıcı senaryo alanında gösterdiği en başarılı örneklerden biridir
zamanına göre konusu gayet oturmuş bir filmdir. senaryosu ve diyalogları herkese bu etkiyi verdi mi bilmiyorum ama bana sabahattin alinin dilini anımsattı. bir onlarca kez daha izlenebilitesi olan film.
ayşe: benim için bi tek sen varsın haşmet
haşmet:benim için de sen
ayşe:napıcaz şimdi bundan sonra
haşmet: bilmem ama yaşıyoruz, iki kişiyiz ve birbirimizi seviyoruz. korkma dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur
yarın sendeyim istanbul!
evet çok değil yaklaşık bi 8 saat sonra..
içime çekicem yine o 'kalabalık kokan' havanı
doya doya seyredicem bu kez kız kuleni
gündüz cevahirini
gece istiklalini işgal edicem..
ertesi gün üsküdar ve belki de adalar...
az da olsa geliyorum işte dayanamıyorum sensizliğe
hayalimdin ki sen benim...
sen beni kabul etmedin ama
ben senin kölenim!!!
o zaman yarın sabah görüşürüz
nerde dediğini duyar gibiyim
söylüyorum kimseye söyleme
elbette sultanahmette...
kaç kere izlesem bıkmam dedirten filmlerden, bir sadri alışık klasiği daha.
ilk sahnesi, sadri alışık'ın monoloğuyla başlar.
gündüz çorbacı gece meyhaneci rıfkı'da sabah saatleri... uykulu uykulu, esneyerek çorbasını içer, ama daha çorba bitmeden yakar kibritiyle sipahi sigarasını ve başlar kim olduğunu bize anlatmaya:
"bendeniz haşmet ibriktaroğlu, dedemin dedesi osmanlı sarayında ibrikçibaşıymış. dedem paşa, amcam süferadan, babam da zengin bir hovarda, hem de tüccar. beylerbeyi'nde bir yalıda dünyaya gelmişim. validem daha ben bir yaşındayken yakışıklı bir zabitle kaçmış. peder, içkide iki hanı, bir koca köşkü yemiş, bitirmiş. eh, servetin geri kalan kısmını da; ayıptır söylemesi biz batırdık. tüccarlığın bir zamane sanatı olarak inceliklerini kavrayamadığımızdan birkaç işten anlamazın aklına uyup, birkaç madrabazın eline; çevirsinler diye para bıraktık. ah, iflasla beraber yalıyı da sattık. bir çul artmamacasına geriye kalan ne var ne yoksa; hepsini dağıttık. şimdi çok rahatız elhamdulillah. mütevazi bir meslekte karar verdik, geçinip gidiyoruz.
efendim, mesleğim seyyar fotoğrafçılık. ha, başka bir iş yapamaz mıydım? yapardım tabii, ama kendi başıma buyruk olmak istedim; yani öyle iki - üç kuruş için hürriyetimi satmak istemedim ya...
kalkmalı, akşamda bir fazla kaçırmışım ki sormayın...
1980 yapımıömer kavur filmi aslında bildiğiniz melodramatik sinema örneklerinden biri. yer yer bazı metaforlar ve geçmiş anıştırmaları ile filme bir derinlik sağlanmaya çalışılmışsa da, ömer kavurluk bir film değil ama izlenmeli.
istanbul tarafıyla hiç ilgilenmedim ben bu filmin. haşmet ibriktaroğlu istanbul'u görmeme fırsat vermedi hiç. filmin başında 'bendeniz haşmet ibriktaroğlu' diye başlayıp
...efendim mesleğim seyyar fotoğrafcılık. ha, başka bi iş yapamaz mıydım? yapardım tabii, ama kendi başıma buyruk olmak istedim. yani öyle üş kuruş için hürriyetimi satmak istemedim...
diye biten monologdan sonra ben nasıl göreyim arkada istanbul mu var, muğla mı var yozgat mı var. sonra, tam kendime gelirken de şunları söyler:
...yaşıyoruz. iki kişiyiz ve birbirimizi seviyoruz. korkma, dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur...
istanbul ne ki aga, sadri abi'nin yanında. yemişim boğazını şuyunu buyunu. bu adam çıksa gelse şimdi, iki kelam etse, şu kupkuru ankara'nın dört yanı denizlerle çevrilir. altgeçitlerle dolu caddeler-sokaklar bi anda arnavut kaldırımlarıyla döşenir. egzoz dumanı en mis ihlamur kokusu gibi gelir adama..
bir de 80 yapımı ömer kavur filmi var aynı isimde. ama bana göre, güzel istanbul'un yancısı muhsin bey'dir. şener şen aynı tadı veriyor mu? ne desem yalan olur. şener şen'in şöyle güzel sigara içemeyeceği kesin ama:
erdal özyagcilarin porno fotocusu olarak arz-i endam ettiği kafasina semsiyeyi yediği filmdir. ana fikir olaraktan kestirmeden hayatı kazanmanin insani daha cok yordugunu şiar eden film bu temelden giydirmeler yapmakta ve sehnaz longaya ağit yakmaktadir. bir de utanmadan nideyim sahn i cemen parcasini eklemektedir. zambak düriye gibi yan karakterler filmin üstün amacina katkı vermektedir.
vel hasıl-ı kelam züppeliğe sahteliğe, andavalliğa bir tokat olan bu filmdeki halet-i ruhiye ucuzlatilmisa ve medeniyet pansiyonu pozisyonuna düsürülmesi ise ayri hazinliktir.
ek olarak filmde, filmin adi olan ah guzel istanbul(!) yazisi olarak verilmiştir.