her Türk insanının belli bir dönemini yiyen bi eserdir bu.
fakat ne kadar ironik bir durumdur ki şarkı kendisiyle çelişip, işlediği konuya ters düşmekte. dinleyip, hafiften eşlik ederken nakarat kısmında insanın kendisine 'nası yaa?' gibi sorular sormaması olur şey değil.
emel sayın'dan ayrı güzel, zeki müren'den ayrı güzel... her durumda içlendirebilen unutulmaz şarkı. zakkum yorumu da muntazam olmuş. özellikle son bölümde harikalar yaratmışlar yine.
şarkıların gözü de vardır efendim kulağı da. hatta penisi bile vardır ki tecavüz eder yeri gelir. bu şarkı da öyledir benim için, ne zaman dinlesem bir duygulanırım, keyifli halde bile olsam ağlayasım gelir. zorlama hali vardır bu şarkıda, sevgiliyi olduğu gibi kabul etmeme durumu. olmaz iştir. yıllarca boş yere uğraştığım gelir aklıma, üzülürüm. adam haklı beyler, ah bu şarkıların gözü kör olsun!
böyle şarkılar vardır. herkesin demek istediğini çok basit sözcüklerle anlatan, hiç ağdalı edebiyata kaçmadan.
gevşek don lastiği kıvamında bir oturmamışlık ya da eskimişlik olsa da böyle şarkılarda,
tam da demek isteneni söyler işte..
"seninle başım dertte" gibi mesela. "kimseye etmem şikayet" gibi ya da.
öyle şarkılar vardır.
son derece taverna müziği ve arabeks* tınıları olan, ama tam da en içerden demek istediğini anlatan.
bazen o kaybettiğin şarkıyı bulduğunu sandıran.
öyle
şarkılar
vardır..