Gözlerimi kapatıyorum. Hangi şarkı, ne tür duygular verip bir yere götürüyor şeklinde zihnimde gezintiye çıkıyorum.
https://youtu.be/MYb75keodoc
Güneşli, ılık bir ege gününde yokuş aşağı olan sokakta yankılanıyor. Duyanlarda hafif göğüs kabartısı. Kadınlar uçuşan elbiseler içinde, erkeklerin başında şapka var. Kaldırımlar taştan, oyuntulu ve üstünde gezinmek hoş.
ali kırca versiyonunun girişi her dinleyişimde gözlerimi dolduran cinstendir.
"Çanakkale Boğazı.. Naraburnu açıkları...
4 Nisan 1953...Saat 02:15
Jülide Gülizar anlatıyor:
"Uzun ve yorgun bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Naraburnu açıklarında, isveç bandralı Nabold şilebiyle çarpıştı...
Sessiz, soğuk ve karanlıktı gece...
Dumlupınar başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömüldü...
Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dariresine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamadırasıyla denizaltıyla temas kuruldu... Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu... Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere gerekmedikçe konuşmamları, şarkı-türkü söylememeleri, sigara içmememleri söylendi... Ancak, saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda, karanlıkta bekleyen 22 kişiye her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı: Konuşabilirler, türkü söyleyebilirler, hatta cigara bile içebilirlerdi...
Şamandradaki telefon hattının öbür ucundan tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yatmanın hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi":
Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen sallan gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Yanık olur anaların yüreği
Vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Yanık olur anaların yüreği."
Hikayesi,
"çanakkale boğazı, naraburnu açıkları; 4 nisan 1953. saat 02:15 jülide gülizar anlatıyor: "uzun ve yorgun bir seferden dönen dumlupınar denizaltısı, naraburnu açıklarında, isveç bandralı nabold şilebiyle çarpıştı... sessiz, soğuk ve karanlıktı gece... dumlupınar başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömüldü... gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dariresine sığındı. mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamadırasıyla denizaltıyla temas kuruldu... sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu.. bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere gerekmedikçe konuşmamaları, şarkı-türkü söylememeleri, sigara içmemeleri söylendi ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda; karanlıkta bekleyen 22 kişiye her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı: konuşabilirler, türkü söyleyebilirler, hatta sigara bile içebilirlerdi... şamandradaki telefon hattının öbür ucundan tüm türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yatmanın hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi."
(#37429845)
Neredeyse her ayrı kişiden seslendirilişi de güzel bir türkü olmakla beraber varsayılan hikayesi de farklı bir hüzün bırakıyor.
dinlerken dumlupınar denizaltısında mahsur kalanların ölümü bekleyişinin, umutsuzluklarının, oksijen azalmasın diye konuşmadıklarının ve yavaş yavaş ölmelerinin gözünüzde canlanmasınına sebep olan, yüreğe bir ok saplayan şarkı. allah rahmet eylesin.
Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları
4 Nisan 1953, Saat 02:15
Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında isveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi.
Türkü ayrı güzel, hikaye çok daha güzel. insanın duygulanmaması imkansız.